Utku ŞENSOY Bazen bir konuda ikna olmaz kararsız kalırsınız. İçinize bir sıkıntı düşer, acaba? dersiniz. Kasvet basar içinizi karamsarlığa düşer vicdan muhasebesi yaparsınız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandıktan 8 yıl sonra yeniden gündeme gelen ve Karadeniz’le Marmara’yı yapay boğazla birbirine bağlamayı hedefleyen Kanal İstanbul’dan söz ediyoruz. Tank Palet Fabrikası’nı BMC ile birlikte alan Katar Emiri Şeyh Hamed el-Sani'nin annesi Şeyha Moza bint Nasır el-Missned' in, Kanal İstanbul güzergahından 44 dönüm arsa aldığı yolundaki haberler başkentin siyaset kulislerinin gündemini oluşturmaya, konu tüm boyutlarıyla tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalar arasında Kanal İstanbul’ a ilişkin iddialar pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Halkın önemli bir kesiminde acaba ve soru işaretleriyle dolu bir ruh hali yarattı. Zira konuya taraf olanlar o kadar tezat şeyler söylemeye başladılar ki kafalarımız yine karmakarışık oldu. Zaten içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıda iş-aş-geçim derdindeki ahali bir kez daha siyasi polemiğin tam orta yerinde buldu kendisini. Bizde yazılı ve dijital basını taradık, bu konuda son dönemde söylenenleri derledik. İki bölümlük bu yazımızdaki analizlerin ardından sentezimizi de sona sakladık. ÖNCE SİYASİLER NE DEDİ? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, “Kanal İstanbul’a bileşik kaplar usulüyle bakın. Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz’in tuz oranı nedir? Marmara’nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım. Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu: Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye’nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz’den gelirken gerek Marmara’dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı? Kaldı ki Boğazlarda, Montrö’de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün, sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var. Bize göre bu proje, İstanbul’un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak.” CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, “Kanal İstanbul’u neye göre yapacaksınız? Herkes hayır diyor ama bir kişi ben yapacağım diyor. Hangi akıl, hangi mantıki hangi para? Ben yapacağım diyor. Yapamazsın kardeşim. Zaten ilk seçimde gideceksin. Hiç kimse buraya beş kuruş para ayırmaya kalkmasın, ayırdıkları paranın kuruşu dahi verilmeyecektir. İstanbul’a ihanete doyulmadı mı ya? Bir tarih ve kültüre rant gözüyle bakılabilir mi?” Muharrem İNCE, “Ekonomist sen, Mimar sen, Jinekolog, diplomat sen… Ülke ŞAHSIN. Ama Konu fizikse, bileşik kaplarsa sakın girme, Fizik bilimine kıyma! Fizik öğretmeni olarak söylüyorum konu zaten bileşik kaplar konusu değil, bileşik rantlar konusudur. Şahsım Fiziği de senden öğrenecek değil ya” Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit TURHAN, “Kanal İstanbul, İstanbul Boğazı’nı kazalardan kurtaracak projedir. 2011’den bu yana yaptığımız bu titiz çalışmaların sonucunda toplamda 52 kurumun olumlu görüşünü aldık. Kanal İstanbul’la İstanbul Boğazı’nın gemi trafik yükünü azaltmakla kalmayacağız. İstanbul Boğazı’nda tehlikeli madde taşıyan gemilerden dolayı oluşabilecek riskleri de minimize edeceğiz. Ayrıca İstanbul Boğazı’ndan beklemeden geçmek isteyen gemi ve tankerler için de alternatif oluşturacağız. Uluslararası yük taşıyan gemiler, ücreti karşılığında Kanal İstanbul’u kullanabilecek. Bir haftayı bulan bekleme nedeniyle oluşabilecek maddi yüklerden de kurtulmuş olacaklar. Kanal İstanbul Projesi kapsamında Boğaziçi ve ODTÜ gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden alanında uzman öğretim üyeleri ve yine alanında uzman uluslararası firmalarla çalışıldı. Projeyle, Marmara Denizi’nin sadece olumlu olarak etkilenmesi ve özellikle yük taşımacılığından kaynaklı kazaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bugünkü toplam Boğaz trafiğinin yüzde 99’unun Kanal İstanbul’u kullanabilecek.” Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat KURUM, “Kanal İstanbul Projesi gerçekleştiği zaman, Boğaz’ımızın yükünü hafifleteceğiz, trafiğini azaltacağız, hem hava hem su kalitesini iyileştirmiş olacağız.” Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU, “Kanal İstanbul’a kazmayı vurduğumuz zaman dünyada denizcilik ve ulaşım bakımından tarih değişecek, dönüm noktası olacak” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU, “Bu proje İstanbul’a bir ihanet projesi bile değildir. Resmen bir cinayet projesidir. İstanbul için gereksiz bir felaket projesidir. Bu proje bittiğinde İstanbul bitmiş olacak” SAADET PARTİSİ, sosyal medyadan paylaştığı videoda, Projenin yapılış amacının “Arsa rantı” olduğunu iddia ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’a ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz” sözlerine yer verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar BİÇER KARACA, “Devlet Su İşleri’nin Kanal İstanbul Projesi için sunduğu görüş ÇED raporunda yer almadı. Sümen altı edilen DSİ Raporu’nda Kanal İstanbul hayata geçerse, Terkos Gölü için 375 milyon metreküp su kaybı öngörülürken, ÇED Raporu’nda ise bu rakam sadece 30 milyon metreküp su kaybı olacağı şeklinde yer alıyor. Bu, her 3 İstanbulludan 1’i susuz kalacak demek.” KANALIN ÇEVRESEL-JEOLOJİK FAKTÖRLERİ Prof. Dr. Naci GÖRÜR Yerbilimi ve deprem uzmanı, “deprem riski artacak ve Marmara Denizi büyük zarar görecek”. “Zemin (Jeoloji): Kanal Küçük Çekmece yöresinde Miyosen ve daha genç, görece daha sorunlu zemini (çökelleri) kesecek ve kuzeye gittikçe Eosen-Oligosen yaşlı birimlerin içerisine girecektir. Bu zemin yer yer çok sert kireçtaşları ile görece daha yumuşak kil taşı, silt taşı, kumtaşı ve marnlardan oluşmuştur. Kanalın Karadeniz’e girişi de çürük zeminden ibarettir. Bu kanal kazılırsa şu olumsuzlukların olması kaçınılmazdır: -Yaklaşık 1-1,5 milyar m3 malzeme kazılacak, bu malzemenin kazılması yıllar sürecek, kazıda iş makinalar ve patlayıcı kullanılacak dolayısıyla vadi ve çevresindeki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacak. -Bu boyuttaki bir malzemenin herhangi bir yere serilmesi mümkün değildir. Bir ihtimalle Marmara içerisinde adacıklar oluşturulacaktır. Marmara’nın içerisindeki aktif fay sistemi düşünülürse bu iş son derece riskli olacaktır. -Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır. -Deniz seviyesine kadar kazılınca kanal bir drenaj sistemi olarak çalışacak ve kanal çevresindeki yeraltı su rezervuarlarını tahrip edecek ve yörede tuzlanmaya neden olacaktır.” Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe AKÇELİK, “Kanal İstanbul; bilimsel niteliği olmayan söylemler ve varsayımlar üzerinden tartışmaya açılan, son günlerde de çeşitli politik gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılan bir yıkım projesidir. Sadece İstanbul değil, Karadeniz, Marmara Denizi ve Trakya içinde telafisi imkânsız tahribatlar yaratacağını söyleyebiliriz. Açıklanan başvuru raporuna göre 45 kilometrelik güzergâhın; orman, tarım ve yerleşme alanlarını, dünyada örneği nadir kalmış coğrafik varlıklardan olan Küçükçekmece Lagün ve Kumul alanlarını, İstanbul’un içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılayan Sazlıdere Barajı ve havza alanlarını, yok ederek geçirilmesi öngörülmüştür. İstanbul’un su kaynaklarının yüzde 29’u yok olacak, Karadeniz’deki canlılar zehirlenecek. Proje ile birlikte en az 23 milyon metrekare orman alanı, 136 milyon metrekare tarım alanı daha yok olacaktır. Marmara’daki canlı hayat oksijensizlik sebebiyle bitebilir. İstanbul Kanalı’nı şiddetle etkileyecek en önemli deprem kaynağı İSE kanalın güney bölgesinden 10-12 km uzaktaki deniz tabanında yatan Kuzey Marmara Fayı’nda beklenen büyük depremlerdir. Kanalın depremler sırasında olabilecek yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl tepki vereceği hayati bir araştırma konusudur. Bu yapının deprem sırasında kayması, kırılması veya burulması çok büyük felaketlere neden olabilecektir. Ayrıca Kanal güzergâh yer yapısına ve şev duyarlılığına bağlı olarak heyelan, toprak kaymaları ve sıvılaşma tehlikesi yüksektir. Kanal İstanbul ve çevresindeki diğer projeler etkisiyle ortaya çıkacak yeni yerleşim alanlarıyla birlikte nüfus yoğunluğu aşırı derecede artacak ve buna bağlı olarak olası bir depremin neden olacağı can ve mal kaybı riski de yükselecektir. Diğer bir husus da gerek normal gerekse afet zamanında Kanal İstanbul’un İstanbul ile Trakya arasında özellikle ulaşım, tedarik ve ikmal açısından ciddi bir bariyer oluşturmasıdır.” Siyasilerin sözlerinin ardından çevresel ve jeolojik faktörlere ilişkin uzman görüşlerini de aktardık. Konunun şu ana kadarki analizini yapmak sizlere düşer. Yarın Kanal İstanbul’u jeopolitik açıdan ele alıp, Montrö’ye ve bölgesel dengelere göz atacağız