1 Mayıs, pek çok ülkedeki adıyla, “Emek Bayramı”, “İşçi Bayramı” ya da bizde son dönemde değiştirilen adıyla "Emek ve Dayanışma Günü" yine sancılı biçimde geride kaldı.

Utku Şensoy

1 Mayıs’ta İstanbul’da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasına izin verilmeyen Taksim Meydanı ve çevresi ile Saraçhane Meydanı'nda sıkı güvenlik önlemleri uygulandı, biber gazı ve plastik mermilerle müdahaleler oldu, bayramda Taksim'de olmak isteyen gruplara izin verilmedi, Taksim, Beşiktaş ve Okmeydanı'nda polis müdahalesi sonrası gözaltılar yaşandı. Saraçhane’deki polis barikatı, geride bıraktığımız 1 Mayıs’a damgasını vuran, Türkiye’deki 1 Mayıs Bayramı'nı dünyaya o yakışmayan çarpıcı abluka ve yasağın fotoğrafıyla aktardı!

Taksim Meydanı'nda 1977 yılında düzenlenen 1 Mayıs programı, üzücü olaylara sahne olmuş, o mitingde, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşması sırasında açılan ateşle 36 kişi yaşamını yitirmişti. İşte o emekçilerin anısına meydana çelenk koyup anma töreni düzenlemek isteyen sendikalara bu yıl da geçit verilmedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Saraçhane önünde toplanan emekçilerle birlikte ifade ettiği gibi, “Bir ülkenin en bilinen meydanında 1 Mayıs kutlanmıyorsa o ülkede demokrasi sorgulanır.”

Saraçhane'deki 1 Mayıs Barikatı

***

1 Mayıs neden kutlanıyor?

Milletlerarası İşçi Kardeşliği Teşkilatı'nın 1889 Paris Kongresi'nde (İkinci Enternasyonal'in ilk kongresi) yılda bir günün, dayanışmaları amacıyla işçilerin ortak bayramı ilan edilmesi kararlaştırıldı. Amerikalı sendikacıların önerisi üzerine o gün “1 Mayıs” olarak belirlendi. Birçok ülkede 1 Mayıs resmi tatil olarak kutlanmaya başladı. 

Bizde ise İşçi Bayramı, Osmanlı Devleti sınırlarında ilk kez 1911'de Selanik'teki tütün, pamuk ve liman işçilerince kutlanılmaya başlandı. İstanbul'daki ilk kutlama 1912 yılında yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri çerçevesinde Ankara'da 1Mayıs 1922'de İşçi Bayramı kutlandı. Cumhuriyet döneminde ise ilk kez 1Mayıs 1923'te resmi olarak bayram kutlaması yapıldı. 1977 yılında yaşanan olaylar gerekçe gösterilerek 12 Eylül askeri darbesinin ardından 1 Mayıs bayram olmaktan çıkarıldı ve kutlamalar yasaklandı. Milli Güvenlik Konseyince 12 Eylül döneminde resmi tatil olmaktan çıkarılan 1Mayıs, 2009 yılında "Emek ve Dayanışma Günü" adı altında resmi tatil ilan edildi. 

***

Mavi yakalı personel eksiği

1 Mayıs’tan, İşçi Bayramı’ndan söz etmişken, ülkemizdeki iş yaşamındaki çarpıklığa değinmeden olmaz. İş hayatında personellerin çalışma alanlarını ve görevlerini kategorilere ayırmak amacıyla beyaz yakalı ve mavi yakalı tanımlaması yapılır. Bu istihdam türlerinde çalışanların aralarında bazı farklılıklar bulunur. 

İş dünyası, zihinsel gücünü kullanan, yönetsel ve idari işler yapan meslek gruplarına “beyaz yakalı” tanımlaması yapıyor. Beyaz yakalılar genellikle masa başında çalışır ve fiziksel emek göstermez. Beyaz yakalı işçilerin çalışma ortamı genellikle ofistir. Bazen de işi gereği sahada, üretim merkezinde, fabrikada veya diğer endüstriyel alanlarda yer alabilir. Beyaz yakalı meslekler arasında, avukat, mimar, doktor, mühendis, muhasebeci, satış ve pazarlama uzmanıyla öğretmen ve bankacıları sayabiliriz. İlk kez 1920’li yıllarda ortaya çıkarılan “mavi yaka” kavramıyla ise, seri üretim fabrikası, atölye, depo, maden ocağı, inşaat ve şantiyelerde fiziksel emekleri ile çalışan kişilerin tanımlaması yapılıyor. Mavi yakalı işçiler, imalat sürecinde el emekleri ile aktif rol alırken, genel olarak yüksek öğretime sahip olmayan kişilerden oluşur. Mavi yakalı meslekler arasında, elektrikçi, fırıncı, şoför, araba tamircisi, tekstil işçisi, garson, madenci ve mobilyacıları sayabiliriz. 

Bir işletmede hem mavi yakalı hem de beyaz yakalı çalışan bulunabilir. Beyaz yakalı çalışanlar zihinsel güç kullandıkları için işlerinde el becerisine ihtiyaç duyulmazken, mavi yakalı çalışanların ise teorik bilgilerinin yanı sıra pratikte yaptıkları teknik beceriler de dikkate alınır. Beyaz yakalı çalışanlar ile mavi yakalı çalışanlardan beklenen yetkinlikler de farklılık gösteriyor. Beyaz yakalı personelin bilgisayar programlarını ve yabancı dili etkin bir şekilde kullanması gerekirken, mavi yakalı personelden fiziksel becerilerini göstermesi beklenir.

Bu kısa tanımlamaların ardından son yıllarda hemen her alanda hepimizin karşılaştığı, mavi yakalı personel eksikliğine değinelim. Evinde elektrik, su, kalorifer tesisatında sıkıntı yaşayanlar iyi bilir, konusunda uzman, ehil bir usta bulmak artık hiç de kolay değil. Bulanlar ise ustasına dört elle sarılıp onu kaybetmemeye çalışıyor. Bazıları, “Hemen her alanda ara kadrolarda büyük açık var” tanımlaması yapsa da meselenin özünde usta çırak ilişkisinin giderek kaybolmaya başlaması yatıyor. Bir pide ustasının haber bülteninde, Ramazan boyunca severek yediğimiz pideleri yapacak yeni ustaların yetişmemesi nedeniyle, “Yakın gelecekte pide yapan olmayacak” sözlerini unutmamak lazım. Keza inşaatta bırakın kalifiye-ehil usta, vasıfsız işçi bulmak bile o kadar zor olmaya başladı ki, bazı şantiyeler, kaçak Suriyeli, Afgan çalıştırmaya başladı. Başkentte bile “vasıfsız amele” fiyatı bin 500 lira artı yol ve yemek parası şeklinde. Sahil kesimlerini hiç sormayın. Bu hayat pahalılığında herkes tutturabildiği rakamı telaffuz eder hale geldi. Sektördekilerle yaptığımız konuşmalarda ustaların Irak, Gürcistan, deprem bölgesine daha iyi kazanmak için gittiklerini söylerken, bazıları da kalifiye işçilerimizin bir şekilde Batı’ya yurt dışına göç ettiğini ifade ediyor. Burada en önemli husus iş garantisi, daha insanca çalışma koşulları ve hak ettiği kazanç. 

Mobilya, inşaat, tekstil ve turizm sektörlerinde binlerce işçi açığı var. İmalat sektörü acil işçi ihtiyacına rağmen işçi bulunamamasından yakınırken, öte yanda on binlerce üniversite mezunu işsiz ve umutsuzca iş arıyor. Artık değişen koşullarda mavi yakalılar, beyaz yakalılardan daha fazla ücret alır hale geldi. Gençliği bu gerçekle yüzleştirelim o sektörlere yöneltelim. Herkes hizmet sektörüne, güvenlik sektörüne girme çabası içinde kolayı seçerken, çok az gencimiz tesisat ustası, elektrik ustası, seramik ustası, çiftçi ya da üretici olmak istiyor. Bir domatesin ne meşakkatle yetiştirildiğini iyi anlamamız gerekir. Bu kadroların olmadığı bir dünyada aç kalırız, bozulan hiçbir şeyimiz çalışmaz. 
Müfredatı yaz boz tahtasına çevirmek yerine, 5 bine yakın okul İmam Hatip’e dönüştürüleceğine, gençleri tabela üniversitelerinden mezun edip vasıfsız sınıfına sokmak yerine, meslek okullarına ağırlık verip onların bir sanat öğrenmesini sağlayalım, altın bilezik verelim.

Değişen dünya şartlarında altın bilezik etiketten, diplomadan daha önemli hale geldi.