Son Dakika

Üniversitelerde akademik özerklik tartışması

Abone Ol
ESRA ÜLKAR Boğaziçi Üniversitesi'ne AK Parti'den geçmişte milletvekili aday adayı olan Haliç Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasına karşı tepkiler sürüyor. Akademisyen ve öğrenciler kararı protesto ederken, Change.org'da "Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni rektörü demokratik seçimle göreve gelsin" başlıklı bir imza kampanyası başlatıldı. Binlerce kişi kampanyaya destek verdi. Boğaziçi'nde yaşanan atama krizi ilk değil. 2016'daki rektörlük seçimlerinde Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu oyların yüzde 86'sını almasına rağmen atanmamış, yerine aday olmayan Prof. Dr. Mehmed Özkan atanmıştı. Yine 2016'da İstanbul Üniversitesi'nde yapılan rektörlük seçimlerinde en çok oyu alan Prof. Dr. Raşit Tükel'in yerine ikinci sıradaki aday Prof. Dr. Mahmut Ak rektör olarak atanmıştı. O dönemde de öğrenciler ve akademisyenler karara tepki göstermişti. Peki, akademisyenler ve öğrenciler bu atamalara neden tepki gösteriyor? Rektörler üniversitede yapılan seçimle atanırken bu karardan neden ve ne zaman vazgeçildi? Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği eski Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ve 2016'da İstanbul Üniversitesi'nde en çok oyu aldığı halde ataması yapılmayan rektör adaylarından Prof. Dr. Raşit Tükel son gelişmeleri 24 Saat’e yorumladı. [caption id="attachment_202830" align="alignright" width="318"] Prof. Dr. Tahsin Yeşildere[/caption] 'SİYASİ BİR ATAMA' Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği eski Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, atamanın siyasi bir atama olduğunu iddia ederek, üniversitelere rektör atama süreçleriyle ilgili şunları söyledi: "Türkiye'de üniversitelerin özerk ve demokratik bir yapıya kavuşması için hiçbir siyasi iktidar adım atmadı. Bugüne kadar herkes kendi siyasi görüşündeki rektörleri atamaya gayret gösterdi. Dernek olarak Abdullah Gül ile görüştüğümüzde rektör adayları hakkında MİT'ten de bilgi aldıklarını söylemişti. 2000'li yıllarda üniversitelere bir seçim modeli getirildi. Üniversitenin içinden rektör adayları çıkıyor, öğretim üyeleri oy kullanıyordu. En çok oy alan altı kişi YÖK'e iletiliyor, YÖK bu sayıyı üçe indirerek cumhurbaşkanına sunuyordu. Cumhurbaşkanı da bunlardan birini atıyordu. Ancak en çok oyu alsa dahi atanmayan rektörler de oldu. İstanbul Üniversitesi'nde, ODTÜ'de yapılan bu atamalara akademisyenler ve öğrenciler tepki gösterdi. Kanun Hükmündeki Kararnameler (KHK) ile 2016'da karar çıkarıldı ve rektörler atama yöntemiyle belirlenmeye başlandı. Rektör adayları YÖK’e başvuruyor. Tek kriter üç yıllık profesör olma şartı. Bu kriter bile zaman zaman esnetildi. Bazı rektörlerin atanabilmesi için bir haftalığına yasa değişti. Atamalar tamamen siyasete dayalı olarak cumhurbaşkanı tarafından yapılmaya başlandı. Boğaziçi’ne belki üniversite içinden bir atama olsaydı bu kadar ses çıkmayabilirdi. Bu oradaki üniversite öğretim elemanlarına da bir saygısızlık. Akademiye 2009'da girip çok kısa süreli akademik hayatı olan bir kişi Boğaziçi gibi uluslararası tanınırlığı olan Türkiye'nin en önemli üniversitesine rektör atanıyor. Bu tamamen siyasi bir atamadır. YÖK'ün sayfasında atanan kişiyle ilgili bir şeffaflık da yok. Prof. Bulu senato üyelerini ve yönetim kurulunu tanışma toplantısına çağırdı ama hocalar katılmadı. Bu durumda Bulu çalışabilir mi, ne yapabilir soru işaretleri var. Umarız üniversite bu depremi kısa sürede atlatabilir." [caption id="attachment_202829" align="alignright" width="360"] Prof. Dr. Raşit Tükel[/caption] ‘BİLİMLER ÖZGÜRLÜKLER GİDEREK DARALIYOR’ 2016'da İstanbul Üniversitesi'nde yapılan rektörlük seçimlerinde en çok oy alan Prof. Dr. Raşit Tükel'in yerine ikinci sırada olan Prof. Dr. Mahmut Ak atanmıştı. Bu atama da o dönemde çok tartışılmış, protestolara neden olmuştu. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Raşit Tükel, bu atama yönteminin üniversite geleneğine uygun olmadığını ifade ederek şunları söyledi: "Üniversitelerde rektörlük seçimleri yapılırken de en yüksek oy alan kişiler atanmayabiliyordu. O zaman da seçimlere uyulması gerektiğini ifade etmiştik. Bilimsel özgürlükleri, akademik özerkliği dile getirmiştik. Sadece rektörlük için değil dekanlık ve bölüm başkanlıklarını belirlemek de dahil olmak üzere akademik seçimlerin yapılmasını istemiştik. Giderek koşullar üniversiteler aleyhine gelişti. Seçim sonuçları dikkate alınmadan atama yapılırken bir aşamadan sonra sadece atanarak rektörler belirlenmeye başlandı. Bu da üniversitelerde özerk akademik yapının giderek bozulmasını, bilimsel özgürlüklerin giderek daraldığı bir ortama girilmesini getirmiş oldu. Boğaziçi'nde öğrenciler ve akademisyenler bu tarz bir atamaya tepkilerini gösteriyorlar. Bu çok haklı bir tepki. Üniversite bilimsel özgürlüklerin olduğu bir ortam olmalı ve bu türden siyasi bağlantılar içerisinde yukarıdan atanmış kişilerin rektör olmasının üniversite için uygun akademik bir ortamın oluşturmayacağı çok açık. Bunun sadece Boğaziçi ile sınırlı olmadığını bilmemiz gerekiyor. Tüm üniversitelerde benzer bir konu var. Sadece, atanan kişinin üniversite öğretim üyesi olup olmaması ölçüt değil, bu atama yöntemi üniversite geleneğine uygun bir yöntem değil.”