Birsen GÜRDİL Bu yılın başından bu yana resim sanatının pek çok ünlü ressamlarının yapıtlarını sergileyen galeri salonları sanatseverler tarafından dolup dolup boşalmıştır. İzlediğimiz kaliteli sergilerin başında ise Rahmetli Sakıp Sabancı’nın boğazdaki meşhur Atlı Köşk yani Sakıp Sabancı Müzesinde unutulmaz portrelerin yalnız ressamı Feyman Duran’ın, muhteşem yapıtları da sergilenmiş ve sanatseverler tarafından merakla ve zevkle izlenmişti. Feyman Duran iki dünya arasında adı ile eserleri sergilenmiş olan ünlü Türk resim sanatının ustası, daha ziyade yaptığı Atatürk portreleriyle ünlenmişti. Daha önceleri hat sanatı çizerliği yapan Duran’ın babası da şair ve hattat olarak tanınmış Süleyman Hayri Duran’dır. Zamanın saygın bu Osmanlı efendisi oğlu Feymen Duran’ın en iyi şartlarda eğitim görmesini sağlamıştı. Galatasayar lisesinden mezun olan oğul Duran, okduğu bu lisede resim öğretmenliği yaparken, Prens Abbas halim Paşa’nın dikkatini çekmiş paşanın maddi desteği ile 1911 yılında gittiği Paris’dte sanat eğitimi almıştır. Fransa’ın en ünlü Academie Julian ve Ecole des Beaux-Arts sanat merkezlerinde başarılı çalışmalarla dikkat çekmiş, 3,5 yıl Paris’te kaldığı süre içerisinde yine Türk resim sanatının ustaları Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Namık İsmail ile tanışma ve arkadaşlık yapma imkanı da bulmuştur. 1. Dünya savaşının başlaması üzerine Türkiye’ye dönen ve 1914 kuşağı olarak tarihe geçen dörtlüden Feyman Duran, 1933 yılında İstanbul Üniversitesinde akademisyenlik yaparken eşi ressam Güzin Duran ile sayısız eserlere imza atarak Osmanlıdan, Cumhuriyete geçişin önemli ressamlarındandır. Uzun yıllar fırçası elinden düşmeyen Duran’ın bugüne kadar bin beş yüz yağlı boya tablosu tespit edilmiştir. Bu arada Duran’ın Beyazıt’ta ki tarihi evininde müze olduğu bu sanatçımız 1886-1970 yılları arasındaki yaşamına çok sayıda hattat eserlerde kazandırmıştır. Sakıp Sabancı Müzesi böylesi muhteşem bir sanatçıya salonlarını açmakla sanatseverlere değerli bir hizmette bulunmuştur. Bilindiği gibi 2005 yılında bu sanat merkezinde Picasso İstanbul’da sergisi de açılmış, ülke genelinden gelen sanatseverlerin ziyaret ettiği eserleri üç aydı 254 bin 500 kişi tarafından izlenmiştir. Kendilerini aşırı kültürlü zanneden Avrupa medyası özellikle Le Figaro gazetesi “Türk halkı Picasso’dan ne anlar” diyecek kadar küstah bir yazı yayımlamıştı. Tarihi değeri olan tablolar ne yazık ki satıldı. Yapıtları milyonlarca sanatsever tarafından zevkle, gıpta ile izlenen her biri birer paha biçilmez değere sahip yağlı boya tablolar, ne yazık ki geride bıraktığımız bir müzayede satışı ile adlarını altın harflerle sanat tarihine yazdırmış olan pek çok ünlü ressamımızın yapıtları yok pahasına satılıp, gitmiştir. Başta Şeker Ahmet Paşa olmak üzere, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ, Halil Paşa, Feyman Duran, Cemal Tollu, Ali Avni Çelebi, Erol Akyavaş, Rahmi Eyüpoğlu, Burhan Doğançay ve Fikret Mualla’nın gerçekte paha biçilmez bu eserleri bundan böyle sanatseverlerin gözlerinden uzak, kapalı mekânlarda asılı duracaklardır. Oysa Şeker Ahmet Paşa’nın 1896 yılında yaptığı Natürmort yağlı boya tablosu, Şevket Doğan’ın 1900 tarihli tuval üzerine yağlı boya çalışması Ayasofya yapıtı, Halil Paşa’nın Yörükler, İbrahim Çallı’nın Topkapı ve Mevlevihane, Hikmet Onat’ın Havuzbaşı Beylerbeyi, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun Kuşumsu adlı tablolarının yanı sıra pek çok yabancı kökenli ressamlarında eserleri bu müzayede de satılmıştır. Satılan bu emsalsiz yapıtların Türk müzelerinde teşhir edilmesi mümkünken, par uğruna koleksiyonerlerin özel arşivlerine girmiştir ve gözlerden uzak tutulmaktadır. Ünlü portreler kapanın elinde kalmıştır. Geride bıraktığımız günlerde yine İstanbul’da yapılan bir müzayede satışından birbirinden değerli ve güzel tablolar adeta kapışılırcasına satılmıştır. 20’nci yüzyıl çağdaş Türk resim sanatının önemli isimlerinden Burhan Doğançay, Erol Akyavaş, Orhan Peaker, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Mahmut Cüda, Melih Devrim, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Mehmet Güleryüz ve Ömer Uluç gibi sanatçıların tabloları değerlerinin üzerinde ücretlerle satılmıştır. Müzayede de en büyük ilgiyi ise Prof. Dr. Kıymet Giray’ın eşi Nazıma Hanım’ı pembe elbiseli giysisi ile tuvale işlediği yapıtı büyük beğeni toplamıştır. Zevkle izlediğimiz sergide, yüzler ve fısıltılar adı altında yapıtlarını İstanbul, Nişantaşı Merkur Sanat Galerisinde sergilemiş olan Fatma Tülin, umumiyetle tablolarında insan yüzerlini işlemiştir. “Aynı insanlara bakmak yalnız onlar üzerine değil, insan üzerine yorumlarımızı oluşturur” diyen ressamın eserleri sanatseverler tarafından beğenilmiştir.