Bizim gibi gelenekçi toplumlarda çoğumuz hangi alanda başarı ivmesi sergileyeceğimize, yeteneklerimiz doğrultusunda değil ailelerimizin bizim için planladığı yolda yürüyüp o noktada bir başarı hikayesi yazmaya karar veriyoruz. Hatta bu başarı hikayesini gerçekleştirmeyi, ailelerimize duyduğumuz bir sorumluluk veya görev gibi de düşünebiliyoruz. Henüz çocuk yaşlarda belki de bizlere sağladıkları maddi, manevi destek ve olanaklardan dolayı kendimizi borçlu hissediyor da olabiliriz. 
Genelde çocuk yaşlarda bizden beklenen akademik başarı oluyor. Akademik başarı beklentisini bir kenara koyalım, çocuğunun hangi spor veya sanat dalı ile ilgileneceğine bile çoğu zaman aileler karar veriyor. Arkasından iyi bir üniversitede, popüler olduğu ve bol para kazandıracağını düşündükleri, saygın olduğu düşünülen mesleklere yönlendirme konusunda ısrarcı olanlar bile olabiliyor. Sonuçta bizim için neyin daha doğru olduğunu, onların daha iyi bildiği düşüncesi ile yapılan bu yaptırımlar ve zorunluluklar çoğu zamanda kişinin kendi hayat hikayesini yazamamasına sebep olarak aslında büyük bir başarısızlık hikayesi yazmasına sebep oluyor. Çoğu aileye göre başarı iyi bir iş ve istediğini elde edebileceğin bir kazanç kaynağı elde edebilmen olarak görülebilir. Bana göre başarı insanın yaşam standartlarının yüksek olduğu koşullara sahip olabilmek veya bu noktada çaba sarfetmek değildir. Aslında çocuklarımız bize gönderilmiş tanrı misafirleri gibi değil mi? Destekle, yanında ol, yeteneklerini fark et, onu cesaretlendir ve karar verme hakkının kendisinde olduğunu ona öğret, olmaktansa çoğumuz çocuklarımızı yetiştirirken onları bir projeymiş gibi görüyoruz. Sonuçta ortaya iyi bir çocuk çıkacaksa buda sizin başarı hikayeniz oluyor değil mi? Bu kadar başarılı çocuklar yetiştirmeyi gerçekten onların iyiliği için mi yoksa kendi rahatımızı düşündüğümüz, onunla iftihar etmenin bize çok yakışacağını düşündüğümüz için mi istiyoruz? 
Oysa bir insanın kendi ile ilgili kararlar alabilmesi, ne kadar önemli ve cesaret isteyen bir şeydir. Karar vermek sorumluluk almaktır. Kişinin kendi verdiği kararın, mükafatını da bedelini de kabul etmesi, sorumluluğu üzerine almasıdır. Maalesef aileleri tarafından yetiştirilmiş, mükemmel, akademik olarak çok başarılı hatta çok iyi yerlerde çalışan ancak için için yetersizlik duygusu yaşayan, takdir veya onay almak için başarılı olmak zorunda hisseden bir sürü insan vardır diye düşünüyorum. Bu baskı ile büyüyen çocuklar maalesef bunun bedelini, çocukluğunu yaşamayı kaçırarak öderler. Üstelik her şey onların iyiliği için yapılmıştır. Oysa bir çocuğa yapılabilecek, en büyük haksızlık çocukluğunu, hayallerini elinden almaktır. İnsanlar en çok çocukken hayal kurarmış ve büyüdükçe hayal kurmayı bırakırmış çünkü bizler çoğu zaman sevdiklerimizi mutlu etmek için onların hayallerini gerçekleştiririz. 
Bizler sadece hayal kurmaktan değil yaratıcı zihinlerimizi bile kullanmaktan uzaklaştırılabiliyoruz. Benzer başarı hikayeleri önümüze koyularak bizden benzer bir hikaye yaratmamız bekleniyor. Oysa herkesin bir hikayesi ve farklı farklı niteliklerimiz var. Doğa bir elma ağacından armut vermesini beklemez ya da bir balıktan uçmasını, bir kuştan yüzmesini beklemez. Bu insanoğluna özel bir durum bence doğamıza, yaradılışımıza uygun olmasa bile olmayanı oldurma çabamız var. 
Benim için başarı genel olarak hayatta yer aldığın sahnede olduğun gibi var olabiliyor musun, yaptığın hatalardan ders alarak ilerlemeye devam edebiliyor musun, ilgini çeken konularda kendini ve ilgi alanını geliştirmenin verdiği mutlulukla yol alabiliyor musun, içinde bulunduğun sosyal ortamlarda sana katkı sağlayacak, seni geliştirecek, sana yeni bakış açıları katacak, seni destekleyecek insanlarla sağlıklı ilişkiler kurabiliyor ve sürdürebiliyor musun? İnsan sosyal bir canlı olarak yaratılmıştır. Dolayısıyla hayatta mutluluğunu da, üzüntüsünü de paylaşmak ister. Kendi hikayeni yaşarken bir başkasının da kendi hikayesini yaşamasına izin vermen gerekir. Başarının sırrı her insanın içinde gizlidir ve zamanla sen geliştikçe görünür olur, bunun bir formülü yoktur. Sen kendini keşfettikçe sır kapıları bir bir bir açılır.