Birsen GÜRDİL Dünyada Deliormanlı Türk güreşçi olarak tanınan Koca Yusuf 1856-1898 yılları arasında yaşamış sırtı yere gelmeyen bir pehlivan olarak ün salmıştır. Bir Fransız güreşçisi ve menajer olan Doublier’in ısrarı ile Fransa’ya, kendisi gibi güreşçi üç arkadaşı Kara Ahmet, Nurullah ve Bulgar Petrof’la Paris’e götürülen bu tanınmış pehlivanların ne maksatla yurtlarından alınıp Fransa’ya getirilmelerinin ilginç bir hikâyesi vardır. Yüzyılı aşkın bir süre önce başta Paris olmak üzere Lyon, Marsilya ve Bordo gibi kentlerde sahne Show’larında güreşçi gösterileri yapılmakta idi. Toplum bu gösterilere her geçen gün büyük ilgi gösteriyor. Paris’in ünlü caddesi Şanzeli üzerinde bulunan dünyaca meşhur gece klüpleri Foli Berjer, Mulen Ruj ve kabera Titan gibi eğlence yerleri programlarında güreşçi gösterilerine yer vererek toplumun bu yeni zevkini tatmin etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Benzer gece klüplerinde Rusya, Danimarka, Hollanda, Polonya, ve Belçika’dan getirilen güreşçiler gösterişli vücutları ile çıktıkları sahnelerde kıyasıya bir müsabaka çıkararak seyircilerin çılgınca alkışlarını alıyorlardı. Bu sahne güreşleri için yeni güreşçiler aramak telaşına kapılan Fransız Münejer Doublier, Bulgaristan’da ve İstanbul’da sırtı yere gelmeyen güreşçilerin varlığını haber almış ve soluğu Bulgaristan’ın Sumru kentinde almıştır. Türk güreşçilerini tanıyan Bulgur Güreşçi Petrof ile buluşan Doublier, burada Nurullah Pehlivanla tanışma imkânı bulmuştur. İri cüsseli bu güreşçi tam istediği yapıda bir yetenekti. Fakat ortada bir sorun vardı. Türk güreşçiler Kispet giyip yağlanıyorlardı. Doublier, uzun uğraşlardan sonra Nurullah pehlivanı kispet giymeme konusunda ikna etmişti. İkinci bir sorun daha vardı. Nurullah ile sahnede kapışacak bir Türk güreşçiye daha ihtiyaç vardı Onunda çaresi bulundu İstanbul’da yeşil sahalarda önüne çıkan her güreşçiyi yenen Koca Yusuf adlı bir Türk’ün varlığı ile Nurullah’ın yakın arkadaşı Kara Osman’la yapılan görüşmeler sonunda anlaşma sağlanmıştı. İşini iyi bilen Doublier, “Ben buraya sizin için geldim. Razı olursanız Paris’e gideriz. Hem zengin olursunuz, hem de dünya çapında şöhrete kavuşursunuz” diyerek güçlü kuvvetli bu pehlivanları ikna etmiştir. Hatta Nurullah “Âlâ gideriz. Nasıl isterlerse öyle güreş tutarız, yeter ki karşımıza dayanıklı güreşçi çıksın.” Bu sözler menajer, güreşçi Doublier’i fazlası ile sevindirmişti. Türk güreşçiler kispet giymeyecekler, yağlanmayacaklar, kırmızı halı üzerinde birbirleriyle tutuşacaklardı. Yapılan maddi manevi teklif çok cazipti. Nurullah, Kara Osman ve Koca Yusuf, yeni güreş usulünü öğrenmek için alelacele Fransa’ya Paris’e hareket etmişti. Türk güreşçiler Fransa’nın başkentinde coşku ile karşılanmışlardı. Günlük gazeteler ve dergiler durmadan pehlivanlarımızdan bahsedip, iki metre boyu ile Nurullah’ı görmek için geçeceği yol üzerinde sıraya diziliyorlardı. Fransız medyası aşağı, yukarı bir aydan fazla sayfalarını cüsseli bu Türk güreşçilerine ayırmıştı. Beklenen gün gelmiş Folies Berger’de ilk olarak Koca Yusuf, Fransızların yenilmez unvanlı Fenelon adlı güreşçi ile karşılaşacaktı. Aylar öncesinden ünlü eğlence merkezi dolmuş, gelen meraklıların pek çoğu sokaklarda kalmıştı. Mekânı tıka basa dolduranlar hakemin çalacağı düdüğü sabırsızlıkla ve heyecanla bekliyorlardı. Adeta nefesler tutulmuş, gözler sahneye dikilmişti. Hakemin öten düdüğü ile rakibine saldıran Koca Yusuf, ünlü Fransız güreşçiyi ensesine elini atması ile yere yatırması bir oldu. Fenelon bir buçuk dakika kendisini kırmızı halıda boylu boyuna yatar bulmuştu. Salonu dolduranlar önce şaşırmış, sonra da Koca Yusuf’u yenmek için sabırsızlanıyordu. İki gece sonra yine Fransa’nın tanınmış pehlivanı Paul Fourmier, kendinden emin Koca Yusuf’un karşısına çıkmıştı. Hakemin düdüğü ile Koca Yusuf, bu kendini beğenmiş güreşçiyi de bir el ense ile yere yapıştırmıştı. Kısa sürede ünü Fransa’ya yayılan Koca Yusuf’un karşısına sırtı yere gelmeyen güreşçi olarak ünlenmiş Sabes, Koca Yusuf’tan korkmadığını göstermek için O’da sahneye çıkmış. Yine hakemin düdüğü ile Koca Yusuf, kendini beğenmiş Sabes’i belinden tuttuğu gibi yere vuracakken Sabes, beklenmedik bir hak etle Yusuf’un arkasına geçip yere yıkmak istedi ise de Yusuf, saha dışına çıkarak yere yıkılmaktan kıl payı kurtulmuştu. Güreşi durduran hakem Yusuf’u mağlup ilen edince ortalık karıştı. Şiddetli protestolar sonunda müsabakanın ertesi akşam tekrarına karar verildi. Paris halkı yapılacak bu ikinci karşılaşma için heyecanlı bekleyişini sürdürürken, bahisçiler büyük paralar karşılığı bahis oynamayı da ihmal etmemişlerdi. Beklenen o gece geldi. Koca Yusuf, sahneye kükreyen bir aslan gibi çıkmıştı. Sabes ise rakibini yeneceğinden o kadar emindi ki davranışlarından rakibini önemsemiyor havası yatıyordu. Hakemin düdüğü ile el ense taktiğini kullanmayıp Yusuf, direk rakibine saldırdı. Sabes, neye uğradığını şaşırmıştı. Bir anda havaya kalkan Fransız güreşçi kendisini yerde yarı baygın buldu. Artık Koca Yusuf’un karşısına çıkacak güreşçi bulamayan menajer Doublier, pehlivanımıza çirkin bir teklifte bulundu. “Anlaşılan Avrupa’da senin karşına çıkacak güreşçi yok. Gel bu adamları bir iki dakikada yeneceğine kapışmayı biraz uzat, bazen de yenil” dedi. Bu teklife sert bir cevap veren, yapılan servet değerindeki ücreti de kabul etmeyerek, ünü Amerika’ya gitmiş olan Yusuf, bu ülkeden gelen cazip teklif üzerine yenidünya diye bilinen Amerika’ya giderek çeşitli müsabakalar yaparak sırtını yere değdirmemiş, bir Türk olarak isim yapmıştı. Dünya’da Deliormanlı Türk Güreşçi olarak tanınan Koca Yusuf, 1897 yılında gittiği Fransa’da minder güreşini de öğrenmiş, 144 kiloluk dev cüssesi, güreş becerisi, sporcu ahlakı ve gücü ile örnek bir sporcu olarak tanınan bu örnek pehlivan, ne yazık ki 21 Mayıs 1898 yılında Türkiye’ye dönmek üzere bindiği transitliğin bir şilep ile çarpışması sonucu batması ile kendini okyanusun serin sularında bulan ünlü güreşçimiz yakınında bulunan bir filikaya binmek isterken yolcuların tepkisi ile karşılaşmış. Bir kazazedenin kürekle kafasına vurması sonucu hayata veda etmişti. İşte kısa yaşam hikâyesini ele aldığımız bu ünlü Türk güreşçinin hayatını Maltepe Yayla Sanat Merkezinin sahibi de olan Yayla Grup’un yeni yapım şirketi beyazperdeye aktarmaya karar vermiştir. 1856-1898 yılları arasında yaşamış olan 147 kiloluk güreşçiyi yapıtta Çağatay Ulusoy canlandıracaktır. Ünlü oyuncunun kilo alması için özel diyet uygulanması devam ederken, 25 milyon bütçesi ile son yılların en pahalı yerli film olması beklenen projenin çekimlerine ilk olarak Kanada, Amerika ve sonra Türkiye’de devam edilecektir. Bu arada Koca Yusuf ile Fransa’da giden Nurullah ve Kara Ahmet Paris’te kalarak batı yaşamına ayak uydurmuşlar. Kara Ahmet, Fransızca öğrenmekle kalmamış, güzel bir Fransız kızı ile hayatını birleştirmiştir. Kara Ahmet, ünlü dünya şampiyonu Lorent Le Bougevoir gibi bir pehlivanı yenerek ününe ün katmış, hatta dünya şampiyonu olmuştur. Çağtay Ulusoy’un Koca Yusuf rolü için yapımcı şirketten 1 milyon lira alacağı belirtilmiştir. Bugünlerde Amerika’da bulunan yakışıklı oyuncu, yurda döner dönmez çekimler için sete girecektir.