Hiç abartmıyorum, Ankaragücü tarihinin en kötü sezonunu yaşıyor. “Daha kötü günleri de oldu. 2. Lig’e kadar düştü” diyenler elbette olabilir ama hedef ile varılan nokta arasında bu kadar derin bir uçurum hiçbir zaman ortaya çıkmamıştı.

Çile çekmek, kahrolmak sarı lacivertlilere gönül verenlerin değişmez kaderi. Bir kulübün parası olmayabilir, taraftarı olmayabilir, kent arkasında olmayabilir, eyvallah. Ya Ankaragücü’ne ne demeli? Yıllardır oluk oluk para akıtılan bir dönem var karşımızda.

Peki o para nereye gidiyor? Üzülerek söylemek zorundayım ki çöpe atılıyor. Her sezon iki dönem transfer üzerine transfer yapılıyor, ligin iki yarısı adeta iki farklı takımla oynanıyor, takımın hocası da 3-4 kez değiştiriliyor. Yani gidenler de oynamadan, çalışmadan bu kulüpten para kazanıyor. Ya neticesi? Sezon başı hayaller, sezon sonu gerçekler.

Kocaman bir sıfır.

Geçen hafta Bandırmaspor karşısında alınan 4-0’lık galibiyetin kimseyi yanıltmaması gerektiğini, o skora şansın yardım ettiğini bu köşede dile getirmiştim. Hafta ortası takımın yedek ve genç oyuncularından kurulu takımın Türkiye Kupası’nda Alanyaspor ile berabere kalması da öyle görülüyor ki Beştepe’de ayakları iyice yerden kesmiş, oyuncular ve teknik heyet gerçeklikten kopmuş.

Bu hafta rakip 26 maçta sadece 4 galibiyet elde etmiş ve lige neredeyse havlu atmış Adanaspor olunca, belli ki takım “3 puan çantada keklik” havasında gitmiş deplasmana. Henüz 5’inci dakikada Candeias’ın tokadı bile uyandırmaya yetmedi sahadakileri. Gol ümidini Owusu ve Cephas gibi iki bencile emanet eden Mustafa Dalcı 58’inci dakikadan sonra topunu tüfeğini sahaya sürdü ama Hak getire.

Başkent ekibi bu maçı kazansa hem düşme hattından uzaklaşıp rahat bir nefes alacak hem de play-off için yeniden umutlanacaktı. Bundan sonrası için artık tek bir hedef var, o da kümede kalmak. Peki eksi 21 puanlı Malatyaspor ile bugün oynanacak sıradaki maç ne olur? Futbol bu. O maça bile kimse şimdiden 3 puan yazamaz.