Birincisi "İhsaniye" dönemiydi.

El parasıyla halka bol bol ihsanda bulunuldu.

Yoksul evlerin kapısına bulgur, makarna kolileri gönderildi.

Böylece, solcuların elinde olması gereken yerler de kendilerine bağlandı.

Midesinden bağlı bir seçmen kitlesi yaratıldı.

Ara sıra halkın hoşuna  giden iyi işler de yapıldı.

Yollar, geçitler gibi…

Başta, kendilerinden olmayan biri vardı.

O’na rağmen gerçek niyetlerini ortaya koyamadılar.

İdare ettiler.

O gidip, yenisi kendilerinden olunca

"Düşmaniye" dönemini başlattılar.

Birisi "kininizin takipçisi olun" dedi,

Onlar da takip ettiler.

Düzmece oyunlarla ülkenin bigünah insanlarını hapishanelere tıktılar.

Ülkenin en etkili gücünü neredeyse tasfiye ettiler.

Halkın gözünü korkuttular.

Sonra "kumpas" deyip, işi başkasının üstüne yıktılar.

Şimdiki "Pişmaniye" dönemidir.

Giden adam ülkeyi bataklığa soktu.

Komşuya gireceğiz derken, komşu kendilerine girdi.

Öteki komşularla araları külliyen bozuldu.

Turist gelmez, sebze satılmaz oldu.

 Bu işleri düzeltmenin yolu, ötekini göndermekti.

  Öteki gönderildi, beriki getirildi.

Dosta düşmana pişmanlık sergileyecekler.

Diyecekler ki "ne yaptıysa o yaptı, biz de onu gönderip yenisini getirdik."

Yenisi hem o pişmanlıkları onaracak,

Hem de baştakinin hayalini gerçekleştirmek için elinden ne geliyorsa yapacak.

Başarabilir mı bilmiyoruz.

Misyonu budur.

  Pişmaniye dönemi yüce Türk milletine kutlu olsun.