Geçtiğimiz hafta, besmelenin kamu yayınlarında bile yanlış telaffuz edildiğini anlatmıştım. Bugün de besmeleden söz edeceğim ama bu metin, Diyanet Radyo’dan…

10 yıl kadar önce Diyanet Radyo’da Türkçenin özellikleri ve güzel konuşulmasıyla ilgili dizi programlar hazırlayıp sunmuştum. İlk programa Besmeleyi anlatarak girmeyi düşündüm. Aşağıda o programı görüşünüze arz edeceğim ama öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bir gazeteci, çok inançlı da olabilir, Deist veya Ateist olabilir. Bu tamamen kendi iradesine bağlıdır ve hiç kimsenin eleştirmeye hakkı olmaz. Ancak bu ülkede gazetecilik yapanların, ülkemizin kültürüne ve halkın inancına bigâne kalması düşünülemez. Gazeteci, inanmasa da bilmek zorundadır. Çünkü bilgisi olmayanın fikri çürüktür. Nitekim bazı Ateist veya Deistlerin, İslamı ve Kur’an’ı, birçok Müslümandan çok daha iyi bildiğini defalarca fark ettim. Konuyu bilmeyen gazeteci gençlere, bir bilgi kırıntısını paylaşmak istiyorum.
“Merhaba Sevgili Dinleyiciler…
İlk programımızda sizlere güzel konuşmanın öneminden söz etmiş ve demiştik ki yavaş yavaş, sindire sindire dilimizin güzelliklerinden bahsedecek, özelliklerini anlatmaya çalışacağız…
Ama bilirsiniz ki önemli bir işe başlarken mutlaka besmele çekilir. Biz de çekerek bugünkü programımıza besmeleyle başlıyoruz.
Besmele nedir?
“Besmeleyi bilmez miyiz” dediğinizi duyar gibiyim. 
Besmele, belki şu anda söylediğiniz gibi "bismiliahirrahmanirrahim" cümlesinin adı… Yine bildiğiniz üzere, "esirgeyen, bağışlayan Allah'ın adıyla" anlamına gelir. Bu cümle, aslında bir ayettir. Önemli eserlerin birçoğunda, yazarların en başta besmele yazdıklarını görüyoruz. Bazı binaların girişinde, çeşmelerde, kabir taşlarında bulunur. 
Divan Edebiyatı’nda hem dinî hem de dindışı konulu eserlerin başında, besmeleye yer verilirdi. Bu, her işe Allah’ın adıyla başlanması gerektiği yolundaki İslam inancıyla bağdaşmaktadır.
İmam Şafi ve İmam-ı azam Ebu Hanife, bütün besmelelerin birer ayet olduğunu belirtir.
Gerek Kuran'daki surelerin Besmele ile başlaması, gerekse Hz. Muhammed'in "Bismillah ile başlamayan hiçbir işin sonunda hayır yoktur" yolundaki hadisinde Besmelenin önemini belirtmesi nedeniyle her işin başında Besmele çekmek, Müslümanların özenle uyguladıkları bir gelenektir. 
Besmele, hayatımızın çok önemli bir parçası olduğu için güzel sanatlara da yansımış ve hat sanatının camilerde örneklerini gördüğümüz en önemli yazılarından biri olmuştur. Bu yazı türleri; başta sülüs olmak üzere, nesih, talik, kûfi, muhakkak, reyhani gibi biçimlerde pek çok örnekle karşımıza çıkmıştır. Şeyh Hamdullah'ın, Ahmet Karahisari'nin, Hafız Osman'ın besmele yazımları, türünün en güzel örnekleri olarak aklımıza gelmektedir.
Peki, Besmele kelimesi nasıl çıkmış? Araştırdım ve sizinle paylaşıyorum…
Kelime olarak besmele, Bismillahirrahmanirrrahim ayetine işaret eder. Yani biz bu kelimeyi değil, besmelenin işaret ettiği ayeti kullanıyoruz bir işe başlarken. Ama Besmele demiyoruz, Bismillahirrahmanirrahim diyoruz. Bazen de kısaca bismillah diyenler de oluyor. Bismillah, yani ‘Allah’ın adıyla’ diyerek başlıyoruz.
Anlaşılacağı üzere, bismillah kelimesi, bismillahirrahmanirrahim ayetinin kısaltmasıdır. Bu tür kısaltmalara, Budayarak Yapılan Kısaltma denir, İngilizcesi Truncation’dır. Bir kelimenin bir bölümü alınarak yapılan kısaltmalar, budama kısaltmadır. Yalnızca biz değil dünyadaki tüm Müslümanlar, bismillah diyerek de bir işe başlayabilir.
Gelelim Besmele kelimesine… Arapça sözlüklerde besmele diye bir kelime bulunmamaktadır. Bunun için yaptığım etimolojik aramada, Tietze sözlüğünde besmeleyi buldum… Arapça kökenli olduğunu belirtiyor ve yanında basmala yazıyordu. Böyle bir kelime ise tabii ki yok. 

Besmele nasıl basmala olmuş diyebilirsiniz. Şöyle olur: Besmele yazarken biz üç tane e yazıyoruz. Ama batı dillerinde, a sesi genellikle e olarak okunur. İngilizcede bebek için (baby) diye yazarlar ama oradaki a harfini e diye okuyup beybi derler.
Bundan 30 yıl kadar önce Ortadoğu’da yalnızca iki ajans vardı: UPI (United Press İnternational) ve AFP (Agance France Press). Bu iki ajans da batılıların ajansı. Orada herhangi bir Müslüman ajansı veya Türk ajansı yok. Şimdi haber geçerler, Hac dönemi başladı yazacak, Hajj diye yazar, Hz. Muhammed’in adını Mouhammad diye yazar, Filistindeki çatışmalarda o devrin lideri Yaser Arafat’ın adını Yassar diye yazar. Bu haberleri alıp Türkçeye çeviren Dış Haber editörleri, birçok Mahmut’u Mehmod, birçok Muhammed’i Mohammad ve birçok Ebu’yu Abu olarak yazıp yayına vermişler ve aynen böyle okunmuştur. Çok iyi hatırlıyorum, Tunus Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın adı defalarca aptalaziz Botaflika diye okunmuştur. Hatta bu nedenle zaman zaman Büyükelçilikler arar ve kelimenin doğru okunuşunu söylerlerdi.
 İşte Besmele kelimesini de batı dillerinde yazacağınız vakit, basmala olarak yazarsınız. Bir İngiliz bunu, besmile diye okur. 
Besmele, yazımda ve okunuşta kullanılan bir kısaltmadır ve bunu Osmanlı yapmıştır. Osmanlıcada bu kısaltmanın adı da İhsar’dır. Besmele benzeri kısaltmalar yani ihsarlar zaman zaman yapılmıştır. Bunlardan biri hamdele, diğeri salvele’dir. Dilerseniz, Hamdele ve salvaleyi de açıklayalım…
Hamdele, Elhamdülillahi Rabbül Alemin yani ‘Alemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun’unun kısaltmasıdır. Salvale ise Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammed demenin kısaltmasıdır ki bu iki kısaltma da yazımda kullanılır. Elbette Besmele de yazımda kullanılır ama “besmele çekelim” deyip ardından açılımını söyleriz.
1.200 yıldır İslamî kavramlarla iç içe olan dilimizde, yüzyıllar içinde zenginleşerek gelmiş dini kavramlarda olduğu gibi besmele ile ilgili olarak da pek çok kullanım bulunmaktadır. 
“Omzumda kalmıştı el sıcaklığıyla 
Anamın okşarken söylediği bir bismillah…” 
dizelerini yazan Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan başlarsak, Mehter marşındaki “Ya Allah, Bismillah, Allahu ekber” dizelerine kadar pek çok edebi eserde besmelenin geçtiğini görürüz. Yahya Kemal’den öğreniyoruz ki, eskiden okullarda ilk ders olarak besmele öğretilirmiş.
Eskiden büyüklerimiz su içerken bile besmele çekerlerdi. Belki görmüşsünüzdür, Topkapı Sarayı’nın önündeki 3. Ahmed Çeşmesinde yer alan yazılardan birinde şu beyit vardır:
“Aç Besmeleyle iç suyu
Han Ahmed'e eyle dua…” 
İşlerine Bismillah demeden başlayana veya inançsız olduğunu düşündüğümüz kişiye besmelesiz derler.
Bazen kızdığımız bir söz veya beğenmediğimiz bir iş karşısında da besmele çektiğimiz olmuştur.
Yahudi Besmelesi diye bir kavram var biliyor musunuz? Yahudi tüccarlar, Osmanlı zamanında dükkânlarına besmele levhası asarlarmış. Kendilerini Müslüman göstererek güven vermek ve böylece para kazanmak için…  Hala böyle Yahudi var mıdır bilmem ama Yahudi besmelesi, dinin ticarete alet edilmesinin tipik bir örneğidir.
Sevgili dinleyiciler, Allaha inanan herkes ister Müslüman olsun ister başka dinden, yaptıkları işte Allah’ın yardımını hep aramıştır.
Yaptığım araştırmada, Yahudilerin, “Baruch ata Adonai Eloheinu” diye başlayan bir söz söylediğini ve bunun anlamının da “Sen, körlerin gözlerini açan Rab, evrenin Mübarek kralı. Tanrımız” anlamına geldiğini öğrendim.
15. yüzyılda Almanya’da bazı yazarların kitaplarının başında besmele yazısının yer aldığı, bir araştırmada ortaya konulmuştur.  
Theodor Hckspan’ın yazdığı bir eserin başına Arapça harflerle koyduğu, “Bismi-l ab val ibn ve’r ruh al-kuds Allah al vahid” (Baba, oğul ve kutsal ruhun, tek olan Tanrı’nın adıyla)  yazısı yani Hıristiyan besmelesi, 15 ve 16. Yüzyılda Avrupalıların, İslam’dan çok etkilendiklerinin bir göstergesi…
Hristiyanların besmelesi diyebileceğimiz tek cümle, aslında batının çektiği filmlerde sık sık duymaya alıştığımız, “Baba, oğul ve Kutsal Ruh adına” cümlesidir. 
Hindular ise bunun için kısaca OM derler.
Bir işe başlarken besmele çekeriz ama bir yere girerken selam veririz. Biz de bu programla sizlerin evine, işyerine veya otomobilinize konuk oluyoruz. Selamsız girdiğimizi sanmayın ama gelecek programımızda selamı konu edinecek, içten bir selam vereceğiz birbirimize…
Hoşçakalın.”