Utku ŞENSOY Arapça kökenli bir kelime olan istikrar, Türk Dil Kurumu’ na göre, aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık, denge ve stabilizasyon anlamına geliyor. Güven ise yine hepimizin bildiği üzere, korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat olarak tanımlanıyor. Bu iki kelime beşeri ilişkilerimizin düzeyinin belirlenmesinde hatırı sayılır bir rol oynar. İniş çıkışları olan istikrarlı bir karaktere sahip olmayan, güven duyamayacağımız kişilerle bırakın dostluğu, arkadaşlığı, çıkarlarımız için bile olsa iş yapabilir misiniz? Uluslararası ilişkilerde ise, istikrarlı ve güven veren yönetimler sadece ülkeler arasındaki ilişkilerin düzeyini belirlemekle kalmaz, yaşamsaldır, son derece önemlidir. Bakmayın siz uluslararası ilişkilerde sadece “ülke çıkarlarının geçerli olduğu” genellemesine. Bunun en somut örneği geçtiğimiz günlerde ABD ile Rusya arasında yaşandı. ABD’nin, orta ve uzun menzilli balistik füze anlaşma masasından kalkmasının ardından, Washington-Moskova arasında yeniden soğuk rüzgarlar esmeye başladı, tansiyon hayli yükseldi. ABD’nin tutumuna içerleyen Putin, Trump yönetimine verip veriştirmeye başladı. “Trump›ın değişken politikaları nedeniyle güven sorunu yaşıyoruz, Rusya anlaşmalar için karşısında güvenilir bir yönetime ihtiyaç duyuyor!” Moskova’nın tam da 3 Kasım öncesi yapılacak Başkanlık ve Kongre seçimleri öncesi yaptığı bu açıklama Cumhuriyetçiler cephesinde soğuk duş etkisi yaptı. Konuya Moskova açısından yaklaşacak olursak, Rusya’nın güvenilir ve istikrarlı bir Amerikan yönetimi talebi doğrudur. Biz de özellikle son yıllarda Amerikan yönetimine yönelik benzer serzenişlerde bulunmuyor muyuz? Tavşana kaç tazıya tut politikasından vazgeçin demiyor muyuz? Ortadoğu’da kapalı kapılar ardında sürdürdüğünüz ikili oyunu artık sonlandırın demiyor muyuz? PKK-PYD terör örgütlerinden desteğinizi çekin demiyor muyuz? Son olarak, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hakları çerçevesinde Mehmetçiğin başarıyla icra ettiği Pençe-Kaplan operasyonunu eleştiren Senato ve Temsilciler Meclisindeki Cumhuriyetçi ve Demokrat üyelerin katılımıyla bağımsız bir federal hükümet komisyonu olarak görev yapan ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu’ nun (USCIRF) Pençe-Kaplan Operasyonunu eleştirmesine ne dersiniz? Adında dini özgürlükler olan bu komisyon, TSK’nın icra ettiği bu operasyonda hangi dini özgürlüğü kısıtladığını açıklayabilir mi? Washington Büyükelçimizin de ifade ettiği gibi, insanda biraz utanma olur, YPG-PKK terör unsurları Suriye›de yüzlerce sivili doğrudan hedef alıp öldürürken neredeydi bu kuruluş? O sırada neden ölü taklidi yapıyordu? Gerçekten de yazıklar olsun! İnişli çıkışlı, kaypak, güvenilmez, ikircikli karakter sergilerseniz çevrenizdeki dostları kaybeder, günün birinde yalnızlığa mahkum olursunuz. Eğer istikrarsız, güvenilmez bir dış politika sergilerseniz bedeli çok daha ağır olur, size güvenenleri, partinizi, tüm yurttaşlarınızı, ülkenizi cezalandırmış olursunuz. Er ya da geç ülkenin başını belaya sokar güç durumda kalırsınız. Uluslararası arenada yalnızları oynar, ekonomik, ticari ilişkilerde ülkenizin kredibilitesine büyük darbe vurur, ele güne, “Soros çocuklarına, hatta 70 sente” muhtaç olursunuz. Sözün özü; dünya asırlardır yalan-dolanla haşır neşir olan, talana bulaşan, kirli kişilerden, siyasetçi ve sözde devlet adamlarından bıktı usandı. Yenidünya düzeninde, ahlak yoksunlarına, laf ebelerine, kul hakkı yiyen düzenbazlara yer yok. Artık her alanda, kendisiyle ve dünya ile barışık, sağlam karakterli, istikrarlı, güven sağlayan adam gibi insanlara ihtiyaç var. Ne yazık ki dünya siyaset arenasında bu vasıflara sahip olan liderler iki elin parmakları kadar azaldı. Umut genç nesillerde…