Atila GÜVENÇ İnanılmaz bir gerçek yaşandı ve beklenmedik bir anda oldu bitti, gitti, aldı götürdü kalp krizi; ülkemizin spor eğitimli spor gazetecisi Neşet Özmen'i aramızdan. Üzgü...

Atila GÜVENÇ İnanılmaz bir gerçek yaşandı ve beklenmedik bir anda oldu bitti, gitti, aldı götürdü kalp krizi; ülkemizin spor eğitimli spor gazetecisi Neşet Özmen'i aramızdan. Üzgünüm demek yetmez, unutmamak gerekir spor için önerdiği yazıları ile... Sporculuğunun yanı sıra amatör sporun içinden sporcu olarak gelen ve milli kokartlı hakemliğe uzanan fakat bütün bunları genç yaşında başladığı spor gazeteciliği ile sürdüren Özmen, farklı bakış açılarıyla yazdığı haberlerini; uyarıcı, yol gösterici, çözümleyici yazıları ile de destekleyerek spor gazeteciliğinde kendine özgü devrimci bir çizgi yaratmıştı. Haberlerinde kendi çektiği fotoğrafları kullanan Özmen, gazeteciliğinde edindiği bilgileri meslektaşları ile paylaşan, genç gazetecilere öğretmeye çalışan az rastlanır insanlardan biriydi. Hürriyet Gazetesi'nin Ankara spor servisinde yeni foto muhabiri olarak görev yapan meslektaşlarına önerdiği " Senin fotoğraflar şehir içi yani Ankara baskısında kullanılacak. Fotoğraflardaki rakip takım oyuncuları bu fotoğrafları gazetede nasıl görecek?. Futbol maçında rakip kale arkasına, basketbol maçında ev sahibi takımın pota altına, voleybol maçında rakip yarı sahasının arkasına, hentbol maçında rakip kale yanına gideceksin. Bu durumda Ankara takımlarında oynayan sporcuların yüzü sana dönük olacak" diyerek saha içinde olunması ve nerede durulması gerektiğini anlatması O'nun öğreticiliğinin örneğidir. Her zaman heyecanlı, mücadeleci, haksızlığa isyan eden devrimci bir yapıya sahip olan Neşet Özmen bütün bunları hoşgörü içinde yürüten gazetecilerdendi. Bir kaç gün önce sosyal medyada yazarak paylaştığı, gerçekleştirilirse sporumuzda yeni bir çığır açacak " Takımlarında kenarda oturup süre alamayan sporcuların gelişimi için, bir önerim var." üst başlıklı son yazısı ile uğurlayalım istedim, İşte o yazı. VOLEYBOLDA "MİLLİ LİG" KURULSUN Bu önerim; yabancı oyuncuların yer almayacağı ve tek amacı 23-24 yaşını geçmemiş genç oyunculara her hafta A Takımla birlikte seyahat edip maçlar oynatarak deneyim kazandırmak olan bir MİLLİ LİG oluşumudur. (https://www.instagram.com/neset_ozmen/) VAKIFBANK : Tuğba Şenoğlu (1998), Ayça Aykaç (1996), Buket Gülübay (1999), Derya Cebecioğlu (2000). F.BAHÇE OPET : Tutku Burcu Yüzgenç (1999), Beliz Başkır (1998), İpar Özay Kurt (2003), Gülce Güçtekin (2002). ECZACIBAŞI : Yasemin Güveli (1999), Elif Şahin (2001), Saliha Şahin (1998), Fatma Yıldırım (1990), Pelin Eroktay (2004) . THY : Aslı Kalaç (1995), Büşra Şahin (1997). GALATASARAY : İlkin Aydın (2000). İLBANK : Yağmur Karaoğlu (2001). KUZEY BORU : Ezgi Akyaldız (1998). KARAYOLLARI : Ayçin Akyol (1999). AYDIN BÜYÜKŞEHİR : Eylül Akarçeşme (1999) Burada isimlerini göreceğiniz genç voleybolcular, çocukluklarını dahi yaşayamadan hayatlarını voleybola adamış insanlar... Sayıları sadece bu kadarla da sınırlı değil tabi...Bunlar, son 1-2 yılda milli takımlara ya da kamplarına davet edilen, kendi kulüp takımlarında da (belki) birkaç dakika, ya da sadece servis atmak için oyuna alınan, genç isimler. Bunlar dışında inanın 3-5 misli isim daha, çocukluklarını-gençliklerini voleybol sporu için feda etmiş, çalışıp didinerek kenarda sıranın ne zaman kendilerine geleceğini bekliyor... Umutsuzca ! Geçen günlerde paylaştığım bir yazıda, Türk Voleybolunda (kadın-erkek) kapıda bekleyen ve "büyük tehlike" olarak nitelendirdiğim 3+3 yabancı izni konusunu ele almıştım.Öncülüğünü Türk Milli Takımını da teslim ettiğimiz İtalyan Guidetti'nin ve devlet destekli "bol paralı" Vakıfbank'ın yaptığı, Voleybol Federasyonu'nun da onların peşine takıldığı 3'ü aynı anda ilk 6'da, diğer 3'ü de kenarda olmak üzere 6 yabancıya takımlarımızda yer verilmesinin, Türk Voleybolu adına "cinayet" olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Çoğu Lig takımlarımızın, kulüp bütçelerine getireceği büyük mali yük nedeniyle itiraz ettiği 6 yabancı kuralı, dilerim "para babası" Vakıfbank'ın baskısına karşın kabul görmez... Ama o kabul görmese bile, 2 takımımızda, Türk Vatandaşlığına geçen Vargas ve Alexia ile, ilk 6'lardaki yabancı sayısı, istemesek de 4'e çıkacak ! Dolayısıyla iki takımımızda ilk 6'dan ya da kadrodan birer voleybolcunun, A takım dışında kalmasına neden olacak. Benim bu konudaki ilk önerim; bu sonradan Türk Vatandaşlığına geçen yabancıların Lig maçlarımızda "yabancı" statüsünde devam etmeleri yolunda bir karar almak olmalı. Konu belki biraz esnetilerek, kenardaki bir yabancı sayısının, sadece Türk Vatandaşlığına geçen yabancı sporcuların katılımı ile 2'ye çıkartılması olabilir. Ama ilk 6'daki sayı, bu Türk Vatandaşı yabancı sporcu oyunda olsun olmasın 3'ü geçmemeli. Çünkü bu 2 yabancı, kulüp takımlarında olduğu gibi A Milli Takımımızda da 2 Türk sporcusunun önünü tıkayacaktır ! Şimdi geliyorum zurnanın "zırt" dediği noktaya... Bu önerimi okuyanlar; "kulüplere ve Federasyona mali yük getirir" savı ile mantıklı görmeyebilirler... Ama inanın bu önerimin maliyeti, takımların 3+3 kuralının gelmesi halinde, kenarda oturacak tek bir yabancı oyuncunun maliyetini bile geçmeyecektir. Üstelik getirilecek bu yenilik, emin olun Türk Voleybolcuların Milli Takımlardaki başarısının artmasını ve kulüplerimizde alt yapılardan sayıca daha çok ve kaliteli oyuncu çıkmasını sağlayacaktır. Bu önerim; yabancı oyuncuların yer almayacağı ve tek amacı genç oyunculara maç deneyimi kazandırmak olan bir MİLLİ LİG kurulmasıdır. Türkiye Ligi Takımları bünyesinde, A takım kadrolarındaki her maçta kullandıkları 7-8 oyuncu dışında kalan 23-24 yaşını geçmemiş 6-7 sporcuya, bir o kadar daha genç sporcu ekleyerek oluşturulacak kadroların mücadele edeceği bu Milli Lig, inanın Türk voleybolu için bir çıkış yolu olabilir... Antrenörlüğünü de A takım yardımcı antrenörünün yapacağı bu iki kadro arasında sezon içerisinde serbest bırakılacak geçişkenlik de, oyuncular arasında A Takım kadrosuna girebilmek için kıran kırana bir mücadeleyi de beraberinde getirecektir. Takımlarında kenarda oturup sadece alınan sayılarda ve maç sonunda sevince katılan o voleybolcuların, her hafta 3-4 ya da 5 setlik maçlar oynamalarının sağlayacağı gelişimi düşünememek için, kör olmak gerek ! Bazı kulüplerimiz bunu alt liglerde yeni takımlar oluşturarak yapmaya çalışıyorlar ama, her iki uygulama arasında, detaylı düşünüldüğünde çok fark olduğu görülebilir. Örneğin Vakıfbank'ta bir Tuğba Şenoğlu, Buket Gülübay, Derya Cebecioğlu, Fenerbahçe'de Tutku Burcu Yüzgenç, Beliz Başkır, İpar Özay Kurt, Eczacıbaşı'nda Yasemin Güveli, G.Saray'da İlkin Aydın, takımlarında ya da Milli Takımda kenarda oturarak nasıl gelişecek? Bir Ebrar'ın bir sezon Yeşilyurt'ta oynayarak sağladığı gelişimi, bu saydığım sporcularımız har hafta maç oynayarak niçin sağlamasın ? Kulüplerin alt liglerde kurdukları ya da destekledikleri takımların, 2-3 sınıf atlayıp A takım kadrosuna yükselen ama süre alamayan bu sporculara ne faydası olacak? Benim önerim, işte bu tip oyunculara ana ligin hemen altında oluşturulacak ligde, olabildiğince çok maç yapmalarını sağlayacak bir çözüm önerisidir.

Neşet ÖZMEN (1952- 11 Ocak 2022)

Ankara'da 1952 yılında doğan Neşet Özmen, bir yıl Ankara Ankara Atatürk Lisesi'nde okuduktan sonra yeni açılan Çankaya Lisesi'nden mezun oldu. Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü'nü bitirerek spor eğitimli bir spor gazetecisi oldu. Lise son sınıfta iken, 1969 yılında Hür Anadolu Gazetesi'nde stajyer spor muhabiri olarak mesleğe ilk adımlarını atan Özmen, daha sonra rahmetli Aydın Köker'in isteği ile Milliyet Gazetesi'ne geçti ve 1972-1974 yılları arasında Ankara spor servisinde görev yaptı.1974 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü'nü kazandı ve mesleğe başladığım Hür Anadolu Gazetesi'ne geri döndü. 1976 yılında yüksek öğrenimini tamamladı. Aynı yıl rahmetli Ülkü Arman'ın çağrısı üzerine Hürriyet Gazetesi Ankara spor servisinde göreve başladı. Hürriyet Gazetesi'nde spor muhabiri ve spor servisi şefi olarak 1996 yılına kadar görev yaptı, 1996 yılında gazeteden atılmasını takiben, 44 yaşında Basın Şeref Kartı sahibi bir gazeteci olarak meslekten emekli oldu. Türkiye Spor Yazarları Derneği'ne, Gazeteciler Cemiyeti'ne, Çağdaş Gazeteciler Derneği'ne, Foto Muhabirleri Derneği'ne üye oldu. Her 4 meslek örgütünden de, çeşitli yıllarda haber ve fotoğraf dalında ödüller kazandı. 1968 yılından 1975 yılına dek sırasıyla Bahçeli Gençlik, Gençlerbirliği ve Ankara Demirspor Kulüplerinde hoby denilebilecek düzeyde basketbol ve voleybol oynayan Neşet Özmen 1969 yılında, Basketbol Federasyonu tarafından açılan kursu bitirerek basketbol hakemi oldu ve ilerleyen yıllarda Milli kokartı taktı. Emekli olduktan sonra 1996 yılından 2017 yılına kadar, yine Ankara'da tanıtım ve reklam fotoğrafçılığı iş kolunda iki kardeşiyle birlikte fotoğraf çekerek ekmeğini kazandı.1982 yılında gazeteci Filiz Özmen'le evlenen ve Melis isminde bir kızı ve Bozok isminde bir torunu da var Neşet Özmen'in.