Benim yaşadığım mucize benimle başlayıp benimle bit­memiş. Türkiye'nin her köşesinde belki de dünyanın her kö­şesinde yaşanıyor. Beş yıl öncesine kadar ölümün bu kadar acıdan sonra bir gün benim de başıma gelebileceğini hiç aklıma getirmemiş­tim. O gün kızımın göz ameliyatı vardı. Bu nedenle çok sıkın­tılı ve panik içindeydim. Kızıma ameliyat sonrası moralini yüksek tutması için çok istediği bisikleti almak üzere panik içinde çarşıya gittim. Ameliyata yetişmek için çok acele ediyordum. Caddenin karşısındaki mağazaya bakarak geçiyordum ki nerden çıktı­ğını anlamadığım bir arabanın kornaya basarak üzerime gel­diğini gördüm. Havalandım. Sonrasında ise yerde yüzüko­yun yatan bedenimi ve çevresinde toplanan insanları gör­düm. Bana ne olmuştu da ikiye bölünmüştüm. Yerde yatan ben ve onu biraz yukarısından seyreden de yine bendim. Hiç acı hissetmiyordum. Kendimi çok hafif ve şaşkın his­sederken birden parlak bir topun içine girdim. Top içinde git­tikçe büyüyerek yükselmeye başladım. Kendimi çok güzel bir bahçede bulduğumda iliklerime kadar bir sevinç duygu­su kapladı. Nerede olduğumu düşünürken birden üç yıl ön­ce ölen eşimi gördüm. Işıklar içindeydi ve olduğundan daha da gençleşmişti. Aramızda oluşan çizgi şeklindeki ışığın ar­kasında bana gülümsüyordu. Aklımdan, "Sen ölmüştün!" di­ye geçirdiğimde eşimin ağzını açmadan beynime yolladığı cümleler beni çok etkiledi. Karım bana, "Senin buraya gel­mek için henüz vaktin dolmadı. Kızımızın yanında olman la­zım," dedi. O sırada çok daha fazla ışığa sahip olan iki varlık, eşimle benim aramda belirdiler. Bana geldiğim ışık topunu göstere­rek içine bakmamı istediler. Baktığımda hastanede yatan be­denimi gördüm. Kalabalık bir doktor gurubu benimle uğra­şıyorlardı. Biraz daha yaklaşmak istedim. Gördüğüm manza­ra korkunçtu. Kulağım ve yüzümün sağ tarafı parçalanmıştı. Birden aklıma kızım geldi; o nasıldı? Düşündüğüm anda kı­zımın yanında oldum. Garip bir durum yaşıyordum. Hareket kabiliyetim çok hızlanmış, ne düşünürsem ya da nereyi dü­şünürsem orada olabiliyordum. Bir ışık, bir enerji bedenine sahiptim. Kızıma yaklaştığımda ışıklı bir bedenin kızımın yanında olduğunu gördüm. Işık şekillenmeye başlamıştı. Canım ka­rım kızımızın baş ucunda duruyor dikkatle ameliyatı izliyor­du. Yüzündeki ifade korku ya da merak değil, özlem dolu bir ifadeydi. Sağlığında hiç üzerinden çıkarmadığı sarı montuna sarılmış öylece ışıklar içinde duruyordu. Ben yaşayacak mıydım, yoksa kızımızı yapayalnız bıra­kıp ışıklı dünyaya mı gidecektim? Bunları düşündüğümde yine bedenimin üzerinde buldum kendimi. Yukarıdan sey­rettiğim bedenime doğru kaymaya başladım. Kendime geldiğimde sargılar içinde olan yüzümün acısı ile gözümü açtım. Kızım ameliyatlı gözü sargılar içinde elimi tutarak ağlıyordu. "İkimiz de kurtulduk, kızım. Artık kötü olan her şey geride kaldı. Ağlama, seni hiç yalnız bırakmaya­cağım, hep yanımda olacağım," dediğimde kızım bana, "Ba­ba, beni çok korkuttun!" dedi ve sözlerine şunları ilave etti: "Ameliyat sırasında rüyamda annemi gördüm. Ben ame­liyat olurken hep yanımda durdu. Üzerinde ise sarı montu vardı," dedi. Gözlerimden akan yaşlara hakim olamayarak kızımın elini sıktım ve ona, "Biliyorum, kızım. Annen bizi hiç bırakmadı. Hep bizimle," dedim. Başka ne diyebilirdim ki? Yaşadıklarımın tek şahidi bendim. Görevim bittiğinde yanma gideceğim kanma, her gece orada makbul olan ışığının bol olması için dualarımla sevgimi yolluyorum. Nurlar içinde ol canım karım. Nuri GÜNÇAL Elazığ