Kaht-ı rical, eski deyimle “Devlet adamı kıtlığı” dır. Bir başka ifadeyle “muteber adam kıtlığı:” Biz, ikincisini tercih edeceğiz. Evet, ülkemizde muteber adamların geri planda olduğu bir kıtlık dönemi yaşıyoruz.
  1. Abdülhamid’in kızı, babasının “Bu milletin uğradığı en büyük sıkıntı kaht-ı rical meselesidir” dediğini nakleder.
Kızı, hatıralarında babasının Sadrazam  tayin etmek istediğinde devlet adamı sıfatını taşıyan bir kimseyi bulamamanın sıkıntısıyla “Ah kaht-ı rical!” diye inlediğini nakleder. Daha gerilere gidelim. Üçüncü Mustafa dönemine. Osmanlı’nın gerileme ve çöküş dönemine… Askeri ve sosyal bakımdan gerilemenin tam gaz devam ettiği bu dönemde adaletsizlik, liyakatsizlik, rüşvet, iltimas, yüksek vergiler, kıtlık ve halkı canından bezdiren eşkiyalık, devlet aygıtının alamet-i farikası haline gelmiştir.
  1. Mustafa, meseleleri tahlil eden, çözüm arayan zeki bir padişahtır.
Tahta çıktığında ülkenin durumuna bakar ve tarihe geçen şu sözleri şiirleştirir: “Yıkılubdur bu cihân sanma ki bizde düzele             Devleti çerh-i deni virdi amu mübtezele             Şimdi erbâb-ı sa’âdetde gezen hep hazele             İşimüz kaldı bizüm merhamet-i Lem-yazal’e” Anlamı şudur: “Dünya yıkılıp gitmekte, bizim elimizle de düzeleceği yok. Kahpe felek, devleti tamamen aşağılık kimselere verdi. Şimdi dünyadan kâm alanlar hep kalleş ve nâmertler.” Son cümlesini tam bir çaresizlikle şöyle kurar: “İşimiz Allah’ın merhametine kaldı.” Başımızda “ben gidersem ülke yıkılır” diyen bir Cumhurbaşkanımız olduğuna göre, orada kaht-ı rical sorunu yok. Demek ki, sorunu biraz daha aşağılarda aramak gerek. Dün, Halk TV’de muhalefet liderinin feryadını dinledik. Dedi ki: “Türkiye, bu dönemde dünyanın en derin krizini yaşamaktadır.” Olup bitenlerden örnekler verip, Cumhuriyetin savcılarını göreve çağırdı. Hem de “Namuslu, vatansever bir savcı arıyorum.” diyerek. Ve ayrıca acizlik sergileyen yöneticilerin istifalarını istiyerek… Aynı kanalda, birkaç gün önce de CHP Milletvekili İlhan Kesici’yi dinlemiştik. Her zamanki gibi yumuşak üslûbuyla ülkeyi yönetenlere altın değerinde tavsiyelerde bulundu. İlhan Kesici, CHP’de sağı ve sağduyuyu temsil eden isimlerden birisidir. Kendini çok iyi yetiştirmiş bir politikacı. Tarihi biliyor, coğrafyayı biliyor, dini imanı biliyor, ekonomiyi biliyor…. Yine bilgisini ve tecrübesini konuşturdu. Eski Planlama Müsteşarı, Hükümetin yatırımlarını ve ekonomi politikalarını plancı gözüyle eleştiriyordu. Meselâ duble yollar, meselâ 3. Havaalanı. Bunların israf projeleri olduğunu rakamlarla açıkladı. Yaptığı mukayeseler dudak uçuklatır cinsten.             “Yol, kamulaştırma demektir. Siz, kamulaştırmış olan yolun kenarına iki şerit daha ekleyip bunu duble yol yapmışsınız. Kamulaştırma için ekstra bir harcamanız yok. Yaptığınız, asfalt işi. Ama ödediğiniz para bunun fersah fersah üstünde.” “Üçüncü havalimanına ihtiyaç var mıydı? Yaptığınız havalimanına 17 saniyede bir uçak inecek öyle mi? Dünyanın en büyük havalimanlarında bile böyle standart yok. Mevcut havalimanını 3 milyar dolarlık bir yatırımla tevsi etmek yerine, 30 milyar dolarlık bu yatırım niye?” Kanalın solcu diye bilinen sunucuları Gürkan Hacır ve Erol Mütercimler de kendisini ilgi ile dinlediler. Ve programın sonunda hüküm cümlesini şöyle kurdular: “İşte, Başkan olacak adam.!”