Mehmet Necati GÜNGÖR / Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal dindar bir cumhurbaşkanıydı. Aynı zamanda liberal. Aynı zamanda laiklik ilkesine bağlı bir müslüman. Liberalizmi ve laikliği önce kendi ailesinde uyguladı. Eşi, kızı ve gelinleri modern hayatı benimsemiş hanımlardı. Kimsenin hayat tarzına karışmadı. Kendisi namaz kıldığı ve oruç tuttuğu halde aileden kimseyi bu ibadetlere zorlamadı. Yenilikçi bir karaktere sahipti. Söylediği gibi, yaptığı atılımlarla Türkiye’ye çağ atlattı. İktidarının ilk dört yılı Türkiye’nin yıldız dönemlerindendir. Tıpkı Demokrat Parti’nin ve Adalet Partisi’nin ilk dört yılı gibi. Siyasi kaygılar, her partide olduğu gibi Anavatan Partisinde de beğenilmeyen savrulmalar yaşattı. Kendisi Cumhurbaşkanı olduktan sonra partisi düşük yüzdelerde oy alıp sonra tarihe karıştı. O’nunla ilgili anlatılacak çok şey var da, bire bir muhatabından dinlediğim şu hatıra hafızamda hep kazılı kaldı. Sözünü ettiğim kişi Çankaya Köşkü’nün Bilgi İşlem Merkezi’nin başında bulunan Yavuz Günal’dır. Bana bu olayı kendisi anlattı, çok hoşuma gittiği için ben de okurlarımla paylaşmak istedim. Bilinen bir yönüdür Özal’ın. Bilgisayarlarla vakit geçirmeyi çok severdi. Bir Ramazan gecesi yine bilgisayarları ile vakit geçirirken bir arıza olmuş. Sahur vaktine yakın bir zaman. “Bilgi işlemde nöbetçi bir kişi var mı?” diye sormuş, o gün nöbetçi olan uzman Yavuz Günal’ı göndermişler. Yavuz bey, bilgisayarları kontrol etmiş, arızayı gidermiş, Tam izin isteyecekken, Cumhurbaşkanı Özal sormuş: “Oruç tutuyor musun?” “Hayır, sayın Cumhurbaşkanım.” “Olsun, gel sahuru birlikte yapalım.” Yavuz beyin anlattığı bu olayı hiç unutmadım. Azarlanıp azarlanmayacağını düşünmeden “hayır” cevabını veren bir bürokrat. Ve onu hoşgörü ile karşılayan bir Cumhurbaşkanı. Üstelik, emrindeki bir uzmanla sahur yemeği yiyecek kadar tevazu sahibi bir insan. Ne güzel insanmış... Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.