Hakan ŞANLITÜRK O kadar çok derdimiz var ki... Sürekli saldırı altındayız. Havanlar, toplar, roketler terör yoluyla gönderilirken; ajanlar, casuslar, kriptolar değişik kılıflarla içimize sızdırılıyor. Eee bunlara içimizdeki ‘İrlandalılar’ı da eklediğimizde bugün güzel ülkemin neden bu kadar terlediği ortaya çıkıyor. Aslında temel sorumuz da içimizdeki 'İrlandalılar...' Zira bunlar olmasa düşmanın surda gedik açması mümkün mü? Suriyeliler! konusu gündemde. İstanbul’da kaydı olmayanlar ili terk edecek. Bu karar yüzünden eylem yapacakları bile dillendiriliyor... Suriyeli! diye 4 milyon civarında kişiyi topraklarımıza aldık. 35 milyar dolar harcadık. Peki gerçekten Suriyeliler'i mi aldık yoksa Suriyeli kılıfı altında Ermeniler'i mi? 1915 tehcirinde yani yaklaşık yüz sene önce on binlerce Ermeni Suriye'ye sürüldü. Emperyalizm bu sürgüne engel olamadı. Ama bugünkü manzaraya bakınca, sürgün Ermeniler'e 'vakti geldiğinde geri dönecekleri' vaadinde bulunulduğu teşhisini koyabiliyoruz. Düşünün! Ermenistan diye bir devlet var ama Suriye'den oraya giden Ermeni sayısı 13 bin civarında. Bunların çoğu da Ermenistan'ı Amerika ve Avrupa'ya geçiş için bir basamak olarak kullanıyor. Avrupa ve Amerika'nın seçerek kabul ettiklerinin çoğu da Suriyeli kılıfı altındaki Ermeniler deniliyor. YPG denilen terör yapısının yönetim omurgasını ve elemanlarını oluşturan iskeletin de aslında Ermenilerden kurulu olduğunu duydunuz mu? Sevgili Kürt kökenli vatandaşlarımız buna iyi kulak versin ve sorgulasın... Türkiye'yi seven, dertleriyle dertlenen çoğu kişi Suriyeliler! için iktidarı uyardı. 'Yapmayın, etmeyin' dedi. Ama dinletemedi. Sanki bunlar denilmemiş gibi bir de gelenlere bedava üniversite eğitimi bahşettik. Dost Türk devletlerinden gelen öğrenciler parayla okurken bunlara 'bedava' dedik. İktidar ekibi şimdi kına yaksın. Bu bela püsküllü denecek cinsten... Gelenlerin içinde on binlerce Ermeni var. Daha açık notlar paylaşalım da yöneticilerimiz bizi düşürdükleri çukurun boyutunu iyice kavrasınlar... Bir süre önce önemli bir kaynağımla sohbet ederken konu Suriyeliler'e geldi. Şöyle dedi: "Yahu bunlar Suriyeli değil Ermeni..." Ben ses çıkarmayınca devam etti: "Bunların çoğu 1915'de tehcirle Suriye'ye gönderilen Ermenilerin torunları... Onlar sürgüne gittiklerinde dönecekleri sözü verilmiş. " "Peki de devlet nasıl göz yumdu? Kim söz vermiş?" dedim. Yanıtı, "Herhalde Birleşmiş Milletler vermiş" oldu. Bu kısa ve çarpıcı satırlardan anlaşılacağı üzere emperyalizm sözünü bizimkilerin zaaflarından yararlanarak tutmuş. Emperyalizm yüz sene sonra yine Ermenileri bize karşı piyon yapmış ve seyretmişiz. Üstelik bunlara ilave olarak, Afganistan'dan gelen 500 bin kişi var. Irak'tan, Afrika ülkelerinden gelenler de cabası... Bunları geçen Cuma kozmikturk.com’da yazdım. Dün ise ünlü tarihçimiz Prof. Yusuf Halaçoğlu, Yeniçağ’dan Ahmet Takan’a yazdıklarımı doğrulayan açıklamalarda bulundu. Prof. Halaçoğlu, “Ben, sadece sığınmacı olarak geldiklerine de açıkçası şahsen inanmıyorum. Bir şekilde gönderildiler diye düşünüyorum bu tarafa. Çünkü, kadın çocuk ve ihtiyarları anladım ama kardeşim eli silah tutacak o kadar çok insan var ki... Gidip ülkelerinde savaşsınlar. Bizim bu güvenli bölge diye nitelendirecekleri yer eğer Kamışlı tarafını Fırat'ın doğusunu da kapsamazsa o zaman kesinlikle ikinci bir Kuzey Irak gibi bir Kürt bölgesi oluşur. Böylece zaten Suriyeli Araplar bu tarafa geldikleri için de nüfus çoğunluğunu elde etmiş oluyorlar" diyor. Prof. Halaçoğlu'nun uyarıları, "Dış güçler, Kürtlerle Türkleri kapıştırmaya çalıştılar, tutmadı. Alevilerle yaptılar tutmadı. Çünkü biz, onlarla hep beraber yaşıyorduk. Kız alıp verdik. Ama Suriye'den gelenler farklı ve içlerinde sadece Araplar yok, Türkmenler yok. 1915'de gidenler de var. Ermeniler... Arap kimliği adı altında girdiler. Bütün bunlar önümüzdeki dönemlerde çok daha kötü sonuçlara ulaşır" diye devam ediyor. "Ülkenin her tarafına yayılmış durumdalar. Bir yerde değiller. Hani diyelim ki başkaldırsalar bir yerde olsalar bastırırsınız. Her yerde birden. Bunların ne kadar silahı vardır yoktur bunları bile bilmiyorsunuz. Mermi almayı 200'den bine çıkardılar bir de. Kim bunlara mermi verir, nasıl olur, nasıl olmaz hiç birisi belli değil. Ben diyorum ki, Suriye meselesi Türkiye'yi gerçekten sıkıntıya sokacak bir konu" ifadeleri de Prof. Halaçoğlu'na ait. Şimdi dövünmek zamanı değil. Çözüm bulup bu yükten kurtulma zamanı. Kimseye düşman değiliz ama Türkiye'nin önündeki büyük tehlikeyi de deşifre etmek sorumluluğumuz var. Gelenler ayıklanmalı, güvenlik riski taşıyanlar engellenmeli. Güvenli bölge oluşturularak geçici koruma altında kabul ettiklerimiz topraklarına döndürülmeli. Sevgi ve barış dolu bir dünya temennisiyle...