Çalışkan: Kızılay Kart yüzünden yanlış bir algı söz konusu ama tüm para Avrupa Birliği’nden geliyor, bunu bilmiyorlar
SULTAN YAVUZ - İltica ve Göç Araştırma Derneği (İGAM) Mülteci Bilgilendirme ve Destekleme Noktası, 2018 yılından bu yana Keçiören başta olmak üzere kentin birçok noktasındaki sığınmacı ve göçmenlere hizmet veriyor. Keçiören Belediyesi ve Göçmen Hakları ve Sosyal Uyum Derneği (GÖÇDER) işbirliğiyle hayata geçirilen ofis, bugüne kadar Ankara’nın pek çok yerinde bulunan sığınmacılara destek sağladı. Projenin sosyal hizmet uzmanlarından Azime Çalışkan ve Projenin İdari İşler Sorumlusu Berna Köse yaptıkları çalışmaları ve Ankara’daki sığınmacıların durumlarını 24 Saat gazetesi için değerlendirdi. Görevliler, Türkiye’nin mülteci meselesinde “daha düzgün bir politika izlemesi” görüşünde hemfikir… Mülteci çocukların okullaşma oranlarına ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Farklı mülteci gruplarında farklılaşma var mı? Kadınların bu alandaki durumu nedir? Azime Çalışkan: Ne yazık ki eğitim oranı düşük. Özellikle Afganlarda okuma yazma sıkıntı olabiliyor. Iraklıların eğitim düzeyi daha yüksek, lise, iş meslek lisesi ya da üniversite mezunu olma oranları diğerlerine nazaran daha yüksek sayıda. Suriyelilerde ise erkeklerin okuma yazma oranı kadınlardan daha fazla. Suriyeli kadınlar genelde ya ilkokul mezunu ya da okuma yazma bilmiyorlar. Iraklı kadınlar daha eğitimli diyebiliriz. Ayrıca Iraklılar çocuklarını daha fazla okula göndermek istiyor. Suriyelilerde erkek çocukları özellikle geç okula gittiyse, 15 yaşına geldiklerinde dil problemi ya da kendilerini yetişkin gibi hissettiklerinden genelde eğitime devam etmiyorlar. Baba, ‘Ben yaşlıyım, o da çalışabilir’ anlayışında ve bunun yasal olmadığını anlatamıyoruz. Bir de çocuklar ilk geldiklerinde Türkçeyi öğrenemedi ve okula da gidemediyse ergenlikle beraber okula da gitmek istemiyorlar. Bunun nedenleri arasında küçük yaşta akran zorbalığına maruz kalmaları da sayılabilir. Öğretmenlerden şunu çok duyuyoruz, ‘Çocuklar kavga etmeyi bir oyun sanıyorlar’ Bir de dikkat çekici olan Suriyeli ve Iraklı çocukların birbirini dışlamasına ilişkin gözlem var. Suriyeliler arasında da geldikleri bölgelere göre bir dışlama olabiliyor. Bu durumda, ülkelerin dinsel ve kültürel kodlamalarındaki farklılık da etkilli. Elbette sosyo ekonomik düzeylerin de etkisi var. Savaştan önce baktığımızda Irak ve Suriye’nin sosyo ekonomik düzeylerinin ve kültür yapılarının yakın olduğunu görüyoruz ama Irak, Suriye’ye göre daha zengin bir ülkeydi ve kadınlara daha fazla değer veriliyordu. Gözlemime göre birden fazla evlilik Suriyelilerde var, Irak uyruklularda böyle bir şey gözlemlemedim. Tercümanlarımızdan biri Iraklı ve o Irak’ta kadınlara çok değer verildiğini söylüyor. Kız çocuklarının evlendirme yaşı ise Suriyeli mültecilerde çok düşük ne yazık ki, biz Türkiye’deki yasaları anlatsak da, ülkelerinin kültüründe bunun çok normal olduğunu söylüyorlar ancak biz her yerde konu olsa da olmasa da buna ilişkin bilgilendirme yapıyoruz. “Afganistanlı sığınmacıların çoğu kimliksiz” Birbirlerini neden dışlıyorlar? Çalışkan: Suriyeli sığınmacılar ‘geçici korumada’ ve diğer sığınmacılar arasında ‘Onların daha fazla hakkı var, her şeyi Suriyeliler alıyor, Iraklıların sağlık sigortası yok’ diye bir algıları var. Afganların durumu ise diğer iki gruptan daha da farklı, devlet Suriye’de savaş olduğunu kabul ediyor ve onlara ‘geçici koruma’ statüsü veriyor. Irak’ta da şu ana kadar savaş olduğunu kabul edip, ‘uluslararası koruma statüsü’ veriyor. Devlet şu an ‘Irak ve Afganistan’da savaş yok, bir iç karışıklık olabilir ama bürokratik işler yürüyor’ algısıyla sağlık sigortası gibi konularda bir şey yapmıyor. Afganistanlı sığınmacıların çoğu kimliksiz, Van’dan gelen bir avukat İran’ın Afgan mültecileri istemediğini belirtiyor ve Türkiye’ye gelince kayıt altına alınmadıklaırnı söylüyor. Afganistan’dan gelen Özbekler de var, ‘Zaten Türk vatandaşıyız, bize vatandaşlık verin’ diyorlar. Sekiz yıldır hiç kimlik almayan insanlar var, çocuğu okula gitmiyor mu, hiç hasta olmuyor ya da polis kontrolüne denk gelmiyorlar mı bilmiyorum. Bu durum kamu ve devlet tarafından da biliniyor, durumları, nerede yaşadıkları bilinmeyen bir konu değil. Üniversiteli mülteci kadınlar hakkında ne söyleyebilirsiniz? Çalışkan: Burada yedi kadar ‘kanaat önderi’ dediğimiz yüksek eğitim mezunu kadın var. Toplumda bilinir ve görünürler. Kendi etraflarında olan biteni gözlemleyerek, mesela hasta komşularını bize yönlandiriyorlar. Bir network yapılanması içindeler ve biz de onların sayesinde daha fazla kişiye ulaşabiliyoruz. Bir İngilizce öğretmeni var mesela ama mesleğini yapamıyor. Keza ticaret mezunu da… Bir de tabii ki dil problemi ve önyargılarla karşılaşıyorlar. Biz zaten o noktada devreye girerek, dil problemini tercümanlarımız aracılığıyla aşmaya çalışıyoruz. Kamu kurumları ya da diğer kurumlara karşı onların haklarını savunuculuk yapıyoruz. Dil konusunda da şöyle bir durum var, mesela Irak Türkmenleri Türkçe bilirken Irak Arapları bilmiyor. Kürtler de var, çok kültürlü bir yapı. Aslında Suriye’de de, Irak’ta da kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde, mekânsal olarak ayrışmış olarak çalışıyorlar. Evde çalışma çok, örneğin Suriyeli mülteci kadınlarda terzilik, Iraklı kadınlarda yemek yapma becerisi yüksek. Birçoğu Türkiye’de de evden terzilik ya da kuafölük yapmak istiyor ama burada evden çalışmak o şekilde kolay değil.
Bunlar da ilginizi çekebilir