Yıllar önce; Braım Stocker’in yazdığı konusu korku ve dehşet olan “Drakula” adlı eserin meşhur ettiği Drakula Şatosu, yıllardan beri Romanya’ya hem turist hem de dolar kazandırmaktadır. Defalarca insanın tüylerini diken diken yapan konusu ile sinema dünyasında yarı bir yeri olan bu roman ve şatonun yeri ile konusu aradan yıllar geçmesine rağmen halen gündemde kalmasını bilmiştir. Romanya’nın tarihi bölgeleri arasında yer alan Transilvanya’daki Drakula Şato’sunun gerçekte ilginç hikâyesi vardır. Çam ormanları ile kaplı sarp kayalığın üstüne inşa edilmiş olan şatonun sahibi Mark Meyer 2014 yılında dehşet dünyasının bu kötü unvanlı şatosunu satışa çıkarmıştı. Milyar dolarlık bir harcama ile aslına sadık kalınarak onarılan şato, Romanya’ya turist çekerken umumiyetle herkesin hafızasında bu esrarengiz yapının geçmişi de merak konusu olmaktadır. Yazar Bram Stroker Vlad Tadeş yani romana ve film dünyasına, daha doğrusu tarihin kan kokan sayfalarına “Kazıklı Voyuoda” olarak geçen zalimliği ile tanınan bu şahsiyet daha 11 yaşında iken, babası onu kardeşi ile birlikte Osmanlı’ya rehin olarak vermiştir. Sultan Murat oğlu Mehmet ile birlikte sarayın himayesinde esaslı bir eğitime tabi tutulmuştur. İleride Eflak Vali’si olacağı düşünülerek her konuda bilgi sahibi olan genç Vlad, Mehmet’ten bir yaş küçük olmasına rağmen İstanbul’u fethederek tarihe Fatih Sultan Mehmet olarak, çağın en güçlü bir şahsiyeti unvanı ile Osmanlı topraklarını genişletirken Vlad, kardeş gibi büyüdükleri Mehmet’in tarihi bu başarılarını kıskanarak, daima kin duyguları içinde büyümüştür. Sultan Mehmet, şanına yakışır bir kararlı 1456 yılında 17 yaşındaki kardeşi gibi sevdiği Eflak ve Boğdan’a Voyuoda olarak atanmıştır. İçinde insanlara karşı korkunç ve acımasız duygular taşıyan genç Vlad. ilk iş olarak ülkede ne kadar hırsız, yankesici kirli işlere karışmış insan varsa hepsini bir araya toplayarak onlara güzel bir akşam yemeği vermiştir. Vlad Tepeş’in bu beklenmedik ziyafetine bir mana veremeyen, toplumun yaka silktiği bu kötü insanları bekleyen korkunç akıbet gecikmemiş Vlad, hepsini diri diri yaktırarak ülkeyi pisliklerden kurtardığını sanmıştır. Gerçektende bu olaydan sonra bu tip kötü alışkanlıklı insanlar ortadan kaybolmuşlardır. Valad’ın gözünü kan bürümüştür. Gerçekten çok acımasız bir insan olan Tepeş, en ufak suç işleyenleri bile canlı canlı kazığa oturtmakta ve bu tüyler ürperten vahşiyane olayı zevkle izlemekten ayrı bir gurur duymaktadır. Masum suçluların çoğu bu şekilde hayatları ellerinden alınmıştır. Vlad’ın, insan hafızasının kabul etmeyeceği kanlı cinayetleri ülke sanırlarını aşarak İstanbul’a Sultan Fatih Mehmet’e kadar ulaşmıştır. Kardeş bildiği hatta kan kardeş olduğu bilinen Vlad’ın bu davranışlarına bir mana veremeyen Sultan Mehmet, bu kan kusan adama gönderdiği habercilerin geri gelmemesi üzerine ordusu ile yola çıkmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in üzerine geldiğini öğrenen Vlad, Padişahın ve ordusunun geçeceği yol üzerindeki bütün kuyu ve su kaynaklarını zehirlemiş, cüzamlı kadınları, askerlere cüzam bulaştırmak için seferber etmiş, yine yol üzerinde bulunan, tarlaları, meyve veren ağaçları, sebze bahçelerini yakıp yıkmıştır. Şuurunu iyice kaybeden zalim Vlady, bunlarla kalmayıp bölgede yaşayan Osmanlı uyrukları ve 20 bin civarındaki askerlerinde bulunduğu çoluklu, çocuklu, yaşlı, genç, kadın, kız, hamile demeden hepsini kazıklara oturtarak öldürmüştür. Fatih ve ordusu bu vahşet karşısında çılgına dönmüştür. Kayıplara karışan Vlad Tepeş’in peşini bırakmayan Fatih, sonunda dünyanın gelmiş geçmiş bu en zalimi yakalatmış ve başı kesilerek öldürülmüştür. Dünyanın bu en ünlü canavarı yıllar sonra Roman halkı tarafından bir kahraman olarak kabul edilmiş ve Dracula Şato’su olarak turizme açılan bu korku yuvasından her yıl milyonlarca dolar gelir sağlamanın tadını çıkarmaya başlamışlardır. Tarihe Kazıklı Voluo’da olarak geçen Vlad Tepeş, yazar Bram Stoker’e ilham kaynağı olmakla kalmamış, tarihe ve dünyaya gelmiş geçmiş en zalim insan olarak geçmiştir. 30 yıl boşu boşuna hapis yattı “Kadere bak, kadere” misali hiç suçu olmadığı halde, 30 yıl hapis yatan Amerikalı Glenn Ford, 1985 yılında cinayet ve hırsızlık suçlaması ile ABD’nin Louisiana Eyalet Mahkemesi tarafından idama mahkûm edilmiştir. 1 somut deliller olmamasına rağmen verilen bu ceza daha sonra müebbede çevrilmiştir. 30 yıl suçsuz olduğu halde ömrünü en güzel günlerini ölüm korkusu ile hücrede geçiren Glenn Ford’un işlediği cinayete sahip çıkan asıl suçlunun itirafı üzere özgürlüğüne kavuşan siyahî Amerikalı şimdi de 30 yılın tazminatının peşine düşmüştür. “Oku’da İnanma” Denilen doğa olayları Çin hava kuvvetleri Pekin’de ki askeri hava alanına dadanan göçmen kuşları da dâhil yüzlerce uçan bu canlı yaratıkların pek çok ölümcül hava kazalarına sebep olması üzerine pek çok tedbire başvuran yetkililer netice de makak türü maymunların kuşları uçaklara sokulması konusunda yetenekli olduğunu görmüşlerdir. Havaalanındaki uçakları korumak amacı için özel eğitme tabi tutulan makak maymunları bugünlerde hava üssünde bulunan uçakları koruma görevine başlamışlardır. Bu arada geçen yıl ölen Tama adlı kedinin halen yasını tutan Wakayama Elektrikli Demiryolu Şirketi, Japonların sevgisini de kazanmış olan bu yetenekli hayvan için bir vakıf kurarak Japon Şinto dininin tanrıları arasında kedilerin de bulunması üzere bu canlıların daha iyi korunması sağlanmıştır. Tama adlı kedinin sekiz yıl önce Japonya’nın batısındaki Kishi tren istasyonunda göreve başlayan sevimli bu hayvan her gün istasyon şefi şapkası ve pelerini ile gelen-giden yolcuları uğurlamak, karşılamak gibi nazik ilişkisini yıllarca sürdürmekle kalmamış elektrik şirketine 9 milyon dolar da kazandırmıştır. Tama7nın bu üstün meziyetini duyan Japonlar ve turistler istasyon şefi olan bu kediyi görmek için Kishi tren istasyonunu mesken tutmuşlardır. Tama’nın ani ölümü ise tüm Japonları yasa boğmuştur. Japonya’da yaşayan beyaz maymunlar ise insanlara örnek olacak bir tutum içinde yiyecekleri meyveleri önce yıkayıp sonra yemekte imişler. Doğanın bu gerçek olayları yinede insanları büyülemekten geri kalmamaktadır.