Birsen GÜRDİL Sadece Osmanlının değil, dünyanın en büyük mimarlarından biri olarak gösterilen Deha Mimar Sinan, vefatının 431’nci yılında doğum yeri olan Kayseri –Ağırnas’ta ve İstanbul’da mezarı başında anılmıştır. Türk mimarisinin en büyük ismi olan Mimar Sinan, geride bıraktığımız ay İstanbul-Fatih Süleymaniye’de bulunan kabri başında düzenlenen ilk törene Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim görevlileri ve öğrencilerinin katılımıyla yapılan bu etkinlikte İstanbul İl Kültür Turizm Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz, yaptığı kısa bir konuş ile Sinan’ın ne büyük bir mimar olduğu göstermiştir. Mimar Sinan’ın, Süleymaniye Camisi’nden sonra en zarif ve gösterişli yapısı olup, Üsküdar’da bulunan Mihrimah Sultan Camisi’nde Üsküdar Belediyesi tarafından okutulan mevlite İstanbullular büyük ilgi göstermişlerdir. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Mimar Sinan’ın Kayseri-Ağırnas’ta dünyaya gelmesi nedeniyle bu beldede düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada özetle şunları söylemiştir: “Kayserili olan Deha Mimar Sinan’ı uluslararası boyuta taşımak için yapmakta olduğumuz hazırlıkların sonunu gelmiş bulunmaktayız. Bir asırlık ömrüne 467 eser sığdıran, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen yapıtları halen dimdik ayakta duran bu muhteşem mimarı bütün dünya çok yakında tanıyacaktır.” Osmanlı Baş Mimarı Sinan için düzenlenen törenler sırasında öğrencilerin halk oyunları, defile, ikramlar ve Sinan’ı tanıtan bir filmin gösterimi ile sürmüştür. Kültür ve Turizm Bakanlığı da çok kapsamlı bir Mimar Sinan ve eserleri konulu hazırlayacağı belgesel ile dünya genelinde büyük bir tanıtım kampanyasına başlayacaktır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’a olan tutkusunu içine gömen Sinan’ın, bu çok zarif Camiden önce İstanbul’un üç tepesini taçlandıran ve dünyanın sayılı ibadethanelerinden birisi olan Süleymaniye Camisini yaparak ününe ün katmıştır. Kilometrelerce uzaktan görülen Cami, Sultan Süleyman’ın tahta çıkışının 30’ncu yılı şerefine yapılmıştır. Temel çalışmaları üç yıl, Caminin bitirilmesi ise yedi yıl sürmüştür. Etrafını saran külliyeler ise bir yılda tamamlanmıştır. İstanbul’un fethinden sonra 47ncü sultan olarak tahta oturan 4. Padişah oluşu nedeni ile Cami, 4 minareli olarak inşa edilmiştir. Caminin vitrayları zamanın ünlü cam ustası Sarhoş İbrahim olarak bilinen sanatçı tarafından yapılmıştır. Muhteşem yapıtın hat çalışmalarını, hat ustası Ahmet Karahisar yapmak için işe başladıktan bir süre sonra gözlerinin görmeyip, kör olması nedeniyle bu görev, öğrenicisi Hasan Çelebi’ye düşmüştür. Caminin yapımında Mimar Sinan dâhiyane buluşlar ile üstün zekâsını kanıtlamıştır. Sinan Caminin iç mimarisinde iki özel teknik kullanarak muhteşem bir akustik sağlamıştır. Kandillerden çıkan islerin ise bir noktada toplanması için hava akımı yaratmıştır. Caminin büyük kubbesini tutan sütunlardan bir tanesi Efes’teki Artemis Tapınağından, ikincisi Mısır’dan biri de İstanbul Dikilitaş’tan getirilmiştir. Dünya’da parmakla gösterilen bu nadide eseri görmek için yurdumuz gelen turistlerin sayısı her geçen gün artıp milyonların çok üstüne çıkmaktadır. Muhteşem Sinan’ın dünya kültür mirasına bıraktığı eserlerin sayısı 400 üstündedir. Anadolu’nun dört bir yanı, özellikle İslamiyet’in müthiş eserleriyle dolu İstanbul’da yaptığı eserler gıpta ile izlenmektedir. Kervansaraylar, köprüler, medreseler, hamam ve barınaklarla dünyada bir eşine rastlanmamış olan bu üstün yetenek Sultan Süleyman ve büyük aşkı Hürrem Sultan’a da öldükleri zaman birbirlerinden ayrılmamaları için Caminin müthiş külliyesinde çok ihtişamlı bir türbe hazırlamıştır. Mimar Sinan’ın göz kamaştıran eserlerinden biriside Üsküdar İskele Meydanı’nın da yaptığı Mihrimah Sultan Camii’dir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı için yapılan bu Camiden başka Sinan’ın Anadolu Yakası’nda Şemsi Paşa Camii de bir ayrı mimari harikasıdır. Vezir Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış olan bu ibadethane, bugün bile bütün ihtişamı ile ayakta durmaktadır. 1489 yılında doğan 1511’de devşirme olarak acemi oğlanlar mektebine verilen, 1514’de Çaldıran seferine, 1526’da Kanuni Sultan Süleyman’la Mohaç Meydan Muharebesine, 1534 yılında ise Bağdat seferine katılan Sinan, 1588 yılında vefat etmiştir.