SULTAN YAVUZ/ANKARA - Boğaziçi Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde Çocuk Gelişimi Danışmanı olan Yurdagül Tabakçı, 24 Saat gazetesine verdiği röportajda, çocuklarda özgüven konusunu anlattı. Çocukların, ilk bebeklik dönemlerinde anneleriyle kurdukları güven ilişkisinin, ilerleyen yıllarda çocuğun özgüvenini oluşturduğuna dikkat çeken Tabakçı, mutlu ve özgüvenli çocukların, mutlu aileler sayesinde bu özellikleri kazandıklarını vurguladı. -Özgüvenli çocuğun tanımını yapar mısınız? Yurdagül Tabakçı: Bu konuyu ele alırken, öncelikle aileye bakmamız gerekiyor. Özgüvenli aile nasıldır, mümkün müdür? Kişi dünyaya geldiğinde önce annesini görüyor, kokusunu tanıyor, dolayısıyla çocuğun ilk çevresi anne… Anne ile güvenli bir bağ kurulursa da bu genel çevresine yansıyor ve dışarıya karşı daha keyifli bir bebek oluyor. Mesela bazı bebekler, fiziksel ihtiyaçları dışında da çok ağlayabiliyor, çünkü annenin kafa karışıklığı ya da evliliğindeki mutsuzluk, bebek tarafından dışarıya kaygı olarak yansıyor. Anneyle bağlanma ne kadar sağlam olursa, çocuk da o kadar mutlu oluyor ve ilk adımlarında dışarıya da o kadar güven duyuyor. Aslında anne ile olan güvenli bağlanma ömür boyu sürüyor ve yetişkinlikteki bazı davranış şekillerimizi de annemizle olan ilişkimiz belirliyor. Elbette temel güven duygusunun oluşumunda sevgi de çok önemli ve bebeklikten çocukluğa geçişte aslında sevgiyi kelimelerle ifade etmenin bir anlamı yok. Seni seviyorum demesen dâhi, jestlerinle bunu hissettiriyorsun ve bu sevgiyi hissettirme yolu, çocuğun benliğini yaşamasına izin vermenden geçiyor. Yanlış yaptığında da senden sevgi almak için farklı davranmasına gerek olmadığını bilirse, mutlu olur. Çocuğun gerçek benliğini anlayıp ona saygı duyduğunuzda, zaten özgüveni de oluyor. -Evet ama ailede özgüvenli yetişen bir çocuk, örneğin akran zorbalığına uğrayabilir. Tabakçı: Ailede bu temeller güçlü atılırsa, çocuk zaten bunu anlayabilir. Sen onu öyle yetiştiriyorsun ki, yaşadığı durumu ailesiyle paylaşıyor ve bu nedenle güçlü oluyor. -Annenin rolüne çok vurgu yaptınız, peki baba nerede? Onun rolü nedir? Tabakçı: Annenin rolü doğum anında, baba da ebeveyn ama ilk dönemlerde bebeğin paylaşımı anneyle kuruluyor. Bebeği emzirme anları, bağlanmanın kuvvetlendiği anlar ve en önemlisi, emzirdikçe o bağ kuvvetleniyor. O nedenle babanın rolü bu süreçte ikincil diyebiliriz. “ÇOCUĞUN ÖZGÜVENİ, ANNE VE BABAYA DUYDUĞU GÜVENDEN KAYNAKLANIR” -Modern hayatta anne ve babanın eşit roller üstlenmesi gerektiği ısrarla vurgulanıyor, hatta babaların doğuma girdiği de oluyor. Acaba biraz abartıyor muyuz? Tabakçı: Bu soruya kendimden yola çıkarak cevap verebilirim aslında. Anne değilim, eşimi seviyorum ama doğuma girmesini istemeyebilirim. Bence biraz da çiftin ne beklediğiyle ve kültürel kodlarıyla alakalı bir durum… Zaman içinde her ilişkinin kendi dinamiği gelişiyor ve genel yargılardan azade bir yapı kazanıyor. Bazı noktalarda anne, bazılarında baba, bazılarında da üçü baskın olabilir. Mesela ben mobilya kuramam ama eşim kurup anlatabiliyorsa burada nasıl bir eşit durumdan bahsedilebilir ki? Bence günümüzde biraz abartılıyor. Çocuğun özgüveni, anne ve babaya duyduğu güvenden kaynaklanır. Konuşabildiği andan itibaren, babanın rolü de artmaya başlıyor ve hem anne hem baba çocuğa kendi benliğini yaşatabiliyorsa, onun hislerini rahatça aktarmasını sağlıyor ve yargılamıyorsa, o çocuk bir çiçek gibi açar. -Yani, kendi aralarında sağlıklı ilişkileri olan ve özgüvenli kişiliklere sahip ebeveynlerin çocukları da öyle oluyor… Tabakçı: Evet, aile içinde anne ve baba mutluysa çocuklar da mutlu, yoksa çocuğun mutlu ve özgüvenli olabilmesi çok zor. Malum, hayat iniş çıkışlarla dolu ve çocuklara da ‘mükemmel değiliz”i vermemiz gerekiyor. Notlarının hep yüksek olmasını bekler ve dayatırsanız, çocukta kaygı oluşuyor ve benliğini rahatça sergileyemiyor. Hayatta başarısız olduğu konuların da olabileceğini anne ve babasında gören çocuk, hata yapabileceği rahatlığı ile sağlıklı bir özgüven inşa eder. 6 ve 12 yaş aralığında 1749 çocukla bir araştırma yapılmış, evlilik doyumu ile çocukların özgüveni arasında korelasyon var mı diye… Evli çiftlerde doygunluğu olanların çocukları mutlu ve özgüvenli çıkmış. Anne ve baba arasında uyumlu bir ilişki yoksa, çocuk ileriki yaşlarında uyumlanamıyor ve aile ilişkisindeki kalitesizlik, çocuğun hayta adaptasyonunda da sorun teşkil ediyor. [caption id="attachment_252447" align="alignnone" width="700"] Boğaziçi Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde Çocuk Gelişimi Danışmanı olan Yurdagül Tabakçı[/caption] -Yani, çocukları sürekli başarılı ya da özgüvenli olmaları için zorlamak da hatalı, zaten sen bu vasıfları taşımıyorsan, çocuk da taşımayacak. Tabakçı: Böyle davranan aileler, kusursuz çocuk beklentisi taşıyanlar ne yazık ki kendi ezikliklerini çocuğunun yaşamında gidermeye, yapamamışlıklarını telafi etmeye çalışıyor. Çünkü çocuğu kendisinden ayrı bir benlik olarak değil, kendi bedeninin bir parçası, devamı olarak görüyor. -Sosyal medyada sürekli çocuklarının video ve fotoğraflarını paylaşanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Mahremiyet ihlali olmuyor mu? Tabakçı: Aynı fikirdeyim ve bunun bir kaç boyutu var. Birincisi, çocuğun onayını almadan (ki onaylasa bile doğruluğunu idrak edecek yaşta değil) bir içerik paylaşıyorsun. İkincisi hukuki olarak hak ihlali oluyor. Bir diğer nokta ise güvenlik sorunu… Belki iyi niyetle gittiği kreşi paylaştın, o çocuğu tehlikeye atabilirsin. Yaydığın fotoğraf ve videolar ise uygunsuz sitelerde paylaşılabilir. Anne ve babanın rolleri olmayışı, kendilerini sadece anne ve baba olarak tanımlamalarından ötürü, çocuğu kullanarak toplum içinde yer edinmeye de çalışabiliyorlar. Öte yandan bunun üzerinden para kazanmak da ekonomik istismar anlamına geliyor. Konuya ilişkin Türkiye’de emsal bir dava da var, bir boşanma davasının ardından açılan velayet davasında, baba, annenin çocuklarını görüntüleyip para kazandığı gerekçesiyle çocuklarının velayetini aldı. “NE YAZIK Kİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ YANLIŞLARA ODAKLANIYOR” -Biraz da eğitim sistemimizdeki özgüven kırıcılıktan bahsedebilir misiniz? Tabakçı: Ne yazık ki eğitim sistemimiz yanlışlara odaklanıyor, yanlışlarımız kırmızı kalemle, tükenmezle işaretleniyor ve bir testte kaç doğru yaptığın değil, kaç yanlış yaptığın belirtiliyor. Öğretmen, kürsü ya da masada ders anlatıyor, öğrenciler sıralarda dizili haldeler; öğretmen etken, çocuklar edilgen şekilde bilgi alıyorlar, sorgulama yok, tepeden bir eğitim anlayışı var. Hayâlim, çocukların yuvarlak masalarda oturması, öğretmenin de onların arasında yer alması… Her birinin konuştuğu bir bilgi inşa sürecinde öğretmenin çocukların kendisini bulmasında bir rehber olması… -Peki, çocuğun özgüvenini geliştiren yöntemler neler diye sorsak? Tabakçı: Çocukların kendi kişisel işlerini kendilerinin halletmesi yani kahvaltılarını ve yemeklerini kendilerinin hazırlaması, ev ile ilgili süreçlere destek vermeleri; mesela ev süpürme, çamaşır katlama, günlük yaşam becerilerine aktif katılımda bulunmaları. Özgüvenleri gelişsin istiyorsak, yatağını toplayan, yemek masasını silen, tabakları bulaşık makinesi dizen çocuklar yetiştirmeliyiz. Bir de “Çocuk gibi yapma” diyoruz ya, yetişkinler için konuşuyorum. İşte, o da bir istismar, sen bunu diyerek çocuğu değersizleştiriyorsun. Ne de olsa çocuk saçma sapan konuşur, muhakeme kuramaz diye düşünüp, aslında bu söylemle çocuğu küçültüyorsun…
Editör: Ahmet Ertüm