Son Dakika

İlk defa ellerine kamera alıp kırmızı halıda yürüdüler

Abone Ol

2018’in sonbaharında başlatılan “Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor” projesiyle 32 İzmir Seferihisarlı kadın, nakış atölyelerinde sinemayla tanışırken 6 kadın kısa film çekip festival halısında yürüdü. Proje yürütücüsü Yönetmen Yiğit, bu kadınların sinemayla tanışmaları ve festivallere kadar giden süreçlerini “Arşipel Kadınları” adlı belgesel bir filmle anlattı

Deniz Ali Tatar- Yaklaşık 4 yıl önce “Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor” adlı bir proje oluşturan Yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit, nakış atölyesindeki 32 kadına sinema eğitimleri verdi ve sinema dünyasının tanınan isimleriyle dersler gerçekleştirdi. Bu kapsamda altı kadın yönetmen sinema dünyasına armağan etme konusunda vesile olan Yiğit, bu kadınların sinemayla tanışmalarını ve festivallere kadar giden süreçlerini de bir belgesel yapma kararı aldı. Proje atölyesinden aldığı eğitimle yönetmen olan Nejla Deveci İmancı ile çalışan Yiğit, kadınların sinema yolculuğunu, “Arşipel Kadınları” adlı belgesel bir filmle anlatmaya hazırlanıyorlar. Sinema atölyesi işlevi gören ama daha önce sadece nakış atölyesi olan mekânın sahibi Dilek Elmalı ise, Yiğit’in ilginç bir proje ile nakış atölyesine geldiğini belirterek, ekibi sadece kadınlardan oluşan bir eğitime girileceği fikrini sevdiğini söyledi. Sinemanın gerçek dünyayı daha iyi ve özgürce anlaşılabilecek bir dilde anlattığını söyleyen Elmalı, bunun kendileri için atölye başlayana kadar ütopya olduğu düşüncesinde olduğunu itiraf ediyor. Ancak düşlerin kırmızı halıya kadar gittiğini gördükten sonra büyük bir mutluluk içinde olduğunu söyleyen Elmalı, bu sürecin gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçtiğini de sözlerine ekliyor. Atölye sürecinde kadınların, sinemaya ve dizilere bakışı değişmeye başladı Atölye yürütücüsü yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit, atölyenin çıkış noktasının ise sinemanın dünyaya ve tüm kadınlara iyi geleceği amacı taşıdığını belirtiyor. Yaklaşık altı ay süren atölye kapsamında, toplamda otuz iki tane kadın katılımcının geldiğini anlatan Yiğit, bu süreçte altı tane kadın yönetmenin tamı tamına beş tane kısa filminin ortaya çıktığını söyledi. Bu filmlerin toplamda on üç tane yurt içindeki film festivallerine gittiğini söyleyen Yiğit, ayrıca üç tane de yurt dışında festivale filmlerin gönderildiğini de müjdeledi. Atölyelerin 2018 yılının Ekim ayında başladığını belirten Yiğit, sürecin Seferihisar Sığacık’ta bulunan bir nakış atölyesinde başladığını ve bir şeyler deneyerek katılımcıların kendilerini geliştirmeye başladıklarını söyledi. Projeye İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, daha Seferihisar Belediye Başkanı iken destek vermeye başladığını da sözlerine ekleyen Yiğit, projenin bir nevi kültürel buluşma noktası haline geldiğini belirtiyor. Atölye katılımcılarının kendilerini sinema yoluyla anlattıklarını belirten Yiğit, yönetmenlerin filmlerine ailelerini de kattıklarını belirtiyor. Atölye süreciyle beraber kadınların sinemaya ve televizyonlarda izledikleri dizilere de bakış açıklarının değiştiğini söyleyen Yiğit, bu bağlamda kadınların istedikleri filmi yapmanın cesaretine kavuştuklarının da altını çiziyor. Arşipel Kadınları adlı belgesel filminde ise, kadınların yaşadıklarını değişime odaklandıklarını aktaran Yiğit, yönetmenlerin katıldıkları festivallerde yaşadıklarını gururu belgesel filmde harmanladıklarını sözlerine ekliyor. Yiğit, yönetmenliğini Nejla Deveci İmancı ile beraber paylaştıkları ‘Arşipel Kadınları’ adlı belgesel filmin yakında festivallerde izleyiciyle buluşacağını da müjdeledi. Bir filmin hikayeye nasıl dönüşebileceği, uygulamalı olarak öğrenildi Arşipel Kadınları belgeselinin diğer yönetmeni olan Nejla Deveci İmancı sinemayla tanışmasını, Sezen Aksu’nun ‘Gülümse’ şarkısından alıntı yaparak bir gün şehre bir filmin geldiğini tanımlayarak anlatıyor. Nakış atölyesinde bir anda sinema sohbetlerinin başladığını belirten İmancı, atölye kapsamında kurgu, görüntü yönetimi, senaryo yazarlığı, film analizi ve film yapımı konusunda eğitimler aldıklarını sözlerine eklerken aslında bir filmin nasıl bir hikayeye dönüşebileceğini de uygulamalı olarak öğrendiklerini söylüyor. Atölye sonucunca ortaya çıkan filmlerin İzmir Film Festivali ve Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali gibi önemli festivallerde gösterildiğini belirten İmancı, atölyedeki sinema öğreniminin kırmızı halı ile taçlanmasının kendileri için çok değerli olduğunu belirtiyor. Arşipel Kadınları belgeseli için Kibar Dağlayan Yiğit’ten kendisine bir teklif sunulduğunu söyleyen İmancı, kadınların nakış atölyesinde sinemayla tanışmalarını ve bunun kırmızı halıya uzanma sürecini konu alan belgesel için Yiğit ile beraber yönetmen koltuğuna geçtiğini söylüyor. Dört yıllık bir sürecin filme uzanmasının çok kıymetli olduğunu belirten İmancı, bu süreçle beraber sinemanın hayatına bakış açısını ciddi derecede değiştirdiğini, bir insanın isterse neler başarabileceğini ve böylece bir üretim haline olmanın hayatı kıymetli kıldığını da sözlerine ekliyor. Sinemanın mutfağına, annesiyle beraber indi Film atölyesine katılarak “Cihanşümul” adında bir kısa film çeken Aytül Yüksel, film atölyesinin organizasyonuna destek olarak işe başladığını belirterek annesinin de atölye kapsamında katılımcı olduğunu söyledi. İlk başta film çekmek konusunda bir planı olmadığını söyleyen Yüksel, sinemanın mutfağına annesiyle beraber indiklerini ve sinemaya bakış açılarının hem teknik hem de soyut anlamda değişime uğradığını belirtiyor. Bir sinema izleyicisi olarak da duygusal derinliklerinin arttığını sözlerine ekleyen Yüksel, filmlerde yer alan sembollerin ve sahne geçişlerinin de kafalarının içinde uçuşur hale geldiğini belirtiyor. Annesiyle olan ortak geçmişinin kıymetinden olayı “Cihanşümul” filmini çektiğini söyleyen Yüksel, filminin kaleme aldığı zeytincilik yasasına itiraz ettiği bir yazıdan yola çıktığını ve filmin ilk izlediklerinde büyüttükleri bir bebeğin ilk adımlarını izleme coşkusu yaşadıklarını söylüyor. Filmi ilk kez Malatya Üniversitesi’nin düzenlediği kısa film festivalinde gösterdiklerini söyleyen Yüksel, ‘Arşipel Kadınları’ adlı belgeselin bir parçası olmaları konusunda ise kendilerini bir anda film içinde film gibi bir hikayede bulduklarını ve bundan büyük mutluluk duyduklarını sözlerine ekliyor. Filminin hikayesini, yanı başındaki gerçek hayattan aldı Yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit’in “Rüzgarın Şarkısı” filminin gösterimi sonrası atölyenin kuruluş tohumların atıldığını belirten Çiğdem Uçukoğlu ise, atölye katıldıktan sonra “Yağmurdan Kalanlar” adında bir film ortaya çıkardığını söylüyor. Atölye sayesinde filmleri başka bir gözle ve hatta bir sinema öğrencisi duygusuyla izlediğini söyleyen Uçukoğlu, filmin konusu için ‘abla’ diyebilecek kadar yakın olduğu ve hayatını kaybeden komşusundan ilham aldığını belirtti. Film için kızıyla komşusunun ilişkisi ve bu durumun kendilerinde bıraktığı izler üzerine bir senaryo yazdığını söyleyen Uçukoğlu, çekimler sırasında kadınlardan oluşan ve dayanışma içerisinde olan bir ekipte yer almanın kendisine çok iyi geldiğini de sözlerine ekledi. Filmiyle ilgili insanların yüreklerinden duymayı hayal bile edemeyeceği kelimeler döküldüğünü söyleyen Uçukoğlu, Yavuz Gümüş ve Kibar Dağlayan Yiğit’in de film sürecinde kendisine destek olduğunu ve kendilerine unutulmaz anlar kaldığını belirtti. Filmin festivallerdeki gösteriminde izleyicilerin kendisiyle aynı duyguyu yaşamalarını ‘paha biçilemez’ olarak tanımlayan Uçukoğlu, ‘Arşipel Kadınları’ adlı belgeselin bir parçası oldukları için masal içerisinde masalda olduğunu ve bundan büyük bir onur duyduğunu sözlerine ekledi.