Her günkü saatte uyanmış ve rutin işlerimi yapmak için yatak odasından çıkmıştım. Birden sanki zaman durmuş, bense gri bir ışık selinin içine girmiştim. Karşımda askerliğini yapmakta olan kardeşimin olduğu birlik vardı. Ambulans şoförü olan kardeşim zehirlenen bir askeri hastaneye götürmek için yola çıktı. Hemen başka bir görüntü gözlerimin önünde belirdi. Yan yatmış ambulans ve kardeşimin omzundan fışkıran kanlar. Kendime geldiğimde elim banyonun kapısında öylece duruyordum. Saatime baktım sekize on vardı. Eşime seslenerek bir bardak su getirmesini istedim ve odaya dönerek yatağa uzandım. Bütün vücudum elektriğe bağlanmış gibi titriyordu. O sırada çalan telefona eşim baktı. Telefondaki annemdi. Eşime çok kötü bir gece geçirdiğini, rüyasında beni ve kardeşim Hakan'ı gördüğünü söyledi. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Biraz toparlandıktan sonra kardeşimin birliğini aradım. Kardeşimle görüşmek istediğimi söylediğimde hastaneye hasta götürdüğünü, o nedenle görüşemeyeceğini söylendi. Beklemekten başka bir çare yoktu. İşime gitmiştim ama bir türlü günlük işlerimi yapamıyordum. Öğlene doğru eşim aradı. Birliği tekrar aradığını ama kötü bir haber aldığını söyleyince eşime, ambulans kaza yaptı ve hakan kolundan yaralandı, dedim. Eşim şaşkınlıkla, "Sen de mi aradın?" dedi. Eşime ne söyleyebilirdim ki. Yaşamış olduğum şeyin ne olduğunu ben de bilmiyordum. Beni zamanın bir adım ötesine götüren bu deneyimin cevabının olmadığını biliyorum; ama nasıl yaşadığımın da cevabını aramaktan vazgeçmiyorum.