Yusuf KANLI Diplomatik temaslar hassas işlerdir. Ziyaret veya toplantı öncesinde çok detaylı çalışmalar yapılır, sürpriz gelişmelere pek müsaade edilmez. Tabii ki görüşme ve temasların nasıl gelişeceği, alınan sonucun ne olacağı önceden tümüyle düzenlenemez. Ancak görüşme öncesinde ilgili bürokratik ekip her gelişmenin olumlu ve olumsuz senaryolarını hazırlayıp, siyasi yetkililerin tercihine sunarlar. Ayrıca, iki yabancı eşit düzeyde konuk Türkiye cumhurbaşkanınca kabul edilecek ise kabulde, yemek olacak veya masa başı görüşme olacak ise oturma düzeni ziyareti hazırlayan ekiplerce karşılıklı görüşülür, nahoş sürprizlere yer bırakılmaz. Nihayette, karşı tarafın güç kavgası nedeniyle bir sıkıntılı durum ortaya çıkarsa, her ne kadar sorun oradan kaynaklansa da, ev sahibi protokol servisi sorumluluktan kaçamaz. Bu açıdan AB Konsey ve Komisyon başkanları Ankara ziyareti sofa krizi bir protokol fiyaskosu sorumlunun kim olduğu hiç de dikkate alınmadan olarak hep hatırlanacaktır. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Türkiye ziyaretinin amacı ne idi? İki ülke diplomatik servisleri bu ziyaretin iyi hazırlanması için çok çalıştılar. Ama, Dendias’ın Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile kameralar önünde ağız dalaşına girmesi, adeta saldırgan bir üslupla Avrupa Birliği’ni Türk-Yunan anlaşmazlıklarında “üçüncü taraf” değil, Yunanistan’ın AB üyeliği dolayısıyla “doğrudan taraf” olduğunu iddia etmesi akla İspanyol Dışişleri Bakanı Arancha Gonzalez Laya’nın ziyaretinde de olduğu gibi “Yine mi diplomasi gafı?” sorusunu akla getirdi. Tabii ki yabancı bir konuğa yönelik daha nezaket ve nefasetle ev sahipliği yapmak gerekir. Ancak, mesele farklı. Yunan tarafının talebiyle “netameli konulara girmeme” girilmek zorunda kalınırsa da “karşı tarafa zorluk çıkaracak üslupta açıklama yapmamak” üzerine bir anlayış birliği oluşturuldu mu? Evet. Yunanlılar istedi. Türk diplomasisi de bunu kabul etti. Nitekim soru-cevap bölümüne kadar da hiçbir sorun yaşanmadı. Ancak Yunan bakan diplomatik teammüllerin dışına çıkıp, iddialara göre Başbakan Kyriakos Mitsotakis’in talimatıyla kendi ekibinin ricasıyla Türk tarafının kabul ettiği “hassas konulara girmeme” ve “karşı tarafı zor durumda bırakmama” ricasını ezdi geçti. Niye böyle davrandı Dendias? Birkaç sebep akla geliyor. Yunanistan son Doğu Akdeniz gerilimi sonrasında Almanya’nın baskısıyla kabul etmek ve Türkiye ile yürütmek zorunda kaldığı ikili müzakere çerçevesinden çıkmak, sorunlarını Türkiye ile Avrupa arasında, AB’nin baskısıyla çözmek istiyor. AB yaptırımlarını ilerletme isteğinin depreştiği Ankara ziyareti sonrasındaki beyanlarda ve AB’den gelen, özellikle de Fransa’dan, yaptırımların her an raftan indirilebileceği açıklamaları gösteriyor. Ve en yakışıksızı, Yunan-Kıbrıs Rum tarafının Cenevre’den çok endişe duyduğu ve Kıbrıs görüşmelerinde olası ilerlemeyi torpilleme kararı alındı iddiası. Kısaca, Yunan cephesinde yeni bir şey yok. Kıbrıs’ta çözüm istencinin olmadığını da, AB arkasına saklanıp Türkiye’den ödün alma amacını da herhalde Dendias’ın fırçasını yiyerek hatırlamak gerekmezdi. Nikos Anastasiades’in son açıklamaları Cenevre’nin “ölü doğum” olma haricinde şansı olmadığını zaten göstermiyor mu? BM parametrelerini, sanki Kıbrıs görüşmelerinden kaynaklanmıyormuş gibi, kutsallaştırıp “geri adım yok” dedi Rum lider. Başka? Kıbrıs Türklerinin yönetime etkin katılımını sembolize eden “olumlu oy” talebine, “sadece Kıbrıs Türklerini ilgilendiren konularda” deyip kestirip attı, Kıbrıs sorununun özet çıkış cümlesi olan “yönetimde etkinlikten taviz yok” dedi. İki devletliliği, egemen eşitliği asla kabul etmeyeceğini belirtip, konfederasyonu veya iki devletli çözümü reddetti. Dahası da var ama “Barut bitti” cevabı gibi, gerisini anlatmaya gerek yok. Dendias krizi Cenevre’nin ve Türkiye-AB gecekondu balayının kaçınılmaz çöküşünün ilanıydı… Biline!