Mehmet Necati GÜNGÖR Son yılların yıldızı hiç sinmeyen politikacısıdır Binali bey. Cumhurbaşkanlığı hariç, bütün makamları gördü. Bakan oldu, Başbakan oldu, Meclis Başkanı oldu. Son olarak da; tenzil-i rütbe ile İstanbul Büyükşehir adayı oldu. Joker gibidir mübarek. Nerede bir boşluk varsa, orayı doldurur. Bu joker kimin elinde diye sormaya gerek yok. O ne isterse oradadır. Buna karşılıksız vefa tanımlaması da yapabilirsiniz. Zihniyetini benimsemesek de, insan olarak bazı tutum ve davranışlarıyla sevmiştik Binali beyi. Espritüel bir adamdı. Kendisiyle dalga geçtiği bile olurdu. Şimdiki duruşuna bakıyoruz; yoksa yanıldık mı diyesimiz geliyor. Binali bey, son zamanlardaki duruşuyla soğuk Amerikan esprilerine benzetti kendini. Öyle ki; Kazanmadığı halde erken saatlerde ekran karşısına çıkıp “ben kazandım” diyebildi. Seçmenlerin duruşundan anlayarak oy pusulası verilmemiş. Sandıklardan oy çalınmış. Yok yav, o çalınmayı halk iyi anlasın diye “çalınma” diye söylemiş. Oysa çalanı da, çalınanı da kastetmemişmiş. Bütün bu söylemlere neremizle güleceğimizi şaşırdık. Binali bey çaptan mı düştü, bize mi öyle geliyor. Bu mantık silsilesi o üst makamlarda görev yapmış birini tarif etmiyor. YSK’nin 250 sayfalık gerekçesinden sonra iyice anladık ki; Binali beyin, dolayısıyla da AKP’nin bütün iddiaları, bütün tezleri çürümüş. Ne çalan var, ne çalınan. O halde bu seçim kaybedildiği halde kazananın mazbatası neden elinden alındı? Bizim aklımız ermedi bu işe. Ah Binali bey, azıcık sevilir tarafın vardı, onu da yok ettin. Dillere pelensek oldun. Değer miydi?