PinGoin: Herkes için erişilebilir bir dünya

TED Üniversitesi’nin İstasyon isimli inovasyon merkezinde çalışma yürüten “PinGoin” projesinin yaratıcısı dört arkadaş, başta engeliler olmak üzere çocuklu ve hayvan sahibi insanları da düşünerek örnek bir uygulamayı hayata geçiriyor. Restoran ve kafe gibi mekânların söz konusu gruplar için erişime uygun olup olmadığını araştırarak, web sitesine yükleyen PinGoin, gelecekte Türkiye’ye yayılarak, güvenilir ve sürdürülebilir bir proje olma amacını güdüyor. Projenin başlatıcı ve uygulayıcıları Melike Yüksel ile Büşra Altıntepe, PinGoin’i 24 Saat Gazetesi'ne anlattı

[caption id="attachment_175187" align="alignright" width="297"] Melike Yüksel ve Büşra Altıntepe[/caption] SULTAN YAVUZ  - “Herkes için erişilebilir bir dünya” sloganıyla özetlenebilecek PinGoin, dört gencin bir araya gelerek oluşturdukları örnek bir projeyi anlatıyor. Şu anda TED Üniversitesi bünyesindeki “İstasyon” isimli inovasyon merkezinde çalışmalarını yürüten grup, kafe, AVM ve restoran gibi mekânların engelliler, bebek ve hayvan sahipleri için uygun olup olmadığını araştırarak web sitelerine yüklüyorlar. Henüz başlangıç aşamasında olan PinGoin’in, gelecekte bir telefon uygulaması olarak da hizmet vermesi bekleniyor. Sosyal medya jargonunda kullanılan “pin”lemek, yani işaretlemek ile İngilizce “gitmek, girmek” gibi anlamları olan “goin” sözcüğünün birleştirilmesinden oluşan PinGoin, yaratıcıları tarafından “penguen sözcüğünü de andırdığı için, logosu buna göre tasarlanmış. Kullanılan sarı renk samimiyeti temsil ederken, mavi renk ise açık sözlülüğe vurgu yapıyor. Gönüllüler tarafından gidilen mekânların, örneğin engelli rampası olup olmadığını, onun işlevselliğini ya da engelli tuvaletinin bulunup bulunmadığını tespit ederek, söz konusu mekânı web sitesine yüklenen uygulamada, ayrıca mekânların bebekli ya da evcil hayvan sahipleri için de işlevsel olup olmadığı belirtiliyor. Bu özelliğin yanı sıra, ilgili mekânlardaki personele engellilerle nasıl iletişim kurmaları gerektiğini de öğreten PinGoin, şimdilik Ankara’da olsa da, tüm Türkiye’ye yayılmak isteyen dört gencin başarı hikâyesi aslında… PinGoin’in kurucularından Bilkent Üniversitesi İç Mimari ve Çevre Tasarımı bölümünden mezun olan, yüksek lisans öğrencisi Melike Yüksel, sosyal faaliyet üreten girişimcilere kapısı açık olan TED Üniversitesi İstasyon biriminin önemine işaret ederek, burada mentorları olduğundan ve diğer sosyal girişimcilerle yaptıkları fikir alışverişlerinden bahsediyor. PinGoin fikrinin, Ankara Kalkınma Ajansı’nın gençler için düzenlediği bir sosyal girişimcilik yarışması sayesinde ortaya çıktığını vurgulayan Yüksel, kendisi gibi iç mimar olan arkadaşı Büşra ile birlikte okulda aldıkları eğitimi, bu alana kanalize etmişler. Bilkent Üniversitesi’ndeki bölümlerinin erişilebilirlik ve çevre duyarlılığı üzerinde durarak, bu yöndeki okul projelerine katkı sağladığını belirten Yüksel, arkadaşı Büşra ile birlikte yarışmayı kazandıktan sonra, burada aldıkları eğitimler sayesinde, projeleri için ilk adımı gerçekleştirerek bir restoran zinciriyle ilk anlaşmalarını yapmışlar. “PinGoin, mekânları işaretlemek” PinGoin’in mekânları pinlemek yani işaretlemek olduğunu belirten Yüksel, uygulamayı şöyle anlatıyor: “Biz bir gönüllü ağı oluşturmak istiyoruz. Gönüllülerimiz sadece kahve içmek için gittikleri mekânlarda dâhi, 10 dakikalarını ayırarak o mekânları pinlesinler istiyoruz. Biz herkes için bir şey yapıyoruz, bir yandan da üzerinde durulmayan bir konu üzerinden ilerliyoruz; engellilik, erişim, çevresel ve davranışlar sorunlar… Bu işi de inatla değil, sosyal bir faydayla çözmek istiyoruz. PinGoin, erişilebilir mekânların listelendiği bir mobil uygulamayla engelli bireyleri, erişebilecekleri mekânlarla buluşturmak için bu mekânlardan haberdar etmeyi amaçlıyor. Bir yandan da mekânları daha erişilebilir yapmak için bu mekânlara mimari ve davranışsal hizmetler sunuyor. Sadece tekerlekli sandalye kullananlar ya da görme ve işitme engelliler için değil, aynı zamanda bebek ve hayvan sahiplerinin de mekânda engelleyicilerle karşılaştıklarını fark ettik. Mekânlardaki güvenli çocuk alanları, bebek sandalyeleri, bebek bakım odaları veya o mekâna evcil hayvanla gidilip gidilemeyeceğini de uygulamaya dâhil ettik. İnsanları en doğru mekânlarla buluşturmak ve en azından dışarı çıkmaktaki engelleri yıkmayı hedefliyoruz.” Projeyi oluştururken engelli vatandaşlardan görüş aldılar Yüksel, projeyi kurgulama aşamasında engelli vatandaşlarla da buluştuklarını belirterek, “Mekânda ne olurda mutlu olursunuz?” sorusunu sorduklarını ve onların da “Erişilebilir alanlardan haberdar olmak istediklerini ve mekânlarda neye ihtiyaç duyduklarını” belirtmişler. “Dünyayı değiştiremeyiz, her yeri bir anda erişilebilir de yapamayız ama bu alanda bir öncülüğü başlatabiliriz” diyen Yüksel, grub üyelerinden psikolog Zeynep Gülakın’ın ise engelli bireylere davranış ve yaklaşım tarzına dikkat çektiğini ifade ediyor. Yüksel şöyle konuşuyor: “Zeynep, insanların engelli bireylere yardım etmek istediklerini ama yanlış davranışta bulunduklarını söyledi. Mesela görme engelli birisinin koluna girip aniden onu karşıya geçirmek yanlış. Bu davranış biçimleri konusunda insanların bilinçlenmesi gerekiyor. Projemizin bir ayağı da bu yönde… İşletmeci arkadaşımız Mustafa Yazar’ın da içinde olduğu bu dörtlü grup, mekânların da ilk pinleyicileri olduk. Bu konuda bizi en zorlayan şey, personele soru sormak. ‘İşaret dilini bilen personel var mı? Engelli tuvaletiniz var mı?’ gibi sorulara, ‘Siz kimsiniz?’ karşılığı gelmeye başladı. Fakat özellikle gençler çok heyecanlı ve olumlu tepkiler verdi, zaten onlar da gönüllülerimiz arasına katıldı. Gittiğimiz bir restoran zincirinin CEO’su ise ‘Her mekânım uygun değil ama bunu da bilsin ve gelmesinler. Kapıdan döneceklerine bunu bilmeleri daha kıymetli’ dedi. Biz süreç içinde şirketleşmek de istiyoruz ama bir yandan sosyal bir işten para kazanmak etik mi diye sorgularken, fayda sağlıyorsak, yeni mezunlar olarak para da kazanabiliyorsak, bunun sakıncasının olmadığı yönünde geri dönüşler aldık. Şu an 20 gönüllümüz var, önemli olan sayı çokluğu değil, niteliği… Gönüllerimizle birlikte çalışmak ve sosyal faydayı arttırmak için çalışmalar yapmak istiyoruz. Bu konuyla ilgilenenler web sitemizden bize ulaşabilirler.” AVM’ler iyi durumda Ankara’da erişilebilirlik konusunun çok iç açıcı olmadığını ifade eden Yüksel, AVM’lerin bu konuda başarılı olduklarına dikkat çekerek, şunları söylüyor: “Orada dört-beş mekân ama tek engelli tuvaleti varsa onu da sayıyoruz. Şu an restoran, kafe ve AVM odaklıyız, çünkü temel sosyal alanlar buralar. İleride tiyatro, sinema, spor salonları ve parklar için de mekân formları oluşturmak istiyoruz. Yurt dışında özellikle İngiltere ve Amerika’yı örnek alıyoruz, Türkiye’de ise Türk Standartları Enstitüsü (TSE) var. Bizim gönüllülerle çalışmak isteme sebebimiz, bunu toplumsal bir farkındalığa sokmak. Sokaktaki sarı şeritlerin anlamını bilmeyenler bile var, bu farkındalığı yaygınlaştırmak istiyoruz. ‘Engel sevgiyle aşılır’ sözü çok yanlış, engel hakla aşılır. Bunu ise sert değil, ortak bir dille yapmak istiyoruz.” “Erişilebilirlik neden moda olmasın?” Yüksel, mimari anlamda “Herkes için kapsayıcı tasarım” düşüncesinin benimsenmesi gerektiğini söyleyerek, “Aslında bir mekânda basamak olmaması, bize bile kolaylık” diyor. Mekânın zemininin düzgünlüğünün engelli olmayanlar için de avantaj olduğunu ifade eden Yüksel, “Aynı zamanda mekânını erişilebilir yapanlar, bunun tanıtımını da yapabilir. Neden moda olmasın? Büyük mekânlar örnek olabilir” diyor. Altıntepe, “İlk hayata geçirmek istediğimiz, mekânların engelli bireylere davranışlarına ilişkin” Bilkent Üniversitesi’nde yüksek lisansını yapan, PinGoin’in kurucularından Büşra Altıntepe, lisanstayken erişilebilirlik üzerine çalışmasının PinGoin ile örtüştüğünü vurgulayarak, okuldaki insan odaklı tasarım eğitiminin, gerçek hayatta geçerli olmadığını belirtiyor. İç mimar olduğu için daha önce mekânlara estetik kaygıyla baktığını, ancak projeyle birlikte erişilebilirlik standartlarına dikkat etmeye başladığını kaydeden Altıntepe, “Biz iç mimarız ama psikolog ve işletmeci arkadaşlarımız da artık girişlerde rampaya bakıyorlar. Bizim anlattıklarımızdan sonra eğitim alan kişinin de hayatında değişimler oluyor. Metroda bir görme engelliyle karşılaşınca nasıl davranması gerektiğini psikolog arkadaşımız anlatıyor mesela” diyor. Altıntepe, ilk hayata geçirmeye çalıştıkları konunun, personellerin engelli bireylere nasıl davranması gerektiği hakkında eğitim verilmesi olduğunu ve bu minvalde görme engelli kitlerinin mevcut olduğunu belirtiyor. Altıntepe şunları anlatıyor: “Öncelikle, engelin bir eksiklik değil, bir özellik olarak algılanması ve durumu normalize ederek hizmet verilmesi gerekiyor. Türkiye’de birkaç oluşum var ama kapsayıcılıkla birlikte Türkiye’de ilk olduğumuzu söyleyebiliriz. Biz PinGoin’in güvenilir kılavuz hâline gelmesini ve yaygınlaşmasını istiyoruz. PinGoin benim için öğrendiklerimi uygulama fırsatı ve herkes için erişilebilir bir dünya yaratma hedefini içeriyor. Web sitemizi kendi çabalarımızla yapıyoruz ama daha maliyetli olan mobil uygulama konusunda bir sponsora ihtiyacımız var.” PinGoin’e, Web sitesi, İnsatgram, Twitter ve linkedin ‘den ulaşabilirsiniz.
Editör: TE Bilisim