Bir süredir bakıyorum sevgililerini kolundan tutup yurtdışında evlenmeye giden damat adaylarının bu telaşlarına bir anlam veremiyorum. Yurtdışında böyle bir tören yapmanın korkunç maliyetinin karşılığı ülkede bir okul yaptırmaya eşittir. Ben şahsen bu tarz evliliklere başvuranları biraz da görgüsüzlükle sınırlandırıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bile iş adamlarımızı “Mümkünse yurtdışına çıkmayın” uyarısında bulunmuştur. Geride bıraktığımız günlerde halen Muhteşem Yüzyıl Kösem dizisinde Kösem rolü ile karşımıza çıkan Beren Saat, müzisyen şarkıcı kocası Kenan Doğulu ile Amerika’da Los Angeles şehrinde dünya evine girmişlerdi. Bu törende bulunmak için Doğulu ve Beren’in yakınları, dostları uçak dolusu Türkiye’den bu kente taşınmışlardı. Sadece bu çiftmi? Burcu Kara’da sevgilisini koluna takıp soluğu yurtdışında alıp nikah memurunun önüne oturmuştu. Ya yakışıklı jönümüz Kıvanç Tatlıtuğ’a ne dersiniz? Koca İstanbul’da evlenecek bir salon bulamamış olmalı ki soluğu Fransa’da almıştı. Sakın çiftleri kıskandığımı sanmayın anlatmak istediğim daha öncede belirttiğim gibi böylesi bir törenin dış ülkelerdeki maliyeti pek çoktur. İçtiğiniz suyun parası bile dudak uçuklatırken yemeli/içmeli, yatmalı böylesi bir ağırlamanın bedelini siz tayin edin. Ülkemizde evlenmek için o kadar çok romantik ve nastaljik mekanlar var ki saymakla bitmez işte bir örnek: “Aşkın Kanunu” adlı TV dizisinde tanışıp birbirlerine aşık olan Ceyda Düvenci ve Bülent Şakrak bir süre beraberliklerinin sonunda Küçükkuyu’nun Yeşilyurt köyünde pek çok ünlü dostlarının katılımı ile dünya evine girmişlerdi. Kaz Dağlarının mis gibi kokan havasına doymayan yeni evliler Çetmihan otel’de dostları ile dinlenme fırsatıda bulmuşlardı. Beyza Şekerci,Engin Heperi, Şevket Çoruh, Demet Evgar, Mete Horozoğlu, Okan Yalabık, Yekta Kopan ve Emre Altuğ gibi şöhretlerin katılımı ile nostaljik bir atmosfer içinde eğlenmenin tadını çıkarmışlardır. Bu yazımın asıl konusu Mahsun Kırmızıgül ile Ece Binay’ın ABD- Los Angeles şehrinde dillere destan bir düğün töreninden sonra hayatlarını birleştirmeleridir. Tabi para onların istedikleri gibi harcamaları da haklarıdır. Benim değinmek istediğim, Mahsun Kırmızıgül’ün çocukluğu, gençliği ve şöhret olduktan sonra ki davranışlarıdır. Fikirleri ve görüşleri davranışları bir birine tezat olup ortaya herkesi şaşırtan bir Mahsun’un çıkmasıdır. Ünlü yapımcı ve türkücüyü yakından tanımak istersiniz herhalde. 26 Mart 1969 yılında Diyarbakır’ın Han ilçesinin Vezir köyünde dünyaya gelen bir ailenin ferdi olarak davulcusu, zurnacısı bol bir mahallede dedesinden dinlediği hikayelerle vakit geçiriyordu. Bu arada Yılmaz Güney filmlerine aşırı derecede düşkündü sinemaya gidebilmek için gündüzleri mezarlıkta Yasin okur, elde ettiği parayı sinemacılara yatırırdı. Ağabeyi ile iyi anlaşırdı. 1999 yılında ağabeyini bir iş kazasında kaybedince annesinin kireç ocaklarında çalışmasına karşı Mahsun’da, ne iş olursa bulur çalışırdı. Boyacılık, çiğ köftecilik, kaçak sigara satıcılığı, Çaycılık, suç oranı yüksek bu mahalle kabadayıları Mahsun’a düğünlerde şarkı söylemesi için baskı yaparlar ve bir süre sonra yörenin sevilen türkücüsü olur. Diyarbakır Karpuz Festivali her yıl tekrarlanan bir eylence şölenidir. Küçük Emrah ile daha sonra İstanbul’da fırtına gibi esecek olan Küçük Emrah’ın bu festivalde birinci gelip İstanbul’a gitmesi Mahsun’a da bir uyarı olur. Kardeşinin bisikletini satarak bir kaset doldurur, şehirler arası otobüslerde çalışan bir yakınına verdiği kaseti İstanbul’a gönderir. Bir süre sonra gelen olumlu cevap üzerine pılısını pırtısını toplayıp Güneş Plak’ın sahibi Mustafa Bey’in karşısına dikilir. Mahsun’un o güne kadar gerçek adı Abdullah Bazencir’dir Tabi bu isim beğenilmez, plak yapımcısının Mahsun Kırmızıgül takma adı ile genç türkücüye doldurduğu plak iyi iş yapınca Mahsun’unda işleri açılmıştır. Ünlü türkücü artık İstanbul sahnelerinde boy gösteriyor, albümleri kapışılıyor, TV’lerde yaptığı Show’lar zevkle izleniyordu. Mahsun, bu arada hep kardeşlik ve barış teması işler duruma gelmiş, Diyarbakır’daki olayları kendi kafasınca yorumlamış hatta Başbakan’a sitem dolu Tweet çekecek kadar duygularını açıkça ilan etmişti. Mahsun, bir TV kanalında yaptığı iki diziden parasını almadığını iddia ederek ATV’yi mahkemeye vermiş davayı kazanıp 10 milyonu cebine atmıştı. Mahsun’un senaryosunu yazıp çektiği filmlerde de şuur altındaki duygularını yansıtması bakımından bir hayli tenkit edilmiştir. Ne varki yapımcı türkücü hükümetin en üst düzeyinde kilerinde nefretini kazanmıştı. İşte hak, adalet, özgürlük, eşitlik deyip Amerika’ya gidip bir Hollywood özentisi veren düğünde milyon dolarlar harcayan Mahsun, ne yazık ki doğup büyüdüğü yerlere bir taş bile koymamıştır. Bu arada evlilik için gözü yurtdışında olan bir oyuncumuz daha bulunmaktadır. Tolga Karel, bu aktör bir süre önce Azeri asıllı manken sevgilisi Günay Musayeva’dan boşanmış soluğu Sarah Scotti adlı Amerikalı bir sarışının kollarında almıştır. Bir süreden beri beraberliklerini sürdüren genç aşıklar 7 Mayıs’ta evleneceklerini açıklamışlardır. Daha önce Acun Ilıcalı’nın meşhur Survivor ‘a katıldığı için Dominik’i unutmayan aktör, düğününü de bu ülkede yapacağını açıklamıştır. 20’ye yakın davetliyi de Dominik’e götürecek olan Karel’de kesenin ağzını iyice açacaktır. Ülkesinde kazandıklarını yurtdışında hovardaca harcayan kim olursa olsun ben onları sonradan görme ilan ediyorum. Güzel vatanım dururken başka yerde evlenmeye “Neyin nesi” demekten kendimi alamıyorum. *   Bu arada Prestij Müzik’in ortaklarından Burhan Aydemir yaptığı bir açıklamada Mahsun’u çok çirkin bir şekilde suçlamış ve gerek sahne ve gerekse iş hayatında akıllara durgunluk veren itiraflarda bulunmuştur.