Çocukluğumuzda ve gençliğimizde sal sol nedir bilmezdik… Bu iki kelime geçtiğinde aklımıza futbol gelirdi. Sağ bek, sol bek veya sağ açık sol açık gibi.. Topa sağ ayak veya sol ayakla vurmak gibi. Liseyi bitirip üniversiteye başladığımız da sağ da sol da başka türlü şekillenmeye başlamıştı… Okullarda egemenlik, kalınan yurtlarda egemenlik sağlanması gibi… Sağcıya, milliyetçi, emperyalist uşağı, solcuya komünist Rus uşağı denilmeye başlanmışı…Gençler bu gruplar tarafından kendi yanlarında yer almaları için zorlanıyor, hatta okullarda bazen çatışmalar çıkıyordu.. Bu noktaya gelinceye kadar  okullarda ve yurtlarda kalan gençler hangi taraftan olduklarını belli etmenin yolunu bıyıkta buldu…Artık bıyıklar gençlerin hangi gurupta yer aldıklarını gösteren alameti farikaları olmuştu.. Uzaktan bakıldığında bariz bir şekilde tanınıyor ve sempatizanlarını hep yanına topluyordu…

Yıllar sonra Devrimci ve Milliyetçi bıyıklarının yanına yeni bir bıyık stili daha geldi.. Muhafazakar kesime mensup geçlerin ve kişilerin kullandığı badem bıyık stili…

Erkeklerin gruplar içinde belirlenmelerinin yöntemi bulunmuştu… Kızlarda ise sorun vardı.. Gençler yanlarında veya karşılarında olan bayanları tam tanıyamıyorlardı….  Bunu da saç kesim şekli ve baş bağlama ile çözümlediler….

Gençlerin kendi aralarında kullandıkları simgesel şekiller bazı partiler tarafından da benimsendi… Sonuçta gençlerin başlattıkları simgesel hareketlere bazı partiler tarafından  dört elle sahip çıkıldı..

12 Eylül sonrası Diyarbakır cezaevinde yatmış bir ülkücü dostumla dertleşirken bana “Bizler boşu boşuna bir birimizi harcamaya çalışmışız,  aslında ikimizin de idealimiz aynıymış” öz eleştirisini yaptı….

Ben de aynı şeyi düşündüm….  Ortak idealimiz olması gereken konularda her birimiz bu ideallerden birine tutunup yol almaya çalışmışız ve sonuçta bir arada olmamız gereken yerde paramparça olmuşuz..