Yılmaz: Belirsizliklerle başa çıkılamadığı için toplumda kaygı bozukluğu yaygınlaştı

SULTAN YAVUZ/ANKARA - Uzman Psikolog ve Psikodrama Grup Terapisti Ayla Yılmaz, dünyanın her yerinde uygulanmasıyla birlikte özellikle Latin Amerika ve Avrupa’da yaygın bir grup terapisi olan psikodramayı 24 Saat gazetesine anlattı. Lisans mezuniyetinin ardından yedi yıllık bir eğitimle mümkün olan psikodramanın, uzun bir öğrenme ve emek süreci olduğuna dikkat çeken Yılmaz, bir meslek yasası olmamasının da, alanın temel problemlerinden biri olduğuna dikkat çekti. - Bize psikodramayı anlatır mısınız? Uzman Psikolog Ayla Yılmaz: Psikodrama, psikodrama grup terapisi, sosyometri sisteminin içinde yer alan bir yöntemdir ve hem grubu hem de içindeki bireyi merkeze alan bir psikoterapi yöntemidir. Ruhun ve gerçekliğin eylem ile yeniden keşfedilmesi diyebiliriz. Gücünü de eylemden, yaratıcılıktan ve spontaniteden alıyor zaten. İnsanlarda hızlı bir farkındalık sağlama sebebi, eylemle birlikte bedeni de, bedenin hafızasını da devreye sokuyor olmamız. -Tarihçesinden de kısaca bahseder misiniz? Ayla Yılmaz: Dünyada kuruluşu 1920’lere kadar gidiyor. tiyatro çalışmalarıyla da ilgilenen, psikiyatrist, Jacob Levy Moreno bu sistemi Viyana’daki çalışmaları ile başlatıyor ve daha sonra Amerika’da geliştiriyor. Mülteciler, seks işçileri gibi dezavantajlı gruplara uyguluyor, daha sonra da dünyaya yayılıyor. Latin Amerika başta olmak üzere Amerika ,Avrupa ve Uzak Doğuda da yaygın bir şekilde kullanılan bir yöntem. Ülkemize de 1970’li yıllarda Psikiyatrist Abdülkadir Özbek tarafından getiriliyor. Aslında psikoterapiye ilgi duyanların bildiği bir kavram ve ülkemizde oldukça yaygın. Benim bulunduğum enstitünün yüzlerce mezunu var. Türkiye’de bu alanda iki kurum bulunuyor; birisi Abdülkadir Özbek Enstitüsü, diğeri de İstanbul Psikodrama Enstitüsü ikisi de uluslararası akredite kurumlar. -Moreno’nun dezavantajlı gruplarla çalıştığından bahsettin, bunu deneyimlemek isteyen ya da ihtiyaç duyan biri de söz konusu terapiye katılabilir mi? Sizler mi belirliyorsunuz? Yılmaz: Kişiler hem enstitülere hem de özel kliniklere başvurabiliyor, “yaşantı grupları” ismiyle psikodrama grup terapileri yapılıyor. Bunun yanı sıra, projelerle mesela mültecilere ya da çocuklara yönelik psikodrama çalışmaları da mevcut, bu biraz da o psikoterapistin vizyonuna kalmış. Kanser hastalarıyla yapılanlar, okul ya da şirketlerde yapılan uygulamalar da mevcut. Çocuk ve yetişkin grupları ayrı ayrı organize ediliyor. - Bu gruplarda kaç kişi oluyor? Yılmaz: Yetişkinlerde önerilen 10 ila 12 kişilik gruplar, çocuklarda ise 4 ila 6 kişilik gruplar oluyor ve çocukların grubunu iki psikodramatist yönetiyor. Tabii dünyada 600 kişiyle yapılmış sosyodrama örnekleri de var ki, genelde sosyal, toplumsal temaları çalışıyorlar. Türkiye’de İstanbul Psikodrama Enstitüsü’nün konferanslarında da 100-150 kişinin katılımıyla sosyodrama çalışmalarının yapıldığı oluyor. - Peki, şizofreni, bipolar bozukluk gibi psikotik hastalıklarda da bu yöntem uygulanabiliyor mu? Yılmaz: Dr. Abdülkadir Özbek, bu iki grupla da hastanelerde çalışmış. Keza Deniz Altınay’ın da benzer gruplarla deneyimi olduğunu biliyoruz. Evet psikodrama her gruptan hasta ile çalışmaya uygun bir yöntem diyebiliriz. -Ücret konusunda ne söyleyebilirsiniz? Yılmaz: Ücret, şehre göre değişiyor ama şu an tahminim, 350 ile 700 arasında değişiyor. Bir psikodrama yaşantı grubu 10-12 oturum önerilir ve her bir oturum iki ya da iki buçuk saat olur. Haftalık ya da iki haftada bir yapılır. -Başarı oranı nedir? Yılmaz: Oran veremem ama ilgili tez ve makalelere ulaşmak mümkün. Bu çalışmalarda katılımcıların olumlu geri dönüşleri yer alıyor. Fakat ölçüm sorunu psikoloji ve psikoterapi içinde incelikli konulardandır. Dünyada araştırma komiteleri psikodrama uygunlamalarının etkinliğini ölçüyorlar ve alanda bir çok yayın var ve genelikle sonuçlar olumlu. Benim bireysel deneyimimde hem kendimin hem de arkadaşlarımın birçok ruhsal ve sosyal problemimizin üstesinden geldiğimizi söyleyebilirim. -Psikodrama terapistleri nasıl bir eğitimden geçiyor? Yılmaz: Psikologlar, psikiyatristler ve psikolojik danışmanlar, bu eğitime başvurabiliyor. Sanıyorum diğer enstitüye aynı zamanda sosyal hizmet uzmanları ve psikiyatri hemşireleri de başvurabiliyor. Bölümünüzden mezun olduktan sonra yedi yıllık bir eğitimden geçiyorsunuz. Dört senesi temel eğitim, iki senesi üst aşama eğitimi ve çok derin emek gerektiren bir süreç. Mezun olmadan önce tez yazmanız, iki sınava girmeniz, eğitimcinin sorumluluğunda grup yönetimi yapmanız gerekiyor. “MORENO ŞÖYLE DER, ‘GRUP İÇİNDE HASTALANIYORUZ, DOLAYISIYLA ORADA İYİLEŞİRİZ” -Grup terapisinin bireysel terapiden farkı nedir? Daha doğrusu artı yönü nedir? Yılmaz: Öncelikle her iki terapinin de faydası var ancak grup terapisinin güçlü yanı, evrensellik ilkesi. Yani benim bir sorunum var bunun sadece kendimde olduğunu sanıyorum ama grubun içinde benzerlerimi görmek beni iyileştiriyor ve güçlü hissettiriyor. İkincisi de umut aşılaması… Bir başkasının iyileştiğine tanık olmak, umut veriyor ve Moreno şöyle der, “Grup içinde hastalanıyoruz, dolayısıyla orada iyileşiriz.” Psikodramada üç kavram var; spontanelik, eylem ve yaratıcılık… Bu üç özelliğin insanda doğuştan olduğunu kabul ediyor ve spontanemizle eyleme geçersek yaratıcı da oluyoruz. Bu özelliklerimizi yetişkin olurken toplumsal yaşamda kaybediyoruz, işte psikodrama ile bunları yeniden kazanmayı amaçlıyoruz. Özgür irademizi yeniden bulduğumuzu söyleyebiliriz. -Biraz da konuyu değiştirmek istiyorum. Mesleğin Türkiye’deki sorunlarına ilişkin ne söyler, nasıl bir tablo çizersiniz? Yılmaz: Meslek yasamız yok ve hâlâ bunu için bir mücadele yürütülüyor, bu en temel sorunlardan biri bence. Halk bazında ise psikoterapiye erişemeyen insanlar var. Öte yandan psikoloji alanında mesleği kimlerin icra edip edemeyeceği de ilk söylediğim durumla ilişkili. Çok sayıda mezun var ve yüksek lisans gibi eğitimler fahiş fiyatlarla özel üniversite bünyesinde de veriliyor. Siz bu eğitimleri almak zorundasınız ancak ödeyebilmek için ya aile desteği almanız ya da çalışıyor olmanız gerekiyor. -Son dönem konuşulan bazı diziler var. Bu diziler sizce toplumsal açıdan faydalı mı? Yılmaz: Dizilerin halkta iyi yönde bir etkisi var diye düşünüyorum kendi adıma, en azından psikoterapinin ne olduğunu, o odada nelerin konuşulabildiğini gördü insanlar. Eleştiren meslektaşlarım da var ama ben olumlu bakıyorum. “AİLE DİZİMİ, KUŞAKLAR ARASI TRAVMALARI ÇALIŞIR” -Aile Dizimi tartışmasından bahsedebilir misiniz? Nedir aile dizimi? Yılmaz:Aile dizimi 1970’li yıllarda Zulu adlı bir Afrika kabilesiyle yaşamış bir rahip Bert Hellinger’in yıllar sonra Almanya’ya dönüp bazı psikoterapi eğitimleri aldıktan sonra aile dizimi tekniğini geliştirmesiyle oluşmuştur. Sıkıntısı şu ki, şu anda psikoloji içinde bir kuram olarak kabul edilmiyor. Aile dizimi farklı ekollerden teknikler alıp bunu uygular. Ancak kimin uyguladığı tartışma konusu… Çok kısa bir eğitimle, bambaşka alanlarda eğitim alan ya da almayan kişilere bu unvan verilebiliyor ne yazık ki… Hem denetlenmiyor hem de daha spiritüel bir alana kaymış. Aile dizimi, kuşaklar arası travmaları çalışıyor. Kuşaklararası travma çalışmak zaten birçok terapi ekolünün içinde var ama yöntem olarak tek başına uygulanmıyor, süreç içinde çalışılabilecek bir konumda. Sorun sadece kuşaklar arası değil ki, güncel sorunlarımız da var bizim. Uyguladığını iddia edenler ise çok büyük iddialarda bulunuyor ki, bu çok tehlikeli. hocam Yeşim Türköz’ün dediği gibi iç dünyamız kahve fincanı değildir dolayısıyla İnsan ruh sağlığı kahve falına bakılır gibi bakılmaz, çok incelikle işlenmesi gerekiyor. Bizim en temel öğrendiğimiz ilke zarar vermemektir ve bunu öğrenmek seneler gerektiriyor. Kuşaklar arası deneyimlerini, aktarılanları, travmaları merak edenler, psikodramaya katılabilirler. Bireysel ya da grup terapisi alacak kişilerin, başvuracakları uzmanların lisanslarına ve ne tür terapi eğitimi aldıklarına bakmalarını öneririm. Keşke herkes dahiliye doktoruna gidebildiği gibi psikoterapiye de gidebilse… Bunun için mutlaka hasta olmak ya da büyük problemlere sahip olmak gerekmiyor, ruhunu ve kendini keşfetmek için de terapiyi düşünebilirsiniz. Herkes gitmek zorunda değil ama kendini nasıl daha iyi gerçekleştireceğini bu yolla kolaylaştırabilirsin diye düşünüyorum. -Türkiye’de en çok yaygınlaşan rahatsızlık nedir diye sorsam? Yılmaz: Belirsizliklerle ve toplumsal krizlerle başa çıkılamadığı için toplumda kaygı bozuklukları ve depresif bozukluklar yaygınlaştı, ilişkisel sorunlar ile mobbingin yarattığı ruhsal sorunlar çok yaygın. Uzman Psikolog Ayla Yılmaz’a; [email protected] adresinden ve İstanbul Psikodrama Enstitüsü’ne https://www.istpsikodrama.com.tr adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Editör: Ahmet Ertüm