İskenderun Yaşamımın en inanılmaz olayını yaşadığımda 28 yaşın­daydım. Üniversiteyi bitirmiş, askerliğimi yapmış ve Van'da­ki inşaat firmasında işe başlamıştım. Yeni tuttuğum evdeki üçüncü günümdü. İlk defa geldiğim bu şehirde iş arkadaşla­rımdan başka kimseyi tanımadığım için erkenden eve gelip televizyon seyrederek erkenden uyuyordum. O gece de yata­ğıma uzanmış uyumaya çalışırken birden odamın içine bir ışığın sızdığını fark ettim. Işığı takip ettiğimde karşı binanın ikinci katındaki karanlık olan odanın penceresinden aksetti­ğini fark ettim. Işık olarak ifade ettiğim şey aslında tam da ışık gibi değil­di; metalik bir yansımaydı ve bir boru şeklindeydi. Pencere­nin önünde bekleyerek bu garip ışığı çözmeye çalışırken san­ki oda aydınlandı ve yatakta yatan bir kişinin üzerinde yo­ğunlaştı. Boru şeklindeki ışık demeti yatan kişinin üzerinde paralel bir hâl aldı. Birkaç karış yükseklikte sabitleşti. Birden gözlerime inanamadım. Yatakta yatan kişinin simetrisi şek­linde bir beden ışıkla bütünleşti, yükseldi, odada dolaştı ve en son yatağın yanındaki tekerlekli sandalyede sabitleşerek aniden yok oldu. Oda dolayısıyla pencere koyu bir karanlı­ğın içinde kaldı. İnanılmaz bir manzaraydı gördüklerim. Dehşet içinde pencereye dayanmış ve inanılmaz bir şekilde terlemiştim. Güçlükle yatağıma doğru gidip kenarına iliştim. Mantığım ve şimdiye kadar öğrenmiş olduğum bilgiler bu yaşananlara bir anlam getirememişti. Uyumak için çok uğraş verdikten sonra dalmışım. Sabah erken uyanarak özelikle de pencereye yaklaşma­dan hızlıca giyinip evden çıktım. Aşağıya indiğimde karşı bi­nanın önünde sıralanmış sandalyeleri gördüğümde sebebini sordum. Aldığım cevap karşısında dondum. İkinci katta ya­şayan sakat olan teyze dün gece yatağında geçirdiği kalp kri­zi sonucu ölmüştü. Sabah bakıcısı eve geldiğinde yüzünde çok mutlu bir ifade ile teyzeyi yatağında ölü bulmuş. Doktor­ların verdiği ölüm raporu ise teyzenin uyku esnasında ölü­mü nedeniyle hiç acı çekmediği şeklindeymiş. Eyüp Dingil/İskenderun