Kızgın Öğretmenler Paris SokaklarındaSon yazımızda demokrasinin faziletlerinden ve nasıl olması gerektiğinden söz edip, ileri demokrasinin olduğu ülkelerden bazı örnekler vermiştik. Hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulandığı demokrasilerin, “Güçler ayrılığına dayanan, azınlığın haklarını gözeten, çoğunluğun tahakkümüne izin vermeyen,” mevcut yönetim biçimleri arasında görece en adil sistem olduğunu ifade etmiştik. Demokrasiyle yönetim biçimini biraz daha iyi kavrayabilmek için, bu kez demokrasinin “Katılımcı” biçimine güncel bir örnek üzerinden değinelim. 
Fransa’da çiftçi ve üreticilerin ardından bu kez eğitimciler sokaklarda. Maaşlarını yeterli bulmayan ve iktidarın eğitimde sistem değişikliğine gitmesini sakıncalı bulan Fransız öğretmenler eylem gerçekleştirdi. Başkent Paris sokaklarında binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen deyim yerindeyse öğretmenlerin isyanına dönüşen, maaş artış talepleri ve sistem değişikliği eleştirisine, halk da destek verdi.  Eğitim bakanını, öğretmenlerin ve eğitimin sorunlarına çare bulamadığı için “Eğitimsizlikle” itham eden protestocu öğretmenler, ortaokul öğrencilerinin, seviyelerine göre farklı sınıflara ayrılması planlamasının kendilerine sorulmadan yapılmasına da sert tepki gösterdi.
Demokrasi tam da böyle bir şey, işçi üretim zincirinin her aşamasındaki çarpıklığa, köylü toprağına-ürününe, öğretmen okuluna sahip çıkıp yanlış ya da gereksiz tasarruflar yapıldığında, halkın iktidara “Dur” deyip hesap sorma yetkisine sahip olduğu bir yönetim biçimidir. 
***
EMLAKTA DOMİNO ETKİSİ BEKLENİYOR 
6 Şubat deprem felaketinin üzerinden 1 yıl geçti, muhalefet depremzedeye yeterince konut yapılamadığı eleştirisi getirirken, iktidar, evi yıkılan yurttaşlara kısa zamanda konut verildiği iddiasında. Biz bu polemiğin ayrıntılarına girmeden, bu konudaki hakemliği depremzede yurttaşa bırakmayı tercih ediyoruz. Emlak sektörü son yıllarda yurdumuzda ekonominin lokomotifliğini üstlenen çok karmaşık, bir o kadar da kırılgan bir sektör. Son olarak, Avrupa’nın emlak kralı Avusturyalı genç iş adamının emlak ve finans holdingi iflas masasına devredildi. Milyarlarca Euro borcu olan holding, Avrupa’da büyük emlak depremine yol açtı, bunun diğer ülkelerde domino etkisinden korkuluyor. 
Öteden beri, beton sektörünün ülkelerin önündeki en büyük tehlike olduğunu, tarım, hayvancılık ve üretimden uzaklaşan ülkelerin salt betonla ilerlemesinin mümkün olamayacağını savuna geldik. Zengin Körfez ülkeleri hatta Suudi Arabistan bile petrolden kazandığını artık turizm ve hizmet sektörüne yatırıyor. 
Toplumda herkesin başını sokacağı bir yuvaya sahip olması tabii ki de öncelikli sorunumuzdur, ancak bunu yaparken spekülatörlere ve fırsatçılara izin vermemek gerekir. Ucuz konut sahibi yapacağız derken, bir grup arsa ve emlak spekülatörünün haksız kazanç elde ederek zenginleşmesi mutlaka önlenmeli.
***  
Hindistan'daki Kast Kendi Parya Ve Muhtaçlarını YaratıyorASGARİ ÜCRETTE DİPTEYİZ
Para, milattan önce yedinci yüzyılda Anadolu'da Lidyalılar tarafından kullanılmaya başladıktan sonra mertlik bozuldu. Altın ve para her dönem değerliydi, özellikle son birkaç yüzyıldır daha da kıymetlenip, belirleyici oldu. Para son dönemde ülkelerin, sınıfların ve insanların yaşamında çok daha belirleyici olurken, bazılarını “lordlar kamarasında” yaşatmaya, bazılarını da “kürek mahkumu” etmeye başladı. Ülkeler arasında ve toplum içinde sınıf farkları oluşturmaya, “kast sistemlerinin” ortaya çıkmasına neden oldu. Bu, Hindistan, Çin ve Afrika'nın bazı bölgelerinde günümüzde de uygulanmakta olan sınıf ayrılıklarına dayanan “eşitliği ortadan kaldıran” bir yapıdır. 
Hint kast sistemi, önceleri Hindu dinine inananların toplumsal olarak örgütlenmesi amacıyla yaratılan bir sosyal merdiven sistemiydi. Gelenek-görenek, adetler ve dine dayalı bu kast paravanının ardında oluşan ekonomik güç her şeyi alt üst etti. Sistem zengin kesim ve sömürgeci güçlerin bir olup alt tabakayı kullanmasıyla daha da keskinleşti. Günümüzde önemli “insan hakları ihlallerini” de beraberinde getiren bu kast sistemi, insanın en temel hakkı olan “eşitlik” kavramıyla taban tabana zıt olmaya başladı. Kast, “toplumun en alt tabakasında bulunanları doğuştan kirli olarak gösteren kalıtsal gruplara bölen” bir sistem oldu. UNICEF ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre, dünya genelinde 250 milyon insan kast ihlali altında eziliyor.
Hindistan’da sınıf ayrılığına dayanan bu sistemi aslında günümüz dünyasında çalışanların ücret skalasıyla pek çok ülkede ekonomik ayrımcılık olarak kullanılıyor. Asgari ücretlerin düşük ve belirleyici olduğu ülkelerde gizli bir kast oluşturulup toplum katmanları arasında aşılamaz uçurumlar yaratılıyor. Günümüz ekonomik koşullarında ülkemizin de dahil olduğu ortalama ücrete dönüşen Asgari Ücretle çalışanların oluşturduğu toplumların önemli bir kesiminin, bir üst sınıfın yaşamının hayalini bile kurması mümkün olmuyor. Arnavutluk, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan ile birlikte Avrupa’da en düşük beş asgari ücret verilen ülkesinden biri olan Türkiye, bu konuda dipten kurtulamadı.