Utku ŞENSOY  Son dönemde merdivenlere, duvar diplerine ya da kaldırımlarda yığılmış“kafası dumanlı”gencecik insanlarımızla sıkça karşılaşır olduk. “bonzai veya sentetik uyuşturucu almış” türündeki haberlerde yazılı ve görsel basında yoğunlaşmaya başladı. Bu olaylarla karşılaşanların sıklıkla tanık olduğu, kolluk kuvvetlerinin; “bunlardan çok var, yapacak bir şey yok’’ benzeri bir söylem sergilemeleri. Asıl endişelenmemiz gereken tam da bu. Madde bağımlısı gençleri kolluk kuvvetleri sokaklardan toplasa bile onların gerektiği biçimde rehabilite edilip, yeniden topluma kazandırılacağı iyi bir sistemin olmayışı ya da sınırlı olanaklara sahip kurum ve STK’ların bu mücadelede yetersiz kalması. Oysa asıl olan bu mücadelenin geniş olanaklarla yaygın biçimde sürdürülebilmesidir. Konunun biraz üzerine gidilip detaya girildiğinde, kirli bir ağın, “sistemin” olduğu ve bu sistemin kirli emellerineulaşmak için gencecik evlatlarımızı seçip oyunlarını onların üzerinden sergilediği görülür. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi›nin (TUBİM), Uyuşturucu Raporu verilerine göre,ülkemizde lise düzeyindeki öğrencilerin yüzde 26,7’si sigara, puro, pipo, nargile gibi bir tütün ürünlerini, yüzde 19,4›ü de alkollü içecekleri denediğini, yüzde 2,2›sinin de hastalık nedeni dışında ilaç kullandığı gerçeğini gözler önüne seriyor.Yasa dışı bağımlılık yapıcı uyuşturucu maddenin en az bir kere denenme oranı ise yüzde 1,5.Ülkemizde uyuşturucu maddeyi ilk kez kullanma yaş ortalaması da 14’ ün altına inmiş durumda. Peki bu sorun neden kaynaklanıyor? Öncelikle;”madde bağımlılığının, bir sistem sorunu olduğunun farkına varıp her gün mücadele edeceğimiz bir mesele olduğunu”unutmamalıyız. SORUNUN KAYNAĞI EĞİTİM Toplumda özellikle gençleri ilgilendiren sorunlardan söz ederken, bakılması gereken ilk adres aile ve eğitim sistemidir. Ülkemizde ortalama ailenin durumu malum.Kısıtlı olanaklara sahip bazı dar gelirli ve eğitim düzeyi düşük aileler, çocuklarının eğitimini kurs, tarikat vb“merdiven altı” kuruluşlardaki ne idiği belirsiz odaklarateslim edip; “saldım çayıra mevlam kayıra”düşüncesiyle evlatlarının en kritik dönemlerindeolup biteni göz ardı ediyor. Kezabazı zengin aileler de, paraya boğduğu evlatlarına gerçek anlamda ilgi-sevgi ve şefkatten mahrum bırakıp onları farkına varmadan karanlık odakların ağına itiyor. Tüm bunlar ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz körpecik bireylerin, teselliyi içki-sigara ve uyuşturucuda aramasına neden oluyor. Evlatlarımızı yürümeye ve konuşmaya başladıktan hemen sonra çok küçük yaşlarda teslim etmeye başladığımız eğitim kurumları,ki bunların bazılarını daha ziyade “ticarethane”olarak tanımlamak daha doğru olur, durumları ise içler acısı. Eğitim kurumu demeye dilimizin varmadığı bazı sözde okullarda istihdam edilen eğitici kadrolarının ciddi bir eğitime ihtiyacı var. Çoğu öğrenciyi birey olarak görüp onun sorunlarına eğilmekten çok uzak, pedagojik yeterlilikleri tartışılacak sözde eğitimciler ile dolu okul tabelasına sahip “ticari işletmeler” evlatlarımızın geleceğini ciddi biçimde tehdit ediyor. Üstüne üstlük son derece sıkıcı, ezberci, bilimden ve analitik düşünceden uzakeğitim sistemimiz zaten kafası karışık ergeni daha da zorluyor. Olayın neden ve sonuçları arasındaki bağlantıyı kurmaktan, sorgulayıcı, analiz-sentezden uzak çağdışı eğitim sistemi ile yoğrulan genç bireyler, bu maddelerin yaşamlarını nasıl etkileyebileceğini nelere sebep olacağını düşünmeden hareket etmeye başlıyor. Monoton yaşamında heyecan, zevk ve eğlence arayışına giren ergen, kendi yeteneklerini keşfederek üretime yönelik keşifler yapmak ve elde ettiği sonuçlardan keyif almak yerine beynini uyuşturmayı tercih ediyor. ZEHİRİN KAYNAĞI; TERÖR Terör örgütü PKK ortaya çıktığı günden beri uyuşturucu kaçakçılığından beslenip güçlendi. PKK,yurt içinde ve yurt dışında tuzağına düşürdüğü bireylere zehir satarak palazlandı.Lice, namı70›li yılların başında beri eroin kaçakçılığı konusunda yurt dışına yayılmış bir ilçemizdi. Ankara’nın baskılardan bunalanSuriye’nin terörist başı Abdullah Öcalan›ı sınır dışı etmesinin ardından, bu ülkedeki önemli finans kaynak ve merkezlerine önemli bir darbe vurulan PKK, sisteminin önemli bir bölümünü Avrupa’ya konuşlandırılmaya başlamıştır. O dönemde gerek lojistik bakımdan gerekse finansal açıdan büyük darbe yiyen PKK terör örgütü, açılım sürecinde uyuşturucu ticareti ile yeniden palazlanmayı hedefledi. 24 Temmuz›dan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri›ninterör örgütünün, depolarına büyük darbeler vurması sonucu örgüt yeniden çıkmaza girdi ve strateji değişikliğine gitti. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtuluş›un da vurguladığı gibi; ‘’Türkiye artık uyuşturucu trafiğinde transit bir ülke değil, hedef ülke haline gelmiştir››. Gelinen durum son derece vahimdir;“Geleceğimiz olan gençlerimiz, yavrularımız dünyanın en kanlı terör örgütü PKK’nın kıskacında artık doğrudan hedeftir”.Eskiden ülkemizi uyuşturucu trafiğinde transit bir ülke olarak kullanan ve militan yetiştirmek için gençlerin beyinlerini uyuşturan“terör örgütü PKK, artık doğrudan gençliğin önemli bir kesimini uyuşturucuyla hedef almaya başladı”. Artık madde bağımlılığına salt sağlık sorunu olarak bakılamaz, bu aynı zamanda ülkemizi doğrudan tehdit eden yaşamsal bir güvenlik konusudur. NE YAPMAK LAZIM? Konunun uzmanları,madde bağımlılığının çözümün mümkün olduğunu, bunu için de öncelikle aile içinde ve okullarda gençlere, konuyla ilgili uzman kişilerce eğitim ve seminerler düzenlenerek, toplumda ve bireylerde bu konuda “farkındalık yaratılması” gerektiğine işaret ediyorlar. Uzmanlar, “akılcı,çağdaş bir müfredat ile” bilim odaklı, sanattan spora, müziğe, tiyatroya kadar farklı aktivitelerle ergenin kendisini bulabileceği ve haz aldığı keyifli bir okul ortamına kavuşmasının sağlanmasının önemine dikkat çekiyor. Ayrıca madde bağımlılığı ile mücadelede önemli işlevlere sahip STK’larla Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi’ nin(AMATEM)çok daha yaygın ve kapsamlı biçimde donatılması ve kapasitesinin artırılması gereklidir.