Utku ŞENSOY Yeni bir yıla girerken, 2020’nin ailelerimize, sevdiklerimize, milletimize, vatanımıza, hatta tüm dünyaya barış, huzur ve mutluluk getirmesini dilemek adettir, bu zaten hepimizin ortak arzusudur. Ancak, Türkiye’nin yer aldığı coğrafyada özellikle huzur bulmak pek de olası değildir. Yanı başımızdaki Ortadoğu’da, asırlardır emperyalist güçlerin kaynayan Ortadoğu kazanına sürekli odun atmaları ateşi söndürmüyor, bölgedeki harareti, tansiyonu asla düşürmüyor. 2019’da uluslararası piyasalardaki sıkıntılar, mega projelere bulunacak kaynakları sekteye uğratırken, çaydan, şekere, benzine, motorine kadar peş peşe gelen zamlar vatandaşın belini bükmeye başladığı bir yıl olarak hatırlarda kalacak. İşsizliğin tavan yaptığı, lokomotif sektörler inşaat ve otomotivde yaşanan durgunluk, turizm sektöründeki canlanmayla piyasalar az da olsa nefes alabildi. Tekrar edilen İstanbul seçimleri iç ve dış piyasaları olumsuz etkilerken, ABD ve Rusya ile inişli çıkışlı seyreden ilişkiler ve Washington’un son ambargo ve sözde Ermeni soykırım kararının etkilerini 2020 yılında daha yoğun hissetmeye başlayacağız. Merkez Bankası Başkanının ani bir kararla görevden alınması, 2010 yılındaki ekonomik performansımızdan hayli uzak oluşumuz, kur-enflasyon-faiz üçgeninin baskıları, geride bıraktığımız yıl hepimize sıkıntılı günler yaşattı. Türkiye 2020 yılında, yaşadığımız adı konulmamış bu ekonomik krizden çıkmanın yollarını arayacak. Görünen o ki; aş-iş-geçim derdi ekonomik sıkıntılar 2020 de de halkın ana gündemi olacak. Ekonomik konuların yanı sıra eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi de başkent Ankara’nın siyasi kulislerini hareketlendiren bir başka konu oldu. Türkiye, yeni yıla ekonomik darboğazın yanı sıra, 2019’un son günlerinde alevlenen, Kanal İstanbul, Asgari Ücret ve Libya’ya asker gönderme ve görücüye çıkan yerli otomobil tartışmalarıyla girdi. Kanal İstanbul Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kanal İstanbul projesi için kararlılığını, “İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacaktır” sözleriyle dile getirirken, ÇED raporuna itiraz eden yurttaşlar soğuk-yağmur demeden İstanbul’daki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde itiraz dilekçe başvurusu için uzun kuyruklar oluşturdu. Muhalefetin milyarlarca dolar harcanarak gerçekleşecek bu projenin ekolojik, jeolojik ve jeopolitik olumsuzluklarına ilişkin eleştirileri de 2019 yılının son günlerine damgasını vuran tartışmalardandı. Asgari ücret 2020 yılı için 2 bin 304 lira olarak tespit edilen Asgari Ücret, emekçi-sendika ve muhalefet tarafından tatmin edici bulunmazken, enflasyonun üzerinde artış yapıldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim sözümüz ne? İşçimizi ezdirmeyeceğiz, ezdirmedik bugüne kadar. Enflasyonun üç puan üzerinde yapılan artış sonunda, asgari ücret 2002’ye göre reel olarak yüzde154 düzeyinde yükselmiş bulunuyor" dedi. Libya’ya asker gönderme Aralık ayında başlayan Libya’ya asker gönderilmesi konusu, yeni yılda Ocak ayının en önemli gündem maddesi olacak. Libya’da Sudan ve Rusya’dan asker bulunduğuna dikkat çeken Erdoğan, “bir davet olduğuna göre icabet ederiz” diyerek, Meclis’in açılış haftasında yapılacak ilk işin Libya’ya asker gönderme tezkeresinin TBMM’ne sunulması olacağına işaret etti. Yerli otomobil Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin (TOGG) ortak projesi olan, Türkiye’nin yerli otomobilinin görücüye çıkarılmasının ardından sosyal medyada destekleyenlerin yoğunluğu dikkat çekerken, yerli otomobilin çizgilerinin Pininfarina'nın K350 ya da VinFast konseptiyle uyuştuğuna ilişkin paylaşımlar da azımsanamayacak kadar fazlaydı. Türkiye’nin yoğun biçimde bu tartışmalara odaklandığı son dönemde, dünyada bizi yakından ilgilendiren konularda neler olup bittiğine bir göz atalım. Sınırlarımızın hemen yanı başından Suriye’den başlayalım: YENİ BİR GÖÇ DALGASI Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı güçlerin Rus savaş uçaklarının desteğinde direnişçi ve sığınmacılara yönelik harekatından kaçanlar kuzeye yönelip sınırımıza doğru göçe başladı. Birleşmiş Milletler' e göre Suriye’nin İdlib vilayetinde çatışmalar nedeniyle son iki haftada yaşadıkları yeri terk eden sivillerin sayısı 240 bini geçti. BM gözlemcileri, kaçan sivillerin Serakib, Ariha, İdlib gibi kentlerden Türkiye sınırındaki sığınmacı kamplarına gitmeye çalıştığını bildirdi. Sadece son 8 ayda yarım milyona yakın insan yerlerinden oldu. Sınırlarımızın hemen yanı başındaki bu büyük hareketlilik doğal olarak hepimizi kaygılandırıyor. Son 8 yıldır 5 milyona yakın sığınmacıyı kendi imkanlarıyla ağırlayan Türkiye’nin yeni bir göç dalgasıyla baş etmesine seyirci kalan uluslararası camianın vurdumduymazlığı ise düşündürücü. Görünen o ki; Rusya, ABD ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik ikili oyunları ve göç dalgaları 2020 yılında da devam edecek. DOĞU AKDENİZ PASTASI Levant Havzası’ndaki 1,7 milyar varillik petrol rezervi ve 3 buçuk trilyon metreküplük doğal gaz kaynakları bölgeyi bir anda kurtlar sofrasına dönüştürdü. İştahı kabaran küresel aktörlerin Türkiye’yi bypass ederek attığı adımlara Ankara, Libya ile Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakatı ve Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtıralarıyla karşılık verdi. Türkiye'nin bu hamlesi sonrası Ankara’nın bölgede artan nüfuzundan tedirgin olan Washington da, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi gibi müttefiklerine desteği artırma kararı aldı. Bu çerçevede “Kıbrıs’a ambargoyu kaldıran ve Yunanistan’a askeri yardım sağlayacak yasayı” geçtiğimiz haftalarda Kongreden geçiren Başkan Trump yönetimi, tüm dünyada olduğu gibi bu bölgede de “ana aktör benim” dercesine meydan okumasını sürdürdü. Ankara ise, savaş gemilerimizin desteğindeki Yavuz ve Fatih sondaj gemileri ile arama çalışmalarına devam ediyor. 8 yıllık savaşa rağmen Moskova’nın desteğiyle görevinin başında olan Beşar Esad yönetimi de Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımında ben de devredeyim dercesine Rus şirketlerle birlikte gaz ve petrol arama faaliyetlerine katıldığını duyurdu. Görünen o ki; vesayet savaşlarının yaşandığı bir dünyada Doğu Akdeniz, 2020 yılında da savaş gemilerinin gözetiminde küresel şirketlerin petrol-doğal gaz arama platformlarıyla pastadan pay almak için cirit attıkları sancılı bir bölge olmaya devam edecek. BASRA KÖRFEZİ’NDE SULAR YENİDEN ISINIYOR İran, Çin ve Rusya, 2019’un son günlerinde Hint Okyanusu ile Umman Körfezi’nde ortak deniz tatbikatı gerçekleştirdi. Tuğamiral Tahani, “Bu tatbikatın mesajı barış, dostluk ile işbirliğimiz sayesinde kalıcı güvenlik ve İran’ın tecrit edilemeyeceğini göstermek” dedi. Bölgedeki bu yeni “güç üçgeni” ABD’yi hayli tedirgin etti. Washington, Basra Körfezi’nde denizcilik faaliyetlerini korumak adına bölgedeki askeri varlığını arttırarak, müttefikleriyle ortak operasyon başlattı. Öte yandan ABD öncülüğündeki koalisyona katılmayacağını açıklayan Japonya, geçen hafta suyollarını korumak için bölgeye savaş gemisi ve iki devriye uçağı gönderdi. Görünen o ki; Basra Körfezi 2020 yılında da savaş gemilerinin namlularının gölgesinde uluslararası gövde gösterilerinin sahnelendiği arena olmaya devam edecek. BALİSTİK NÜKLEER FÜZE SAVAŞLARI Rusya nükleer başlık taşıyabilme kapasitesine sahip yeni nesil Kıtalararası Hipersonik füzesinin ilk denemesini yaptı. Rusya Devlet Başkanı Putin: “dünyada artık istediğimiz noktayı vurabiliriz” derken, yeni silaha ABD’nin füze kalkanlarının engel olamayacağını açıkladı. Putin, sesten 27 kat daha hızlı gitme kapasitesine sahip, radarlar tarafından zor tespit edilen füze ile bu alanda yeni bir sayfa açtıklarını duyurdu. Putin “Bugün yeni ve yakın tarihimizde eşi benzeri olmayan bir duruma sahibiz. Diğer ülkeler bizi yakalamaya çalışıyor. Tek bir ülke bile, kıtasal menzile sahip sesten hızlı silahlara sahip değil” diye konuştu. Kıtalararası Hipersonik Füze “Avangard”, sesten hızlı süzülüş araçları, kumanda yüzeyleri sayesinde önceden tahmin edilemeyen bir rota izleyip, sert manevralar yaparak normal füze yörüngelerine göre çok daha alçak ve yassı bir yay çizebilme özellikleriyle, radarlar tarafından daha zor tespit edilecek yeni nesil füze. Bilindiği üzere, Menzili 500 ila 5 bin 500 kilometre olan ve nükleer başlık takılabilen füzelerin yasaklanmasını öngören anlaşma, 1987 yılında dönemin Amerikan Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mikhail Gorbaçev tarafından imzalanmıştı. Özellikle son dönemde Washington ve Moskova, birbirlerini bu anlaşmayı ihlal etmekle suçluyordu. Görünen o ki; Rusya ve ABD’nin, silah yarışını kontrol altında tutmak için Soğuk Savaş'tan bu yana yürürlükte olan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan çekilip yeni bir füze savaşı ve güç gösterisine girmesi 2020 yılından itibaren dünyayı yepyeni bir tehdit ile yüz yüze getirecek. Tüm bu gelişmeler ışığında 2020’de bölgemizdeki tablonun pek de iç açıcı olacağını söyleyemeyiz. Yine de yeni yılın yurttaşlara sağlık, huzur ve bereket, ülkemizin bulunduğu coğrafyaya da barış ve sevgi getirmesini diliyoruz.