Kısa vadeli etki ve analize bakılırsa 31 Mart 2024 yerel seçimleri; AKP iktidarına ve politikalarına halk tarafından verilmiş sert bir uyarı olarak tarihe geçti.

Gökhan Tekşen

Değerli 24 Saat Gazetesi okuyucularına öncelikle merhaba demek isterim.

15 yıllık bir avukat olarak gazetede kendi alanımla ilgili de olsa köşe yazmak hem heyecan verici hem de zor. Açıkçası kıymetli gazeteci Göksel Bozkurt’tan hukuki konularda değerlendirmelerde bulunmam için böyle bir teklif geldiğinde, öğrencilik yıllarımda biraz da o dönemin meşhur “Sıcak Saatler” dizisinin etkisiyle “gazeteci” olma hayallerim aklıma geldi. Zaman içerisinde iletişim fakültesine değil hukuk fakültesine ilgim artsa da mesleki yaşantımda basın hukuku ve ifade özgürlüğü çalışmaktan ve üretmekten en keyif aldığım alana dönüştü.  İlerleyen zamanlarda bu konulara sıklıkla değineceğimizi düşünüyor ve güncel siyasi durumun hukuka yansımalarına geçmek istiyorum.

Yerel seçimler

Kısa vadeli etki ve analize bakılırsa 31 Mart 2024 yerel seçimleri; AKP iktidarına ve politikalarına halk tarafından verilmiş sert bir uyarı olarak tarihe geçti. Hiç şüphesiz; CHP’nin kendi geçirdiği demokratik kurultay sürecinden sonra yakaladığı başarı ve toplumsal kredi, siyasette yeni bir iklim ve denge oluşturdu. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, birçok Büyükşehri, ili ve de daha önce hiç ulaşamadığı ilçeler ile büyük bir nüfus ve ülke ekonomisinin etkin sahaları artık CHP yönetiminde. 

Ortaya çıkan yeni durumda Cumhur İttifakı’nın bileşenleri olan AKP ve MHP ise seçimin hemen ardından “yeni ve sivil” bir Anayasa taleplerini ısıtıp tekrar dolaşıma soktular. Her iki parti kanadından gelen “seçmenden gelen mesajı aldık” açıklamalarının içeriğinin yeni ve sivil bir Anayasa talebi olduğunu gösteren anlamlı bir veri olmasa da takdir kendilerinin.

Peki gerçekten Türkiye’nin yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı var mı? Ya da şöyle sormak lazım Cumhur İttifakı’nın kendini bağlı hissedeceği bir Anayasa var mı?

Türkiye uzun zamandır, hukukun her alanında sistematik bir baskı ve kriz altında ve bu baskılardan en yoğunu da belki Anayasa alanında yaşanmakta. Hatta Anayasa hukuku açısından krizi tarif etmek gerekirse yaşadığımız süreç “Anayasasızlaştırma”nın bizatihi kendisi.

AYM’nin Can Atalay kararı, dokunulmazlıkların kaldırılması, Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta bir kez daha aday olması, mühürsüz oylar, referandum, başkanlık sistemine geçiş…

Aslında belirtmek gerekir ki; yerel seçimlerden önce de Cumhur İttifakı’nın bir Anayasa değişikliğinin hazırlığı içinde olduğu sıklıkla konuşuluyordu. Özellikle Yargıtay ve AYM arasında yaşanan krizin AYM’nin yetkilerini tırpanlayacak şekilde değiştirilebileceği, laik hukukun güvencesi Medeni Kanun’un “sil baştan yazılacağı”, bu durumun Anayasa’ya aile tanımı yapılarak gireceği, LGBTİ+ bireylere karşıtlık veya nefretle sürecin yeni bir kamplaşmaya götürüleceği ve de bu sırada Başkanlık modelinin revize edilerek Cumhurbaşkan’nın seçilme koşullarının gözden geçirileceği gibi senaryolar vardı. Zannediyorum ki bu seçeneklerin bir çoğu yerel seçim sonrası rafa kalkmasa da daha yumuşak ve uzlaşmacı bir tona evrilecektir. Peki bu evrilme sorunları çözmeye yeterli olacak mı? Baştaki soruya tekrar döneyim yeni bir Anayasa ihtiyacımız var mı?

Bu soruya birçok kişinin içinden gelen sesle yanıt vereyim; hayır bizim yeni bir Anayasa’ya değil, Anayasa’ya uyacak, hukukun gereklerine saygı duyacak bir siyasi iradeye ihtiyacımız var. Bu siyasi irade, hem iktidar hem de muhalefet cephesinde bulunmadıkça yapılacak Anayasa’nın hiçbir kıymeti harbiyesi yok.

Anayasa Mahkemesi kararları

Can Atalay hakkında; Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş iki tane ihlal kararı varken, yeni bir Anayasa görüşmesine kim, neden destek versin ?

Kadın hareketinin önemli bileşenlerini içeren EŞİK Platformunun yaygın sloganı ile söyleyelim “Anayasaya uymayanlar, Anayasa yapamazlar”. 

Önümüzdeki günlerde, özellikle partiler arası görüşmeler başladığında, başta yerel seçim galibi CHP’nin tutumu, siyasette yeni denklemler oluşturma çabası sürerken, 6’lı Masa sürecinden gelen 39 milletvekili, İyi Parti ve DEM Parti’nin hangi koşullarda  Anayasa tartışmalarına dahil olacağını gözlemleyeceğiz ama şu kadarını söylemek mümkün, AKP 22 yıllık iktidarında göstermiştir ki ortaya özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa’nın konulmasından öte önce mevcut Anayasa’ya uygun davranacağını gösterir somut adımların ivedilikle atılması gerekmektedir.

Örnek de vermek gerekirse, Av. Can Atalay’ı tahliye edip, Hatay milletvekili olarak TBMM’ye göndermek iyi bir başlangıç olabilir.