“Amerikalı Aynasız” isimli Youtube kanalıyla Türkiye’de popülerlik kazanan Erdal Kaya ile röportajımız devam ediyor. Amerika’da, on yıldır farklı seviyelerde polislik yaparak, şehir polisliğinden eyalet polisliğine, dedektiflikten federal soruşturmaya kadar pek çok alanda görev yapan Kaya, Hollywood filmlerinde gördüğümüz detektif ya da FBI ajanlarının gerçekle örtüşüp örtüşmediğini, Amerika’daki suç tablosunu göz önüne seriyor. Kaya ayrıca Türkiye’de polis olmakla, Amerika’da polis olmak arasındaki farkları anlatıyor
SULTAN YAVUZ/ANKARA - “Amerikalı Aynasız” Erdal Kaya, 20’li yaşlarının başında gittiği Amerika’da, 10 yıldır farklı seviyelerde polislik görevini sürdürüyor. Kaya’ya göre “Amerikan rüyasını” gerçekleştiren göçmenlerden biri olarak, “Amerikan rüyasının gerçek olduğunun kanıtı benim! Bir çok göçmen de bunu defalarca kanıtladı. Amerika’ya parasız ve eğitimsiz olarak 20 yaşında gelip normal polislikten eyalet polisliğine oradan dedektifliğe ve federal ajan seviyesine gelip öteki ajanları da eğiten bir kişi olup, Amerika’nın iç ve dış politikasıyla ilgili soruşturmalar yapan bir Türküm ben, bu Amerikan rüyasının kanıtı değilse, ne?” diyor. Amerikalı Aynasız 24 Saat gazetesinin sorularını yanıtlamaya devam ediyor… - Amerika’daki polislerle Türkiye’deki polisleri karşılaştırırsanız, neler söyleyebilirsiniz? “Amerikalı Aynasız” Erdal Kaya: Amerika’da polisler mesai ücreti alır, çok çalışır ama kural budur. Bu ücreti ödemek zorundalar. Polisler genelde güzel ve dengeli bir hayata sahiptir. Mesela haftada 40 saat çalışır, fazlasını çalışmak size kalmıştır. Amirler ise ne yazık ki Türkiye’deki gibi baskıcı… Türkiye’de koşullar zor, zorla çalıştırıyorlar, 18 saat çalıştırdıkları oluyor ve hem maaşı az hem baskısı çok, polislere çok iyi davranıldığını da düşünmüyorum, gördüklerin rezil şeyler olduğu için gittiğin yerlerde de iyi karşılanmazsın. Bir de Türkiye’de bu işin eğitimi az, Amerika’da eğitim daha fazla veriliyor ve dahası bir sorunun olduğunda, departman içinden başka polisler sana psikolojik yardımda bulunabiliyor. Ben de yaptım… Öte yandan Amerika’da polislerin sendikası var, o yüzden korunuyorlar. Başlarını koyacakları omuz var. -Türkiye’deki insanların polis algısıyla, Amerika’daki sıradan vatandaşın polis algısı aynı mı? Kaya: Bence birbirine yakınlar. Türkiye’deki olaylara bakıyorum, Amerika’da insanların polis öldürmesi ya da polisin birini öldürmesi normaldir. Türkiye’de böyle değil, kanunlar farklı. Ama Amerika’da eğer senin hayatın ya da çevredeki insanların hayatı tehlikedeyse vurabilirsin, bu nedenle de insanlar ister istemez daha fazla ciddiye alıyor ama Türkiye’de öyle değil. - “Vur” emrini doğru buluyor musunuz? Kaya: Evet, buluyorum. Sebebi de, Amerika’da insanların polis öldürmesi. Bu yetki, istediğini vurabilirsin anlamına gelmiyor, keza bu nedenle hapiste olan polisler de var. Fakat Türkiye’de polisin üstüne bıçakla gelinse bile vuramıyor, yoksa hapse girebiliyor. Bunu aklım almıyor, belki de çok fazla Amerikalı gibi düşünmeye başladığım için… Bir insan bana saldırıyorsa, öldürmeye çalışıyorsa kendimi savunmamdan daha doğal ne olabilir? -Amerika’daki ve Türkiye’deki suç oranlarını karşılaştırınca nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Orada en çok işlenen suçlar neler? Kaya: Şu an yaşadığım Seattle’da suç oranı çok düşük ama evsiz insan çok ve en yüksek suç oranı ev ya da araba hırsızlığında. Bir de uyuşturucu kullanımı… Chicago ise çeteler… Çeteler sürekli birbirini öldürüyor, hep bir silahlı çatışma yaşanıyor. “Amerika’daki büyük çetelere baktığınızda, çoğu siyahi ya da Meksikalıdır” -Filmlerde izlediğimiz, genelde çetelerin ya da uyuşturucu işinde olanların siyah insanlardan oluştuğu… Keza hapishanelerde de sayıları çok. Bu gerçeği yansıtıyor mu? Kaya: Evet, gerçeği yansıtıyor. Şehir polisiyken, en fakir kısımda siyahiler yaşıyordu ve doğal olarak sizin çalıştığınız alandakiler siyahi olduğu için onları tutukluyorsunuz. Kuzey kısımda siyahiler, güneyde ise Meksikalılar vardı, orada da Meksikalıları tutukluyordum. Siyahların oturduğu mahalleler genelde Amerika’nın fakir mahalleleridir ve bu aslında derin bir politik konu… Ama Amerika’daki büyük çetelere baktığınızda, çoğu siyahi ya da Meksikalıdır. Bunlar çok kötü şeyler yapıyor ve mesela orada büyüyen çocuk bu ortamda yetişiyor, annesi ve babası çete üyesi, Türkiye’deki gibi değil, adamın 8 kadından sekiz farklı çocuğu var ya da kadının… Zaten evde yoklar ve o çocuk da bunları örnek alıyor, büyüdüğünde sokaklara çıkıyor. -Amerika’daki suç oranı, Türkiye’dekinden fazla mı? Kaya: Kesinlikle fazla. Özellikle bazı mahallelerde… Fakat benim şimdi oturduğum mahalle gibi çok güvenli yerler de var. Gece saat 02.00’de kızlar rahatça bisiklete binebiliyor. Ama Türkiye’de de kavga çok fazla, burada o kadar değil. -Peki, Amerika’da Türk polis olmak nasıl? Size yaklaşımları nasıl? Kaya: Benim için gurur verici… Amerika’ya gelmek zor, bir de kurtulmak ayrı mesele, polislik sınavını geçip bir çok Amerikalı’nın yapmak istediği mesleği yapıyorsunuz ve senin onları geride bırakma başarın, yakın arkadaşlarınca da takdir ediliyor zaten ama tanımayan için “O da polis, ben de polisim” anlayışı var. Burada başka Türk polisi tanımıyorum sadece Colarado’da yaşayan ve yayın yapan bir polisi daha tanıyorum. -Filmlerde dedektiflerin çok zeki ve sorunlu tipler olduğunu görüyoruz. Ekrana yansıtıldığı gibi mi? Kaya: Dedektiflik filmlerinde gördüğünüz, olay yerine gelip kokaini parmağıyla ağzına değdiren dedektif sadece Hollywood filmlerinde mevcut. Akıllı olma sebepleri ise sürekli soruşturma yapıp tecrübe kazanmaları. Olya yerine gidince bakış açın farklıdır normal bir polisten, onların göremediklerini görür ve araştırırsın. Neyin önemli olduğunu bilirsin. Ayrıca Hollywood’daki gibi olayı hemen çözmek, bilgisayara ekranında resmi büyütüp ip ucu yakalamak gibi şeyler de doğru değil, bazen aylarca uğraşırsın. “Seri cinayetler oluyor, evet” -Ya seri cinayetler? Kaya: Seri cinayetler oluyor evet ama genelde dedektifler çete üyelerinin ya da eşi veya sevgilisi tarafından öldürülen kadın erkek cinayetlerinin soruşturmasını yapar. Şahsen seri cinayetle ilgilenmedim ama ilgilenen arkadaşlarım oldu, bunlar gerçek olaylar… - Polis memurları ve FBI ajanları birbirini sevmiyor mu? “Lanet olası federaller lafı!” doğru mu? Kaya: Hayır, filmlerdeki gibi değiliz, birbirimize saygılıyız. Filmlerde FBI gelir, “Benim olay yerim, çıkın” der ama öyle bir şey yok. Olay yerine gidip kim olduğunu, nereden geldiğini söylersin ve “Umarım gününüz iyi geçer” falan dersiniz. “Lanet olası federaller” lafı ise doğru, çünkü normal bir polis olay yerine geldiyse tutuklanmazsınız ama eğer bir ajansa mutlaka hapsedilirsiniz. Bu nedenle FBI’I kimse sevmez ve bulaşmak istemez, siyah takım elbiseli, güneş gözlüklü adamları kimse istemiyor. -Aynasız sözcüğünün İngilizcesi nedir? Kaya: Polis, police’dir ama aynasız cop’tur. - Amerikan kültürünü seviyorsunuz, isteyerek gittiniz. Türkiye’de en çok neyi özlüyorsunuz ve Amerikan rüyası deyimi sizce doğru mu? Kaya: En çok ailemi ve insanların sıcaklığını özlüyorum. Özellikle de buradaki her türlü olayı gördükten sonra… Türkiye’de bir kapıyı çalsanız size ekmek verir, merhametini özlüyorum. Yemeklerimizi özlüyorum. Amerikan rüyasının gerçek olduğunun kanıtı benim! Bir çok göçmen bunu defalarca kanıtladı. Amerika’da parasız ve eğitimsiz, 20 yaşında gelip normal polislikten eyalet polisliğine oradan dedektifliğe ve federal ajan seviyesine gelip öteki ajanları da eğiten bir kişi olup, Amerika’nın iç ve dış politikasıyla ilgili soruşturmalar yapan bir Türküm ben, bu Amerikan rüyasının kanıtı değilse, ne?
Editör: Ahmet Ertüm