Mehmet Necati GÜNGÖR  Her ilde en az bir tane var zaten. Memleket baştan başa “bacasız fabrika”larla dolup taşıyor. Mevcutlar yetmiyor, yenileri inşa ediliyor. Meselâ biri Yozgat’a, diğeri Kırşehir’e. Orada da işsiz çok demek ki. İşsizlere iş bulmak için bu “bacasız fabrika”lara ihtiyaç var demek ki... Adaletin, Hukukun, İnsafın, Merhametin Sükût ettiği her yere bu kurun kurabildiğiniz kadar... Eskiden, “Bacasız fabrika” Turizmdi, Üniversiteler idi. Şimdi bakıyoruz, kavramı değiştirmişler. Yenileri ilâve ediliyor habire. Endüstri 4.0 çağındayız ya; “Kafasız insan” robotlarına ihtiyaç yok. Bizde fazlasıyla var. Her biri “Bacasız fabrika” mühendisi, ya da müellifi. Buradan geliyoruz; ezan ve and meselesine. Birileri andımıza takmış, birileri ezana. İkisi de yanlış. Andımızda “ırkçılık” arayıp, “istiklâl marşımızı” and olarak kabul edenlere: “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl” Biri de çıkmış, “ezan Türkçe okunsun” diyor. Arapçasını anlamıyor ya; Türkçe okunsa koşa koşa camiye gidip, namazını eda edecek sanki. Bir de “Arapça” tutkusu, hayranlığı var. Ne Arap harfleri kutsal, ne Arapça. Dinler evrensel olduğuna göre, dinlerin dilleri de öyle. İngilizce, japonca okunan ezanı kim anlar? Formatlarla oynamayın. Ne Türk’ün formatıyla, ne ibadetin. Yazık etmeyin bu memlekete, bu memleketin güzel insanlarına.