Alabanda Turizm Şirketi’nin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı A. Refik Kutluer’in “gizemli” Tarsus kazısıyla ilgili yazdığı İngilizce makale, uluslararası hakemli arkeoloji dergisi “Ancient Origins”ta yayınlandı. Söz konusu kazıda Aziz Paul’ün kayıp İncili’nin bulunduğunu ve bu kaynağın mevcut Hristiyanlık öğretisiyle tezat oluşturduğu için Vatikan tarafından gizlenmiş olabileceğini yazan Kutluer’in makalesi, yayınlandığı ilk haftada “En çok okunanlar” listesine girdi. Aynı dergide daha önce de Göbeklitepe’ye ilişkin bir makalesi yayınlanan Kutluer, derginin yazar kadrosuna dâhil edildi. Kutluer, yazı dizimizin ilk kısmında söz konusu makaleleri hakkında 24 Saat gazetesine bilgi verirken, röportajımızın ikinci kısmında ise felsefi, tarihi ve bilimsel çalışmalarını anlattı
[caption id="attachment_227287" align="alignright" width="396"] Aziz Paul (Tarsuslu Saul)[/caption] SULTAN YAVUZ/ANKARA - Turizmci A. Refik Kutluer'in, “esrarengiz” Tarsus kazısına ilişkin İngilizce yazdığı makale, uluslararası hakemli arkeoloji dergisi “Ancient Origins”te yayınlanarak, ilk haftadan “En çok okunanlar listesinde” ilk on bilimsel çalışma arasına girdi. Alabanda Turizm Şirketi’nin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Kutluer, Tarsus’ta MİT ve Özel Harekât polislerinin gözetiminde bir yıl süren ve milletvekillerinin dâhi alınmadığı, bu süreçte bir polis memurunun da öldürüldüğü kazıya ilişkin, Aziz Paul’ün İncili’nin bulunduğunu ve Vatikan tarafından gizlendiği savında bulundu. Kazıya ilişkin, “Bir şey bulunmadı” şeklinde açıklama yapılması ve azami ölçüde gizlilikle yürütülmesi, kamuoyunda pek çok spekülasyona yol açarken, kendisi de eğitim hayatının önemli bir bölümünü Tarsus’ta tamamlayan turizmci Kutluer, makaleyi okuyanları ikiye böldü. Muhafazakâr Hristiyanlar tarafından özellikle söz konusu İncil’in var olan Hristiyanlık inancıyla örtüşmemesi ve makale içinde yer alan tarihteki dört farklı İsa’ya gönderme yapılması eleştirilirken, hem kazıya hem de tarihsel bulgulara vurgu yapması sebebiyle pek çok okur tarafından da beğeni aldı. Kutluer’in kullandığı akıcı dil ve makalenin kurgulanış şekli, akıllara Dan Brown kitaplarını getirirken, Kutluer aynı zamanda bu çalışmasının Türkiye turizmi için de bir fırsat olacağını söyledi. Daha önce de aynı dergide Göbeklitepe ile ilgili tartışma yaratan bir makaleye imza atan Kutluer, İrlanda merkezli “Ancient Origins” isimli derginin yazarları arasına katıldı. Amerika’daki Travel Institute’un eğitimi ile aldığı unvan olan “Sertifikalı Seyahat Endüstrisi Yöneticisi” olarak, enstitünün dergisinde turizm ile ilgili makaleleri de yayınlanan Kutluer, özellikle “Antik Dünyanın 7 Harikası” ve “Sanal Turizm” ile ilgili çalışmalarıyla adından söz ettirdi. Kutluer ayrıca 12 yıldır, klasik müzik icracısı eşi ile birlikte düzenlediği, “Uluslararası Şefika Kutluer Festivali’nde “Zaman ve Algı” ve “Korumak için Tanımak Lazım” başlıklı konuşmalar yaparak bu konularda bir bilinç oluşturmaya çalışıyor. Kutluer, 24 Saat gazetesine yaptığı açıklamada, Tarsus’un on bin yılı aşan tarihi ile çok önemli değerlere sahip olduğunu ve Tarsus’un UNESCO koruması altına girmesi için belediyenin girişimlerine katkıda bulunmaya çalıştığını söyledi. Tarsus’un felsefi geçmişi, Hristiyanlık, Mitra ve Stoa bağlantısı, efsaneleri, antik dünyanın çok önemli üniversite ve kütüphanesine sahip olması gibi özelliklerin bu makalenin fikrini oluşturduğunu kaydeden Kutluer, Tarsus’ta gerçekleştirilen “gizemli” kazı ve kazı ile ilgili tatmin edici bir açıklama yapılmamış olması, gizemli söylentiler ve Vatikan’ın açıklamalarının, söz konusu çalışmada belirleyici olduğunu söyledi. "Genel kabul gören düşünceye aykırı diye yok edildi ya da gizlendi" “Ancient Origins” gibi dünyada çok okunan, hakemli bir dergide İngilizce makale yayınlayabilmek oldukça meşakkatli kabul ediliyor. Aynı dergide ikinci kez makalesi çıkan bir Türk olarak takdir edildiğini kaydeden Kutluer, sosyal medyadaki yorumlar arasında, özellikle “İlk defa merak ettiğimiz bir konuda ayağı basan bir görüş bulduk” düşüncesinin ağır bastığını, tutucu kişilerin ise rahatsız olduklarını ifade etti. Kutluer, söz konusu makalesini şöyle anlattı: "Tarsus'taki kazının sona ermesinden sonra bir sonuç çıkmaması ve tatmin edici bir açıklama yapılmamasının ardından, neden Vatikan gibi üst düzey bir açıklama, büyükelçilik kanalıyla yapılmak zorunda kaldı? Önemsenmeyebilirdi. Resmi açıklamalar bir şey bulunmadığını söylüyor, o zaman neden bu gizlilik? Silahlı koruma altında yapılan bir kazı ve nedeni açıklanmayan bir de polis cinayeti... Bunlar bir araya gelince, üstüne de Papalık tarafından 'Bizim, bulunduğu söylenen kayıp İncil'le ya da cinayetle alâkamız yoktur' denilince, bardağı taşıran son damla oldu. Kazıyla ilgili düşünceler ortaya çıkınca, ben de Tarsus'la ilgili uluslararası ilgi çeken bir makale yazayım istedim ve böylece ortaya Dan Brown tarzı bir hikâye çıkıp ilgi gördü. Fakat bunun yanında, makale Tarsus'un felsefi önemi gibi pek çok bilgi de içeriyor. Sonuçta bir kitap değil, belli kelime sayısıyla sınırlı bir makale ancak buradan uzun bir kitap da, senaryo da, film de çıkabilir bir gün. Bu gizemli kazıyla birlikte, Aziz Paul'ün kayıp İncili'nin bulunduğunu iddia ediyorum. Tarihte başkalarının da bu tip yorumları var. Yani bu İncil'deki gibi yorumlar, zamanında su üstüne çıktığı için İznik Konsey'i yapılmış ve İnciller yok edilmiş, sadece dört tanesi seçilmiş. Bazıları da yok edilip, bunlarla ilgili konuşanlar aforoz edilmiş. Ciddi bir şey olduğu belli, ya Aziz Paul'ün kayıp İncil'i bulundu, ki burada İsa'nın aslında Allah'ın oğlu olmadığı belirtiliyor ya da İncil'İn kendisi bulunmadıysa bile, İncil'le ilgili yaptığı çalışmanın belgeleri bulundu. Aziz Paul'ün görüşleri sadece bazı mektuplarla mevcut İncil'de kendine yer bulabilmiş. Bu belgeler de genel kabul gören düşünceye aykırı diye yok edildi ya da gizlendi. İddiam bu..." Kutluer, tutucu Hristiyanlarca gösterilen sert reaksiyon kadar, destekleyen ve açılımda bulunanların da fazla olduğuna dikkat çekerek, bundan herhangi bir rahatsızlık duymadığını dile getirdi. Makalede, tarihte bilinen dört İsa'nın olduğunu belirten Kutluer, "Bizi ilgilendiren Borlu İsa da çok rahatsız ettiği için o zamanki güç sahiplerince ismi değiştiriliyor, unutturulmak isteniyor. Bunun somut örnekleri var. İnsanlar rahatsız olabilir ama ne yapalım, gerçeklerin de yazılması gerekiyor. Bunun yanı sıra, biliyorsunuz o zamanki Hristiyanlar, Roma ordusundan kaçıyor ve Kapadokya'da yer altında yaşıyorlar, tarihimizle ilgili irdelenmesi gereken olaylar bunlar. O Hristiyanlar kaçtıkları için savaşıyorlar ve özünde ekonomik, siyasi güç kavgası olduğu aşikâr. Bunları ve somut iddiaları anlattım ve sonuç olarak ilgi gördü, bir haftada 9000 kişi okudu, ilk on makale arasına girdi. Bunların olması Türkiye için de gurur verici. Bilim insanları, uluslararası hakemli bir bilimsel dergide makale yayınlanabilmesinin ne kadar meşakkatli olduğunu bilirler. Kaldı ki ben arkeolog değilim, dalımda yazmadığım hâlde bunun gerçekleşmesi ayrıca gurur verici. Devamı gelecek inşallah" dedi. [caption id="attachment_227288" align="alignright" width="452"] Mitra Tapınağı “Donuktaş”[/caption] "Göbeklitepe, Bir Kurban Ritüeli Tapınağı mı?" Kutluer, aynı dergide daha önce yayınlanan Göbeklitepe ile ilgili makalesinin de ezber bozduğunu hatırlatarak, yazılı tarihi değiştiren kazının aynı zamanda din kitaplarındaki insanlık tarihiyle örtüşmediğini belirtti. Göbeklitepe'nin değerinin Türkiye'de bilinmesinden memnun olduğunu kaydeden Kutluer, ilginç olanın hâlâ Göbeklitepe'nin neden yapıldığı sorusuna cevap bulunamaması olduğunu ifade ederek, makalesini şöyle anlattı: "Ben bu sorudan hareketle konuya bakmak istedim. Düşünceme göre, o yıllarda yerleşik düzene geçmeyen avcı toplayıcı insanlar gök tanrılara tapıyor ve onlardan korkuyorlardı. Bir bakıyorlar yıldırım düşüyor, yangın çıkıyor, sel gibi afetler meydana geliyor ve 'Tanrılar bize kızıyor' diye düşünüyorlar. Bu nedenle tanrıları hoş tutma, memnun etme ihtiyacı duyuyorlar. Bu sırada toprağa tohum düştüğünü ve filizlendiğini görüyorlar. Tıpkı bizim gibi ölümü anlamıyorlar ancak bana kalırsa ölüleri gömme sebepleri, tohum gibi toprağın altından yeniden canlanacağını sanmaları. Değerlendirirken, o zamanın insanının nasıl düşüneceğini tahmin etmelisiniz. Tarım yapmak istiyorlar ama bunun için tabiata bağımlılar ve o şartlarda gök tanrıların fırtına çıkarmaması, yağmur yağdırması gibi istekler için onları memnun etmeleri gerekiyor. Tanrılar insanların en sevdiklerini genç yaşta yanına alabiliyor, onları cezalandırabiliyor. Dolayısıyla genç ve güzel kişilerin onlara sunulması, aynı zamanda hayvanların da kurban edilmesi tanrıların hoşuna gidiyor olabilirdi. Bu nedenle Göbeklitepe tapınakları, tanrıları hoş tutmak için kurban ritüeli uygulanan yerlerdi, iddiam bu..." Orijinali İngilizce olan makalenin Türkçe tercümesi: https://www.alabanda.com.tr/ Türkçe karşılığı “Göbeklitepe, Bir Kurban Ritüeli Tapınağı mı?” olan makalenin bağlantısı: https://www.ancient-origins. 2. BÖLÜM YARIN...

A. Refik Kutluer kimdir?

Tarsus Amerikan Koleji mezunu olan Refik Kutluer, daha sonra ODTÜ Ekonomi ve İstatistik bölümünü bitirdi. Ankara'ya yerleşerek, evlenen Kutluer, önce, hâlâ devam eden Ref Prodüksiyon Şirketi'ni kurdu, daha sonra Alabanda Turizm Şirketi'ne ortak oldu. 1974'ten bu yana iş hayatında olan ve hep kendi işini yapan Kutluer, aynı zamanda Amerika’daki Travel Institute’un eğitimi ile aldığı unvan olan (Certified Travel Industry Executive) “Sertifikalı Seyahat Endüstrisi Yöneticisi” olarak, Alabanda Turizm Şirketi'nin Genel Müdürlüğü'nü ve Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürüyor. Flüt virtüözü eşi Şefika Kutluer ile birlikte 12 yıldır "Uluslararası Şefika Kutluer Festivali"ni düzenleyen Kutluer, aynı zamanda Sağlık ve Eğitim Vakfı ile Uluslararası Mevlana Vakfı’nın da yönetim kurulu üyesi.
Editör: Ahmet Ertüm