Doğan BULGUN / İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Münir Ekonomi’nin kurucularından biri ve başkanı olduğu Sagalassos Vakfı, Burdur’un Ağlasun ilçesinde bulunan Sagalassos antik kentini korumak ve tanıtmak amacıyla çalışmalar yürütüyor. Sagalassos Vakfı yararına 17 Nisan Pazartesi akşamı saat 20.00’de İş Sanat Konser Salonu’nda düzenlenecek konserde, çağımızın en büyük virtüözlerinden ve aynı zamanda Sagalassos Vakfı kurucuları ve Yönetim Kurulu üyeleri arasında yer alan İdil Biret sahnede olacak. Piyano repertuvarının en zor eserlerindeki yetkinliği ve yorumlarındaki senfonik derinlik ile çağımızın klasik müzik yorumculuğuna damgasını vuran İdil Biret’in bu konserdeki programında Bach’ın Re minör Kromatik Fantezi ve Füg’ü ile Kempff’in piyanoya uyarladığı Fa Majör Flüt Sonatı, Chopin’in Si minör Sonatı opus 58, Ravel’in Gaspard de la Nuit başlıklı eseri ve Prokofiev’in 2 numaralı Sonat’ı yer alıyor. Ünlü sanatçımız bu konserin hemen ardından aynı repertuvarı Mayıs ayında Şikago’da da seslendirecek. İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Müzik Festivali’nin 2007 Onur Ödülü sahibi İdil Biret, 75. yaşını da 2016'da 44. İstanbul Müzik Festivali’nde üç konserlik bir müzik maratonu ile kutlamıştı. Sagalassos’un kısa tarihçesi Sagalassos Türkiye’nin güneybatısında, Burdur’un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Antalya’dan yalnızca yaklaşık 100 km uzaklıkta. Antik kent dağ eteklerine, denizden 1450 ile 1600 metre yükseklik arasına kurulmuş. Güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Anadolu platosu yer alıyor. Hemen doğusunda 2271 metredeki zirvesiyle Akdağ yükseliyor. Antik kentin civarında pek çok verimli ova var. Bunlar zamanla kent topraklarına dahil edilmiş. Bunlardan en önemlisi ve Sagalassos idaresine ilk katılan (MÖ 2. yüzyıl başında) Burdur Ovası. Böylece kentin tarım alanı büyük ölçüde genişlemiş ve bu durum ileriki yıllarda Sagalassos’un Anadolu Roma yol ağına bağlanmasına olanak sağlamış. Ardından, Augustus Dönemi’nde Bağsaray ve Çelitkçi vadileri de kentin idaresi altına girmiş. İnsanlar neden bu dik yamaçlara yerleşmiş? Antik çağlarda bunu seçmek için geçerli sebepler var. Bunlardan birisi güvenlik kaygısı, bir diğeri ise suyun bolluğu, yer katmanlarının özelliği sayesinde, bölgede düzinelerce pınar bulunuyor. Geçirgen kireçtaşı kayalardan sızan su, alttaki kil tabakalarına rastlayınca, yamaçlardaki çatlaklardan çağlayan pınarlara dönüşüyor. Yüksek kaliteli seramik kap kacak ve tuğla yapmaya uygun kil ve metal eşya üretmek için maden cevheri de sunmuş bu yamaçlar insanlara. Antik çağlarda civardaki vadiler bugün olduğundan daha da verimli olma özelliği taşıyormuş. Kentin tarihinin en parlak zamanı olan Roma İmparatorluk Dönemi’nde, Sagalassos’un, Anadolu’nun yol ağına bağlanmış olması kentin önemini daha da artırmış. Bu sayede kenin hem Anadolu’nun içlerine, hem de Ege ve Akdeniz limanlarına ulaşımı kolay olmuş. Kentin ekonomisinin temelini tahıl ve zeytin kadar, olasılıkla çam ağacı ve kırmızı astarlı, kaliteli seramik kap kacak üretimi ve ihracatı oluşturmuş. Tüm bu koşullar insanları refah içindeki, yeniliğe açık bu kente çekerken, Sagalassos’un itibarı giderek artmış Sagalassos’tan önce Sagalassos Gelecekte Sagalassos olacak bölgede insana ait ilk izler MÖ 10 000’e kadar uzanır. Burada bilinen en eski yerleşik düzen ise MÖ 6500’e aittir. Bu tarihte seramik eşya yapımı da başlar. Ağlasun Vadisi’ndeki ilk tarım yerleşimi MÖ 4000’den hemen önceye ait olduğu, MÖ 3000’den önce yerleşimler arasında bir ağ oluştuğu ve her birinin kendi topraklarını kontrol ettiği bilinir. Bu gelişme MÖ 2300/2200 civarında duraklar. Bu sırada Hint-Avrupa kökenli insanlar (Hititler ve Luviler) Anadolu’ya yerleşir. Milattan önce on dördüncü yüzyıl civarında Sagalassos bölgesi Luvilerin etkisi altına girer; bu evrede Miken uygarlığı veya onun Anadolu kolonilerinden eşyaların bölgeye ithal edilip kullanılmış olduğuna dair izler vardır. MÖ 1200’den kısa süre sonra Tunç Çağı’nın büyük imparatorlukları tarihten silinir ve bunların yerini Frigler, Lidyalılar ve son olarak Persler alır. Eski Luvi devletlerinden farklı gruplar gelişir. Bunlardan birisi Sagalassos bölgesine yerleşen Pisidyalılardır. Hellen kültürünün etkisinde Sagalassos Pisidya’da ve olasılıkla Sagalassos’ta Hellenize olma sürecinin başlangıcı Pers hakimiyeti sıralarına dayanır. Bu dönüşüm Büyük İskender’in bölgeyi fethetmesi ile hızlanır ve güçlenir ve Roma Dönemi’nde İskender’den sonra gelen yönetimler altında devam eder. Sagalassos, Pisidya’daki başka bazı kentlerden çok daha hızlı şekilde antik Grek kent-devletlerine benzeyen bir polis haline gelir. Bu ilerici tutum, olasılıkla Sagalassos’un 1,5 kilometre güneybatısındaki büyük yerleşim Düzen Tepe’nin daha ‘tutucu’ komşu yerleşimin sonunu getirir. Bir kentin dönüşümü Sagalassos’un tarihinde en etkili isim büyük olasılıkla Roma’nın ilk imparatoru Augustus’tur. Kendisinin kente doğrudan müdahalesi yoktur ancak onun zamanında kurulan barış ortamı yatırımlara olanak sağlar; vergi sisteminde reforma gidilir; İmparatorun yaptırdığı yeni yol Sagalassos’u denzilere bağlar. İklim de bu dağlık bölgede bugün olduğundan daha ılık ve yağışlı hale gelir ve nüfus önemli ölçüde artar. Sagalassos’un seçkinleri bu ortamın sunduğu çeşitli olanakları ve ekonomik fırsatları görür. Pisidya’nın diğer kentlerinden farklı olarak Roma kimliğini benimserler. Birinci yüzyılda Sagalassos altın çağını yaşar. “Pisidya’nın birinci kenti” MS 124-132 yılları arasında İmparator Hadrian Anadolu’yu en az üç defa ziyaret eder. Olasılıkla bu ziyaretlerden önce, Sagalassos’un geleceği için çok önemli etkileri olacak bir karar alır: Kenti Galatya Eyaleti yönetiminden alır ve Likya-Pamfilya Eyaleti’ne katar. Sagalassos, eyalete eklenen yeni bölge Pisidya’nın imparatorluk kült merkezi olur. Ayrıca İmparator tarafından “Pisidya’nın birinci kenti” ilan edilir. Sagalassosluların İmparator Augustus zamanından beri elde etmek istedikleri gerçekleşir. Hali hazırda Pisidya’nın birinci kenti olan Sagalassos’un konumu resmi olarak kabul edilir. Bu durum kentin yeni bir altın çağa adım atmasını sağlar. Yoğun ekonomik hareket ve büyük mimari projeler üçüncü yüzyıla dek sürer. Sagalassos’ta üçüncü büyük değişim Yüzyıllar süren Hellenleşme sürecinden ve Roma Dönemi’nden sonra, Sagalassos dördüncü yüzyıl itibarıyla üçüncü büyük değişikliğe uğrar. Kent Hıristiyanlığı kabul eder. Buna bağlı olarak önemli idari değişiklikler meydana gelir. Neredeyse 235 yıl ara verilen inşaat işleri MS dördüncü yüzyılda yeniden başlar. Kentin seçkinleri bu süreçte eskiye göre daha az etkindir. MS beşinci yüzyıldan itibaren Sagalassos’ta Hıristiyanlaşma süreci kendini iyice belli eder. Fasılalarla yaklaşan son Altıncı ve yedinci yüzyıllarda meydana gelen üç olay, Sagalassos’un giderek zayıf düşmesine neden olur. Her iki yüzyılın başında birer deprem yaşanır. MS 541-542’de ise kenti veba salgını sarar. Bundan sonra kentte yaşam on üçüncü yüzyıla kadar tarıma dayalı olarak devam eder. On üçüncü yüzyıla gelindiğinde Sagalassos’ta İskender Tepesi’ndeki son kale de Selçuklular tarafından yıkılır. Bunun yerine Selçuklu Türklerinin ovadaki yerleşimi Ağlasun gelişir. Sagalassos’un keşfi (1706-1982) Sagalassos’un on üçüncü yüzyılda terk edilmesinin ardından, kentin harabeleri 1706 yılına kadar keşfedilmeden kalır. Bunları yeniden keşfetme onuru XIV. Louis’nin görevlendirdiği bir Fransız diplomatın olur. Harabelerin Sagalassos kentine ait olduğu ise ancak 1824’te bir yazıt okunduğunda belirlenir. 1884-1885’te, Kont Lanckoroński kentteki ilk bilimsel araştırmaları yürütür. 19. yüzyıla gelindiğinde artık “Sagalassos” bilinen bir antik kenttir. Ancak kısa sürede kent bir kez daha unutulmaya yüz tutar ve o sıralarda Türkiye’nin deniz kıyılarındaki büyük antik kentlerde başlayan kazıların gölgesinde kalır. Yirminci yüzyıla gelindiğinde arkeologların yalnızca belirli yönlerini incelediği kentte, 1983 yılında Stephen Mitchell idaresinde bir geniş araştırma başlatılır. 1986’da Marc Waelkens’ın da katıldığı ve sonradan başkanlığını yürüttüğü yüzey araştırması dört yıl sürer. 1990 yılında Marc Waelkens’a Sagalassos’ta kazı yapma ve kent topraklarında araştırma yürütme izni verilir.