Birsen GÜRDİL  Yeşilçam bir dönem Türk sinemasının kalbi olan sokak, bugünde aynı adı ile yinede beyazperdenin emeklilerini sinesinde barındırmaktadır. Bu sokaktan ülkenin dört bir yanına yayılan filmlerin umumiyetle konuları zengin oğlan, fakir kız, fakir oğlan zengin kız üzerine konulu hikâyeleri içerirdi. Yeşilçam’da o dönemde yaşanan berberlikler, aşklar, dostluklar ne var ki bugünde aynen yaşanmaktadır. O yıllarda pek çok güzel kızlarımız dergilerin veya güzellik yarışmalarında boş göstermesi ile bu sihirli hayata adım atmaları ile başlayan serüvenlerinin yanı sıra beyazperde de gördüğü jönlere hayran olup bu sokağı kapağını atanların zamanla kendilerine yer bulması ile başlayan Yeşilçam rüyası ne yazık ki beyazperde de görünenlerin hemen hemen pek çoğuna huzur veya mutluluk getirmemiştir. Çılgın bu hayatın akışına kapılıp hata üstüne hata işleyip kaybolanlarında sayıları oldukça kabarıktır. Yeşilçam pek çok gencin savrulan hayatlarına, ihanetlerine, hayal kırıklarına, hatta intihar ve depresyonlara kapılıp yok olmuşlarına neden olmuştur. Biz yinede Yeşilçam’ın dillere destan büyük aşklarına bakıp birkaç örnekle bu sihirli sokağın gerçek yaşamından bir kesiti sizlere aktarmak istedim. Sadri Alışık ve Çolpan İlhan, Yeşilçam’ın en uzun ömürlü aşklarından biri olarak bilinen bu beraberlik “Yalnızlar rıhtımı” adlı filmi çevirirlerken filizlenen beraberlik, daha sonra nikâh dairesinde sonuçlanmıştır. Çolpan İlhan’ın abisi Atilla İlhan’ın onayı ile Sadri Alışık’la hayatını birleştiren Çolpan İlhan, sokağın bütün entrikalarına, söylenti ve dedikodularına rağmen beraberliklerini bir erkek evlat dünyaya getirerek sürdürmüş nadir çiftlerden biridir. İlk önce Sadri Alışık, daha sonra Çolpan İlhan, bu hayata veda ederken arkalarında bıraktıkları tek evlatları Kerem Alışık, bugün baba ve anneden gelen başarı grafiğini yine başarı ile sürdürmektedir. Yılmaz Güney-Nebahat Çehre aşkı, filmlere konu olacak bu beraberlik Yılmaz ve Nebahat’ın şöhret basamaklarını hızla tırmandıkları zamana denk gelmektedir. İstiklal Caddesinde başlayan tanışma bir süre mektuplarla idare edilse de sık sık yapılan tartışmalardan ve Güney’in davranışlarından korkan Çehre, birkaç parça giysisini alıp evden kaçarak, Eskişehir’deki teyzesinin yanına gitmeye karar vermiştir. Film çekiminin mitimin müteakip, eve gelen Yılmaz, trenle Eskişehir’e gitmek için geldiği bu evde Çehre’yi bulamayınca o günlerde kullandığı Mustang marka arabasına atlayarak trenin önüne çıkmıştır. Treni durduran hırslı aktör, “Bir emanetim var onu almaya geldim” diyerek Çehre’yi trenden indirip almış götürmüştür. “Bizi ölünceye kadar kimse ayıramaz” diyen Yılmaz Güney, Nebahat Çehre aşkı ne yazık ki uzun sürmemiş, çiftler bir celsede boşanmışlardır. Yılmaz Güney, daha sonra Fatma Süleymangil adlı bir kızla evlenmiştir. Yani Fatoş Güney ile. Neriman Köksal “Beni aşkıma götürün.” Yeşilçam tarihine yine konusu bir film hikâyesi olabilecek bu aşkın kahramanları ise Neriman ve İzzet Günay’dır. Neriman Köksal, çocuk yaşta babasını kaybetmiş. Kardeşlerinin ve annesinin bakımını üstüne almış, oldukça güzel bir kızdır. Kurtuluş’tan Fatih’te oturan annesinin evine parası olmadığı için yürürken görülmüştür, peşine takılan o yılların ünlü yönetmeni Çetin Karamanbey, çekeceği filmde oynatacağı yıldızın bu güzel olmasını istemesi üzerine ayaküstü yapılan anlaşma, alınan avansla evine taksi ile giden Neriman’a, artık Yeşilçam’ın kapıları ardına kadar açılmıştır. Şöhreti ve servete kavuşması çok çabuk olmuştur. Yine o günlerin ünlü yapımcı ve yönetmeni Nevzat Pesen’le olan aşk ilişkileri aylarca magazin dünyasının gündeminden düşmemişti. Beklenmedik bir kararla Neriman Köksal, aniden hayatını Feridun Kete ile birleştirmişti. İşleri bozulan, uğradığı ihanete daha fazla dayanamayan ünlü yönetmen Levent’te oturduğu evinin merdiven boşluğunda kendisin asarak hayatına son verirken Neriman’ın asıl aşkı İzzet Günay’dır Ne var ki İzzet, İpek hanımla evlidir. Yıllar çok çabuk geçmiştir. Sinemanın şuh kadını hastalanıp yatağa düşmüş, ölümle kalım arasında can çekişirken, takvimlerin 1999’u gösterdiği tarihte Çolpan İlhan, arkadaşı, dostu, meslektaşı Neriman’ı yatmakta olduğu Surp Agop Hastanesinde ziyaret etmiş, kendisine yardımcı olmak istemiştir. Neriman Köksal, Çolpan’a son isteğinin İzzet Günay’ı görmek olduğunu söylemesi üzerine Çolpan, durumu İzzet’in eşi İpek hanıma söyler, eşi ile hastaneye gelen İzzet Günay, Köksal’ın odasına girerek son dakikalarını yaşayan Neriman’ın saçlarını okşar. İşte acıklı bir film sahnesi gibi Köksal, birkaç saat sora hayata veda etmiştir.