Görevim nedeniyle Maraş’ta üç yıl kaldım. Burada yaşadığım son yıl başıma gelen ve hayata bakış açımı tamamen değiştiren deneyimi sizlerle paylaşırken hâlâ o inanılmaz deneyimi yeniden yaşar gibiyim.Okulda ders sırasında şiddetli bir sancı ile sarsıldım. Sanki sırtımdan bıçaklanmıştım. Bütün gücümü toplayarak talebelerimden yardım çağırmalarını istedim. Hastanenin yakın olması benim için büyük bir şanstı. Yapılan acil tetkikler safra kanalımın karaciğere kadar taşlarla tıkalı olduğunu gösteriyordu ve hemen ameliyat hazırlıkları başlatıldı. Ameliyata alındım.Ne zaman ve nasıl olduğunu bilmiyorum; birden kendimi çok iyi hissederek uyandım. Üzerime eğilen doktor ve hemşirelerin gözleriyle yüz yüze geldim. Onlar beni görmüyor, kendi aralarında çok üzüntülü bir şekilde konuşuyorlardı. Doktorun anlı ter içindeydi ve hemşireye kan basıncımın sıfıra düştüğünü, kalp atışlarımın durduğunu söylüyordu. O sırada içeriye birkaç doktor ve bir alet getirilerek bana kalp masajı yapılıyordu. Bunları nasıl görebileceğimi düşündüğümde masada yatan bedenimi de gördüm.Yan tarafımda boydan boya dikilmiş bir yara ile öylece yatıyordum. Birden içim çok garip bir duygu ile doldu. Artık masada yatan bedenimi ve orada bulunanların telaşını, üzüntüsünü görmek istemiyordum. Kendimi birden bir tüy kadar hafif hissederek yükselmeye başladım. Bu güzel duygular ve hafiflik hissi ile aydınlığın ya da huzurun içinde yüzer gibiydim.Birden çok büyük bir düzlükte inanılmaz güzelliklerdeki çiçeklerin arasında olduğumu fark ettim. Çimenlerin üzerin de küçük guruplar halindeki insanların bana doğru ışık için de geldiklerini gördüm. Aralarında başta babam olmak üze re daha önce kaybetmiş olduğum yakın akraba ve tanıdıklarım da vardı.Birden benim ilerlemem için gerekli hazırlığımın olmadığını ve bu görevlerimi yapabilmem için geri dönmem gerektiğini söyleyen sevgi ve huzur dolu bir sesle sabitleştim. Er ufak bir hareket kabiliyetim yoktu. O anda ışıklar içindeki biı buluttan ailem ve çocuklarım gösterildi. Acı içinde bekleşiyorlardı. Bunların bir rüya olduğunu düşündüğüm anda yandaki komşumuzun bir hafta önce doğan bebeği gösteril di. Bebeğin omuzu ve bileğine kadar olan bölgenin bir bölümünde kırık bir kemik parçası olduğunu algıladım ya da bana özelikle gösterildi. Ve sonrası koyu bir karanlık. Kendime geldiğimde doktorlar yanağımı okşayarak, «Gani Bey, öldün öldün dirildin. Bugünü gerçek doğum günün olarak kutla,» dediler. Onlara bildiğimi söylesem de inanmayacaklardı. İki gün sonra ziyaretime gelen eşime komşumuzun yeni doğan bebeğinin hemen omuz röntgeninin çekilmesini söyledim. Bunun neticesi benim gördüklerimin de sağlaması oldu. Bebeğin omuz kemiklerinden birisi doğum esnasında çıkmış ve bebeğin sebepsiz ağlaması bu nedenden ötürüymüş. Ben yaşamış olduğum bu deneyimle ölümün bir başka kapısının tekrar yaşamak olduğunu öğrenmiş oldum. Ben o güçlü ışığı gördüm. Ölümden sonra gidilecek yolun ışıklı yol olduğunu biliyor ve ölümden hiç korkmuyorum.

Galip Hasır

Maraş