Birsen GÜRDİL Geride bıraktığımız yıllarda Ankara Atlı Spor Kulübünün muhteşem bahçesinde verilen açık hava yemeğine davetli idim. Orhan Gürdil, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Savaş Kıratlı, eşi Sulhiye Kıratlı, Mustafa Yoldaş, eşi Tülay ve daha birkaç Cemiyet mensubu gazeteciler olarak, bahçede otururken, aniden bastıran yaz yağmuru üzerine Atlı Spor Kulübünün yöneticileri bizleri ve diğer konukları büyük çadırlardan oluşan kapalı yerlere alarak, yerlere serilen minderlerde oturarak, yarım kalan yemeklerimizi bitirmeye çalışırken, yanımıza ünlü iş insanı Nihat Özdemir geldi. Özdemir ile uzun süren sohbet sırasında “Çok yakında Türk kültür ve sanat dünyasını yakından ilgilendirecek bir sürprizinin olduğunu” bizlere bildirdi. Bütün ısrarlarımıza rağmen, Nihat Özdemir, sürprizinin ne olduğunu söylememişti. Ülkemizin önde gelen yurtiçi ve yurt dışında yaptığı çeşitli faaliyetleriyle Türkiye’nin en güvenilir müteahhidi olan Özdemir’le o günden sonra görüşmek kısmet olmadı. O günün anısını yansıtan renkli fotoğraflarımız ise aile albümümüzde yerini aldı. Nihat’ın, sürprizimiz dediği ve sözünde durduğu büyük hamlesi meğer Limak Filarmoni Orkestrası imiş. Limak Vakfı tarafından organize edilen bu dev topluluk, bugün Türkiye’nin en saygın müzik topluluğu olarak çok büyük işler yapmaktadır. Bir ülkenin kültüründe, eğitiminde, sanatında, yaşamın her safhasında müziğin en büyük uyarıcı etkisini ele alan Limak, gibi yine bazı vakfı ve Holdinglerde bu yolda benzer etkinlikler organize etmektedir. Bence, bir ülkenin çağdaş düzeye yerleşmesi için bu tarz toplulukların çok sayıda faaliyet göstermeleri gerekmektedir. Sözünde duran saygın iş insanı Nihat Özdemir’i ve Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’i takdir duygularımla kutlarım. 2017 yılında kurulan Limak Filarmoni Orkestrası, ülkemizde çok sesli müziği geniş kitlelere sevdirmek için düzenlediği çalışma programında yine çok büyük bir başarıya imza atmıştır. Dünyanın sayılı opera ve konser salonunda verdiği konserlerle ayakta alkışlanan Tenor Murat Karahan ile anlaşan Limak Vakfı yöneticileri, 11 ilde verdiği konserlerle ülke genelinde ilgi uyandıran bu tenorumuz bugün, Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü olarak ta görev yapmaktadır. Karahan, toplumun ilgisin çekmesi ve çok sesli müziğimizin dinlenir ve sevilir hale gelmesi için Sanat Güneşi Zeki Müren’in, güzel bestelerinden seçtiği şarkılarını geniş halk kitlelerine dinleterek, meslek hayatında yenibir başarıya imza atmıştır. Murat Karahan’ın bu büyük çıkışında yine Türkiye’nin uluslararası ünlü şefi Rengin Gökmen ile Hakan Şensoy ve Oğuzhan Kavruk’un da büyük katkıları olmaktadır. “Sanat halk içindir, önemli olan halka ulaşabilmektir” diyen Karahan, Boşoy Tiyatrosu’nda ve Londra’da TheRoyal Opera House’ta da konser veren tek Türk’tür. Son Çeşme konserinden sonra önümüzdeki aylarda Karahan, bu kez konser programlarına Diyarbakır başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok kentinde Neşet Ertaş, Diyarbakır türküleri, Zeybek ve Horana kadar halk müziğimizin naif nağmelerini taşıyan türkülerini yine, Limak Filarmoni Orkestrası eşliğinde söyleyecektir. Karahan, İsmet Sezgin’in yeğeni İsmet Sezgin Türk bürokrasi dünyasının sayılı siyasetçilerinden biri olarak, Belediye Başkanlığından, Bakan,. Meclis Başkanlığına kadar devletin her kademesinde görev yapmış, tüm milletvekillerinin ve toplumun sevip, saydığı bir devlet büyüğümüzdü. Çok yakınlarda kaybettiğimiz Sezgin, insan dostu, mütevazı, hoş görülü, son derece kibar bir örnek insandı. İsmet Sezgin’in, basın mensuplarına ayrı bir sevgisi vardı. Sezgin’in yeğeni olmakta Karahan’a ayrı bir değer katmaktadır. Annesinin isteği üzerine, hatta zorlamasıyla opera sanatçısı olan tenorumuz, daha altı yaşında iken üstün yetenekli bir çocuk olarak ailesinin ve çevrenin dikkatini çekmiştir. Hatta o yaşlarda eline geçen her enstrümanı çalan Karahan, dayısı gibi politikacı olmak istemesine rağmen, annesinin Bilkent Üniversitesi müzik ve sahne sanatları fakültesinin sınavlarına girmesini sağlaması üzerine istemeyerek, eğitimin burada sürdürmek zorunda kalan Karahan, her seferinde annesine, “Senin yüzünden girdim bu operaya, operacı olacağım da ne olacak” deyip duran genç Karahan’ın ses ve müzik yeteneğini ciddiye alan hocaları onun gerçek bir tenor olabilmesi için el birliği ile çalıştılar. Karahan’da hocalarını mahcup etmedi. Sesi, teknik bilgileri ve kültürü ile kısa zamanda Türkiye’nin değil, yurtdışındaki organizatörlerin de dikkatini çekti. Karahan, bugün ülkemiz dâhil, dünyanın her tarafında konser verecek güce ve yeteneğe sahip gerçek bir sanatçıdır.