Biliyorsunuz su meselesi sonunda tatlıya kavuştu. Malum Nasrettin Hoca hikayesi gibi. Sonuçta onca naneyi yedikten sonra eşeğe dönüşümlü binmede uzlaşıldı, formül bulundu ve Nisan’dan bu yana sürmekte olan pehlivan tefrikası sona erdi.

Ne oldu peki? Detayları haber sayfalarında ama özetlersek yönetim devlette, dağıtım özel-devlet ortaklığı ile arzu eden belediyelerin ucuz fiyatlı su alımında bulundu.

Nihayette, olan oldu, iş çözüldü. Üstelik de herkesin hayranlık duyarak icraatını izleyen CTP-UBP koalisyonu da bozulmadı. Aferin işgüzarlara… Pardon, işgüderlere.

Bu hafta iki haftadır ertelediğim bir konuya değinmek istiyorum. Kıbrıs’ta yayınlanan ilk mizah gazetesi "Akbaba" büyük gayretlerle günümüz Türkçesine aktarılarak, değerlendirmelerle birlikte yayınlandı. Değerli iki dostum bu çalımlaya imza attı. Birisi Mustafa Kemal Kasapoğlu. Deli mi deli bir araştırmacı. Yıllardır kendisini Vakıflar İdaresi araştırmalarına vermiş. Eski kayıtlar diyorsunuz, Kasapoğlu karşınızda. Maraş’ta vakıf arazileri diyorsunuz, Kasapoğlu karşınızda. Emeklerini takdir etmek lazım. Bir kişilik büyük bir ordu adeta.

Doç. Dr. Soyalp Tamçelik’e gelince, çok enteresan bir kişilik. Ne zaman vakit buluyor ne zaman yazıyor bilemiyorum ama yazdıklarını okumaya vakit bulamıyor insan. Gazi Üniversitesi’nde akademik çalışmalarını bilmesem "Çok vakti var" diyeceğim, ama öyle de değil. Daha önce yapılan önerilerin kıyaslamasını mı istiyorsunuz, yoksa Annan planındaki herhangi bir konuyu mu merak ettiniz? Her ne ise araştırmak istediğiniz Soyalp dostumun muhakkak o konuda en az bir araştırması veya makalesi var. Kıbrıs konusunun akçe etmediği bu günlerde davaya sahip çıkan, katkı koyan beyinlere şükran duymak lazım.

Bu iki dostum yayına hazırlamış Akbaba’yı. Bir başka dostumun, Necdet Buluz (Sivaslı) üstadımızın, yazısını sizlerle paylaşmak istedim ben bu hafta:

 Kıbrıs’ta mizah gazetesi Akbaba  yayında…

Kıbrıs’ta Mizah Gazetesi Akbaba günümüz Türkçesine aktarılması ve değerlendirilmesi ile yayınlandı. Gazi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Doç. Dr Soyalp Tamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’nun imzasını taşıyan Akbaba’nın çok büyük bir boşluğu dolduracağı söyleniyor.

Doç.Dr.Tamçelik, Akbaba ile ilgili olarak "Yaklaşık 3 yıl süren çalışmamızın Kıbrıs kültür ve basın tarihi için önemli olduğunu, ilk kez böyle bir çalışma yapıldığını ve birebir çeviri yapılarak değerlendirildiğini sizinle paylaşmak istiyorum. Ankara’da Gazi Kitabevi’den çıkan kitabın isteme adresi: http://www.gazikitabevi.com.tr/…/kibrista-mizah-gazetesigun…;" diyor.

 Mizah Gazetesi Akbaba’nın önsözünü İsmail Bozkurt yapmış. Önsözde şöyle deniliyor:

"Halkın olduğu yerde övgü gibi sövgünün de, yüceltmenin yanında küçümsemenin de, kasidenin karşıtı yerginin de bulunması çok doğaldır. Övgülerin, sövgülerin, taşlamaların, haşlamaların, güldürücü fıkraların, karikatürlerin, mizahî sahne oyunlarının olmadığı bir toplumdan ‘sağlıklıdır’ diye söz edilemez"[1]ve sağlıklı bir toplumsal bellek oluşamaz. Koşut olarak bellek kaybına uğrayan insanın nasıl kimliğinden çok şey yitirirse, bir toplum da bellek yitimi yaşadığında kimliğinden çok şey yitirir.

Ne yazık ki Kıbrıs Türk Halkı da ciddi boyutta "belleksizleşmiş" ya da "toplumsal bellek yitimine" uğramıştır ve bunun doğal sonucu olarak da "kimlik bunalımı", "bilinç bulanıklığı" ve "yurttaşlık bilinçsizliği" yaşamaktadır. Zaman zaman yoğunlaşarak yaşanan "kimlik" tartışmaları bunun göstergelerden biridir.

Soyalp Tamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’nun "Kıbrıs’ta Mizah Gazetesi AKBABA (Günümüz Türkçesine Aktarılması ve Değerlendirilmesi)" kitabını, her yeni kitap gibi, toplumsal belleğe yapılan bir katkı olarak görüyor ve en başta bu yönden önemsiyorum.

Soyalp Tamçelik, bana göre Kıbrıs Türklerinin yüz aklarından, genç bir akademisyendir. Ankara’ya gidip de onunla konuşup dertleşmezsem bir eksiklik duyarım. Benzer eksikliği o Ada’ya geldiğinde de duyarım. Çalışkan, hızlı, oranda üretken ve zekidir. Çalışmalarını, beğeni, takdir ve hayranlıkla izlemeye çalışıyorum ama üretkenliğinin hızı karşısında onu izlemekte ciddi biçimde zorlandığım zamanlar olduğunu itiraf etmeliyim.

Mustafa Kemal Kasapoğlu ise toplumda hak ettiği yeri alamamış bir kişidir. Yandaşlığa ve rozete göre adım atan siyaset kurumumuzun yaralanamadığı bir değerdir. Arapça ve Osmanlıcadaki donanım ve birikimini bile yeteri kadar değerlendirmiyor.

Soyalp Tamçelik’in kendi uzmanlık alanı olan uluslararası ilişkiler, uluslararası hukuk, tarih ve özellikle stratejik araştırmaların dışına çıkan bu eserin iki paydaşından biri olması beni şaşırtmadı. Benzer çalışmalarının gün ışığına çıkması da beni şaşırtmayacak! Aslında bu, onun yalnızca kariyer üretimi ve yayımcılığı yapmadığının, toplumsal duyarlılık açısından da güçlü olduğunun kanıtıdır. Akbaba gibi, bir mizah gazetesinin içine ve ruhuna dalmasını başka türlü yorumlamak mümkün değildir.

Akbaba, 19. yüzyıl sonlarında, batı tarzı Kıbrıs Türk Mizah Edebiyatı’nın bilinen keskin zekâlı ilk ustası Ahmet Tevfik Efendi’nin çıkardığı bir mizah yayınıdır. Elbette ki ondan önce de "bu topraklarda gülen, güldüren, güldürürken düşündüren insanlarımız ve onların bir şekilde elden ele, dilden dile, kulaktan kulağa aktarıldıkça çoğalan, çoğaldıkça bilinen ve sevilen fikir çiçekleri mutlaka vardı"[2] ama onların ürünleri, bize yazılı edebiyat olarak değil, halkbilim ürünü olarak geldi.

Tüm dünyada, genelde mizahı, özelde hicvi besleyen en zengin kaynak, Akbaba örneğinde olduğu gibi siyasettir. Nitekim Akbaba, İngiliz yönetimindeki Kıbrıs’ta yayımlandı, ama Osmanlı Padişahı müstebit Abdülhamit’i o denli rahatsız etti ki, Ahmet Tevfik Efendi için idam hükmü çıktı ve Osmanlı topraklarına girmesi yasaklandı.

Etkisi o kadar büyüktü Akbaba’nın!

Ne yazık ki günümüzde Kıbrıs Türk Halkı’nda, bırakınız Akbaba gibi etkili bir yayın çıkmasını; mizah edebiyatı sayılabilecek sıradan ürünler bile giderek daha az gün ışığına çıkmaktadır. O zaman aklıma şu soru geliyor: Kuzey Kıbrıs’ta siyaset dibe vurmuş, o oranda da dalga geçilip alay edilen bir noktada iken mizah edebiyatının günümüzde güdük kalmasının nedeni nedir?

Kesin olarak öyle olduğunu savlayabilecek durumda değilim ama bunun, yazımın başında sözünü ettiğim "belleksizleşme" ya da "toplumsal bellek yitimi",bu bağlamda "kimlik bunalımı", "bilinç bulanıklığı" ve "yurttaşlık bilinçsizliği" ile bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Kıbrıs Türklerinin mizah edebiyatının çok az araştırıldığının da söylemeliyim.

En başta rahmetli Suna Atun’un mizahın yalnız hiciv biçimini ele alan"Kıbrıs Türk Hiciv Şiiri Antolojisi (1834 – 2004)" eseri var. "Derleme" sözcüğünü küçümseme anlamında kullanmıyorum, çünkü bu eser gerçek anlamda bir hazinedir.

Bu kapsamlı antolojinin dışında, kültürel araştırma nitelikli bazı çalışmalar da vardır.

Konuya Akbaba özelinden yaklaşan Soyalp Tamçelik ile Mustafa Kemal Kasaboğlu’nun eseri, -yanılmış olabilirim- sanıyorum ilk akademik çalışmadır.

Soyalp Tamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’nu içtenlikle kutlarken, yayın dünyasını zenginleştiren eserlerinin Kıbrıs Türklerinde mizah kültürünü tetiklemesini ve toplumsal belleğe katkısının büyük olmasını dilerim.

Akbaba’nın arka kapağında Doç. Dr. Soyalp Tamçelik’in yazısı ise şöyle:

Basın ile siyasal sistem arasındaki ilişki, çoğu zaman karmaşık ve tanımlanması oldukça güçtür. Ancak bu ilişkinin en belirgin yanı, ilgili ülkede veya kamuoyunda gündem belirlemiş olmasıdır.

Bundan hareketle toplumsal, siyasal ve kültürel değişimin olumlu ya da olumsuz yönlerinin kayıt altına alındığı alanlardan biri olan basının, adada gündem belirleme sürecine ve iç dinamiklerine bakmayı gerektirmiştir. Özellikle Kıbrıs Türk basınında mizah gazetelerinden biri olan Akbaba gazetesinin seçilmesi, dönemin sosyo-kültürel, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik değişimin merkeze yansımasıyla ve bunun dışarıdan nasıl algılandığıyla ilgili çarpıcı bir örnek olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu dönemde görülen ve adada Yeni Osmanlılar hareketinin temsilcilerinden olan Ahmet Tevfik Bey’in çalışmaları oldukça dikkat çekicidir. Zira Türk toplumu arasında ilk mizah gazetesi örneklerinde olan Kokonoz ve ardından çıkan Akbaba gazeteleri, bizzat Ahmet Tevfik tarafından yayımlanmışlardır. Ancak buradaki esas konu, aydınlanmacı düşünce sisteminin Kıbrıs Türk toplumu içinde yayılmasını ve sorgulayıcı zihniyetin gelişmesini sağlamak olmuştur. Bu nedenle Ahmet Tevfik, adadaki Türkler arasında ilk profesyonel gazeteci olma özelliğiyle ortaya çıkmış ve düşüncelerini bazen nesirle, bazen şiirle, bazen piyesle, bazen de fıkrayla anlatmaya çalışmıştır.

İşte bu çalışmayla, siz değerli okuyuculara ve araştırmacılara aktarmaya çalıştığımız başlıca düşünce, Kıbrıslı Türkler arasında erken dönem mizah gazetelerinden olan Akbaba’yı günümüz Türkçesine aktarmak, dönemin şartlarında göre gelişen olayların özelliğine bakmak ve Kıbrıs Türk Basın Tarihi’ne bir nebze de olsa katkı sağlamaktır.

[1]Harid Fedai, "Sunu," Kıbrıs Türk Hiciv Şiiri Antolojisi, Samtay Vakfı Yayınları, Lefkoşa, 2005, s. xix.

 [2]Bülent Fevzioğlu, "Ödünsüz İlke – İlkeli Yayın", Kıbrıs Türk Hiciv Şiiri Antolojisi, Samtay Vakfı Yayınları, Lefkoşa, 2005, s. xxi.