Mehmet Necati GÜNGÖR Atatürk’ün 1937 de kurduğu ilk fabrikalardan Demir-Çelik tesislerinin bulunduğu Karabük’teyim. Nüfus çoğunluğunu işçi kardeşlerimizin oluşturduğu bu şehrin güzel insanları arasında olmaktan mutluyum. Karabük’ü de, Karabük halkını da sevdik. Karabük’ün çok güzel bir üniversitesi var. Bu üniversitenin elektrik-elektronik bölümünde okuyan oğlum için zaman zaman eşimle birlikte buraya geliyoruz. Ben de hazır fırsat varken, bu şirin ilimizin üniversite hastanesinde tahlillerden geçiyorum. Birkaç günden beri boğazımda bir gıcık var. Öksürtüyor beni. Karabük Eğitim Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümünden randevu aldım. Şansıma Hasan Casim diye bir doktor çıktı. Ne yalan söyleyeyim; bu doktoru hiç sevmedim. Hastalara karşı davranışını hiç insani bulmadım. Dünyayı iki ayağı arasına almış colomus heykeli gibi duran bir adam. Adeta bir kibir anıtı. İnsanlara tepeden bakan bir hali var. Hastalarına “sen” diye hitap etmesi, onları yeterince dinlememesi beni bayağı sinirlendirdi. “Sen ne biçim doktorsun?” diyerek diklendim. Tabii, o da bana diklendi. Neredeyse kavga edeceğiz. Hemen aklıma bu doktorun işçi kardeşlerimizi hakir görüp öyle davrandığı aklıma gelmişti, kendi kendime “dur bakalım, ön yargılı olmamalısın” dedim. Sordum, soruşturdum, hakkındaki mesajlara baktım tek övgü mesajı var, başka yok. Demek ki hastaları pek memnun edememiş diye düşündüm. İlgili kişinin doktorluğunu tartışmıyorum elbet. Belki alanında en iyi uzmanlardan birisidir. Ama, o uzmanlığın içine insan sevgisi konulmamış nedense. Kökenini araştırdım, Arap asıllıymış. Suriyeli de olabilir diye düşündüm. Gerçi, insanların etnisitesiyle inancıyla pek ilgilenmem. Böyle ayırımlara öteden beri karşıyımdır. Üzerinde durmuyorum. Bu vesile ile hastane hakkında birkaç tespitimi ifade etmek istiyorum: Bina ve tesis olarak güzel ama noksanları var. Polikliniklerin bulunduğu katlara çok basamaklı merdivenlerle çıkılıyor, hastalar tıknefes oluyorlar. Ne asansör, ne yürüyen merdiven düşünülmüş. Yaşlı hastaların o katları zorlukla tırmandıklarını gördüm, içim acıdı. Bir de insan unsuruna baktım; hastalar hor görülüyor bu hastanede. Doktorundan sağlık personeline kadar psikolojik bir eğitime tabi tutulmaları gerektiğini düşündüm. Mutlaka aralarında iyileri de vardır. Ne yazık ki, gördüğüm manzara beni iyimserliğe getirmedi. Milletin vergileriyle en iyi hastaneyi kurmuşsun, içine milyarlar harcayarak alet adavet koymuşsun, ama insan unsurunu ihmal etmişsin. Olmaz. İlgilileri uyarmak görevimiz, ben de uyarı görevimi yapıyorum.