Mehmet Necati GÜNGÖR Hanımefendi “biz yeryüzünün halifesiyiz” dedi ya; bu cümle üzerine bilip bilmeden hükümler tesis edildi. Bu hükümler, “Erdoğan halifeliği getirecek” tezine kadar ileri götürüldü. Halifelik belki muktedirlerin aklından geçiyordur. Bunun emarelerini de göstermiş olabilirler. Ancak, hanımefendinin o sözleri, halifelik istediğinin kanıtı olarak görülmemeli. Hanımefendi, yukarıdaki sözlerini Bakara Suresi’nin 30 ve 39. Ayetlerine dayanarak sarfetmiş olmalı. Bu ayetler insanı yeryüzünde halifesi olduğu Allah-u Tealâ’ya itaata davet eder. İnsan olarak yeryüzünde Allah’ın halifesi olmak anlamını taşır. Halifeliğin kaldırılması, Cumhuriyetin ilk Meclis’inde tartışılmış ve kaldırılmıştır. Kaldırılırken, “Meclis’in manevi şahsiyetinde mündemiç” ifadesi geçer ama, Meclis’in şahsiyetinde saklı olmak, bunun her an ortaya çıkarılabileceği anlamını taşımaz. Zira, halifelik bitmiştir ve bir daha ortaya çıkması, çıkarılması düşünülemez. Meclis’te halifeliğin kaldırılması görüşülürken, hem Osmanlı, hem Cumhuriyet aydını olan, aynı zamanda hem hukukçu, hem ilahiyatçı kimliklerine sahip olan Cumhuriyetin ilk Adliye Vekili Seyyit beyin o muhteşem konuşmasına değinmeden geçemeyiz. Seyyit bey, Meclis’te sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında; öncelikle hilafetin kaldırılmasının şeriat açısından bir sakınca teşkil etmeyeceğini vurgular. Halifeliğin, dini değil, siyasi bir makam olduğunu ifade eder. Evet, Seyyit beye göre hilafet dini değil, dünyevi bir meseledir. Seyyit bey, Halifeliğin kaldırılmasının İslâm tarihinde büyük bir inkılâp olduğunu da savunmuştur. Peki, Seyyit bey kimdir? Mehmet Seyyid Bey, 1873 yılında İzmir’de dünyaya gelmiştir. Medrese tahsilinin ardından, Darulfunun Hukuk bölümünden mezun olmuştur. II. Meşrutiyit’in ilanından sonra kurulan Mecliste iki dönem İzmir Mebusu olarak yer almıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra da Cumhuriyetin ilk kabinesinde  Adliye Vekili olmuştur. Hazreti Peygamberin vefatı sırasında bu meseleyi açıklamadığını, Hz. Ömer’in ise “Bize kitabullah kâfidir” dediğini aktaran Seyyid bey, Kur’anda ise hilafete işaret eden hiçbir ayetin bulunmadığını kesin bir dille ifade etmiştir. Seyyid beye göre, Kur’an-ı Kerim’de memleket idaresi konusunda iki düstur yer almaktadır. Bunlardan biri meşveret, yani şura, ikinci düstur ise ulu’l emre itaattır. Ulu’l emirden devlet başkanı anlamı çıktığı açıktır. Kararları tartışarak alacaksınız,  devlet başkanına itaat edeceksiniz. Devlet Başkanının nasıl olması gerektiğine dair İslâm müdevvenatındaki kayıtların en başında adil olması gerektiği vurgulanmıştır. Öncesi de adalet, sonrası da adalet. Adaleti tesis edemiyorsanız; halifelik de, devlet başkanlığı da İslâm’ın kabulündeki makamlar değildir.