Mehmet Necati GÜNGÖR / Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’i ziyaretimde, eski Başbakanlarımızdan rahmetli Bülent Ecevit’le ilgili önemli bir anekdot öğrendim. Bunu anlatmadan geçemeyeceğim. Cemiyetin eski başkanı rahmetli Beyhan Cenkçi hayattadır. Cemiyetin Antalya’nın Kaş ilçesinde üyelerine ait arsa ve yazlıklar vardır. Bunlardan birisi de Ecevit’e aittir. Ecevit o tarihte Ankara cezaevinde yatmaktadır Cenkçi, Ecevit’in hapishanede paraya ihtiyacı olabileceğini düşünerek, Kaş’ta Ecevit’e ait 1500 metrekarelik arsanın tapusunu  o tarihte yardımcısı olan Nazmi Bilgin kanalıyla kendisine gönderir. Ecevit, tapuyu teşekkür ederek geri çevirir. Aradan yıllar geçer, Beyhan Cenkçi vefat etmiş, başkanlığa Nazmi Bilgin gelmiştir. Hapisten çıkan Ecevit DSP’yi kurarak, siyasette yeniden var olmak istemiştir. Partinin kuruluş aşamasında paraya ihtiyacı olmuş olmalı ki Cemiyet Başkanı Nazmi Bilgin’i arar. Der ki; “Bir tarihte bana ait bir arsadan söz ederek tapusunu getirmiştiniz. O tapu halen duruyor mu?” Bilgin, “Evet” der, Ecevit, mümkünse Cemiyete gelerek tapuyu almak istediğini söyler. Nazmi bey, “hayır, siz yorulmayın, ben getireyim” der ve götürür. Aradan aylar geçer, Cemiyetin muhasebecisi Başkan Bilgin’e gelerek Bülent Ecevit tarafından yüklü bir para gönderildiğini söyler. Para konusunda hassasiyeti olan Nazmi Bilgin, bunun bir yanlışlık olabileceğini düşünerek Ecevit’i arar. Ecevit, parayı kendisinin gönderdiğini söyler. Sebebini de şöyle açıklar: “Cemiyetin en eski üyelerindenim. Baktım, hiç aidat ödemediğimi farkettim. Birikmiş aidat borcumu faiziyle birlikte hesaplattım, hesabınıza o parayı gönderdim.” Ecevit, arsanın parasının bir kısmını partisi için harcar, diğer kısmını da o tarihte bir yangın sonrası kül olan Gelibolu ormanlarının ihyası için Orman Genel Müdürlüğü’ne bağışlar. Bilgin, olayı duygulu bir ses tonuyla anlatırken, o anda benimle birlikte ziyaretine gelmiş olan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın ve diğer arkadaşlarımızın da duygulandığını farkettim. Bilgin’le rahmetli babalarımızın dostluğu dolayısıyla biribirimize “amcaoğlu” diye hitap ederiz. “Amcaoğlu, ben bu anekdotu yazmak isterim. İzin var mı?” dedim, elbette dedi. Hep birlikte ağzımızdan çıkan kelam şu oldu: “O dürüst insanlar beyaz atlarına binip gittiler.” Nazmi Bilgin’in babası da dürüst bir bakandı. Turhan Bilgin amcamız, AP iktidarında Demirel’in sağ kolu, vefakâr ve sadık arkadaşı olarak adını hiç bir şaibeye bulaştırmadan görevini tamamladı. Nevver teyzemiz, son nefesini verinceye kadar kiralık bir evde yaşadı. Yani, Ankara’da evleri bile olmadı. Dürüstlük, amcaoğlu’na babasından sirayet etmiş. Kılı kırk yarıyor, Cemiyet’in kuruşuna titriyor. Dürüstlük, elinde fırsat olan insanlar için ne güzel bir vasıf. Hayattayken kıymetleri bilinmese de, öldükten sonra rahmetle anılıyorlar. Rahmetli Ecevit gibi.