Mehmet Necati GÜNGÖR Gençlik yıllarımızın yıldızıydı. Türk sinemasının üç “as”ından birisi. Erzurumlu olması dolayısiyle, bizim için en birinci. Hiçbir filmini kaçırmadım. Eşref Kolçak, Orhan Günşiray, Ayhan Işık. Kendimizi bu yıldızlara benzetmeye çalışırdık. En çok da hemşehrimiz Eşref Kolçak’a. Baba rollerin adamlarıydılar. Onları hiç cıvık rollerde görmedik. Belki dünya görüşümüzü, ahlakımızı, sosyal bakışımızı onlar yönlendirdiler. Rahmetli babam çok yakışıklı bir adamdı. Çok iyi giyinir, kendine iyi bakardı. O’na “Erzurum’un Ayhan Işık’ı” derlerdi. Hakikaten, Ayhan Işık’a benzerdi. Ayhan Işık’ı bu kategoriye almam belki o yüzden. O’na da çok yakın durduk. Bugün Eşref Kolçak’ın vefat haberini alınca, gerçekten çok üzüldüm. Bir yakınımı kaybetmiş gibiyim. Gençlik yıllarımın idolünü kaybettim. Biz gençler, O’nun kadar yakışıklı değildik elbette. Ama her halimizi, her şeklimizi O’na benzetmeye çalışırdık. Biryantini bilmezdik. Saçımızı limon suyu ile şekillendirir, kemik gibi yapardık. Kızlara bu halimizle, bu özentimizle caka satardık. O yılların Türk Sineması belki bu kadar imkâna ve kaliteye sahip değildi. Ancak, o yılların filmleri hepimizin belleğinde öyle izler bıraktı ki, unutamadık. Eşref Kolçak’ı, Orhan Günşiray’ı, Ayhan Işık’ı çok sevdik. O yıldızlardan sonuncusu da kaydı. Eşref Kolçak’ı da kaybettik. Oğlu Harun’u kaybettikten sonra kendine gelemedi, besbelli. Eşi Özcan hanımı ise çoktan kaybetmişti. Rahmetli Özcan hanımefendi ile Eşref Kolçak’ı bir Cumhurbaşkanlığı resepsiyonunda yakından tanıma mutluluğuna erişmiştim. Özcan hanım bir hatırasını anlattı: Eşref’le İspir’e gitmiştik. (İspir, Eşref Kolçak’ın doğum yeri.) O zamanlar Erzurum’da açık hanımlara “tanko” diyorlar. İspir’in çocukları peşimden şöyle tempo tutuyorlardı: “Tanko, tanko, etekleri piyanko.” Eşref bey ve ben katıla katıla gülmüştük. Üçüne de rahmet olsun. Özcan hanıma, Harun’a ve Eşref Kolçak’a. Mekânın cennet olsun güzel adam.