1 Kasım kazanç, 17 Haziran kayıp günümüz oldu. 9. Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’in doğum günü 1 Kasım. 17 Haziran, kaybettiğimiz günün tarihidir. Kim bilirdi; ışıkları olmayan kerpiç evde kardeşleriyle birlikte yaşayan bu köylü çocuğunun gün gelip bu ülkenin Cumhurbaşkanı olacağını. Evet, kerpiç evde büyümüş, ortaokulu yürüyüş mesafesinde, liseyi komşu ilde, üniversiteyi uzak bir diyarda okumuş bir köylü çocuğunun gösterdiği mucizenin adıdır Demirel. Azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını gösteren adam. Türk siyasi hayatına 50 yılını verdi, Başbakan oldu, 6 defa antidemokratik yollarla gitti, 7 defa demokratik yollarla geldi. Demokrasiye sonuna kadar inanmış bir adamdan söz ediyoruz. O’nun kadar karikatürü çizilen bir başka devlet adamımız var mıdır acaba? Hiç kimseyi dava etmedi. Basın özgürlüğüne O’nun kadar inanan, O’nun kadar katkı sağlayan başka bir devlet adamı var mıydı sorusuna da sormak istedik. Geçmişin değerini, geçmişin devlet adamlarını günümüzde daha iyi taktir edebiliyoruz ve onları saygı ve hasretle anıyoruz. O’nun izinden yürümek, O’nunla çalışmak benim için en büyük onur oldu. Kendilerinden çok şey öğrendim. Toleransı öğrendim, tekeden nasıl süt sağılacağını öğrendim O’nun şahsında. Halk sevgisini öğrendim. Halkını O’nun kadar yürekten seven biri var mıydı sorusuyla birlikte… “Eve su taşıyan annemin kollarının uzadığını fark ederdim:” diyerek ülkenin su sorununa eğilip, onlarca baraja imzasını atan, yüz binlerce dönüm çatlamış toprağa hayat veren bir başbakandı. Cumhurbaşkanlığı’nda yeminine sadık kaldı, herkesi partisine inancına, etnisitesine bakmadan kucakladı. Millet de O’nu kucakladı. O’na “baba” dedi. Evet, çocukları olmadı ama, bu milletin bütün gençleri O’nun çocukları idi. Onları yüreğiyle sevdi, hepsine eşit fırsatlar ve imkânlar tanıdı. Bir sevgi neslini besledi, onlara fırsat kapılarını açtı. Cumhuriyete ve O’nun kurucusu büyük Atatürk’e sadakatle bağlı idi. “Cumhuriyet benim.” sözünü bir kere daha ayakta alkışlıyoruz ve kendisine rahmetler diliyoruz.