Yaşlı dünyamızda kaynakların giderek azalması, kontrolsüz biçimde artan nüfus yakın gelecekte ülkelerin başındaki en büyük bela olacak. Ormanlık alanların, tarım arazilerin rant uğruna betona vahşice feda edilmesi, nüfusun mega kentlerde yoğunlaşmasıyla oluşan mikroklimaların çevreye ve havaya olumsuz etkilerinin bedellerini pek çok ülke şimdiden ödemeye başladı. Aşırı nüfusu beslemek için küresel tarımı elinde tutan az sayıdaki ülkenin kar hırsıyla tohumların genetiğiyle oynaması sonucu ortaya çıkan hibrit tohum furyası insan sağlığını ciddi biçimde tehdit ediyor.     
Fransa’da başlayıp Avrupa’nın pek çok ülkesine yayılan çiftçi ayaklanmasının altında her ne kadar mazottaki artış ve gübre desteğinin azaltılması nedeniyle emeğin karşılığının alınamaması kızgınlığı gibi görünüyor, ancak altında çok derin üretici ve besici sorunları yatıyor. Zaten tüm bu sorunlar zincirinden bunalan çiftçimizi, üreticimizi yeterince sübvanse etmeyip küstürmemiz sonucu etin, sütün kilosuna fahiş fiyatlar ödemiyor muyuz? Tüm bu hesapsızlığın sonucu kendine yeten bir tarım ülkesi olmaktan çıkıp yoncadan, buğdaya, fasulyeden nohut a her şeyin ithaliyle tanışmadık mı?  Onlarda çiftçi demokratik haklarını kullanıp, seslerini duyurup hükumetleri yanlış karardan döndürürken, Anadolu çiftçisi ve besicisi çiftini çubuğunu sessiz sedasız bırakıp büyük kentlere göç edip hizmet sektörüne kaymadı mı? Çiftçimiz kendi yağıyla kavrulup işinin patronuyken, şimdi hizmet ve güvenlik sektöründe ya da devlet kapısında birilerinin kapıkulu haline geldi. Gelecek tarımda, üretimde. Araba, uçak her şeyi yapabilirsiniz, ancak bunların hiçbiri karın doyurmuyor, sağlıklı nesillerin yetişmesi için sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazı güvenli tohumu, ürünü kendi ülkenizde yetiştirmekten geçiyor. Bu başarılamazsa devasa hastanelerle sorunlara, toplumun hastalıklarına çare bulunamaz.        
Pek çok ülkede mega kentler nedeniyle dünyanın havası bozuldu, iklim değişiyor, yağış rejimi bozuldu, kuraklık kapıda, temiz suya ulaşım daha da sıkıntılı hale geldi. Metropollerde sağlıksız ortamlarda üst üste yaşıyoruz. Gelecek ne yazık ki ülkemiz gibi giderek artan nüfuslu ülkeler için pek de parlak olmayacak. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte birini sadece dokuz ülke barındıracak. Günümüzde 1 milyar 445 milyon nüfuslu Hindistan, üç milyon farkla Çin’in önünde en kalabalık ülke olarak başı çekerken, bu iki devi 340 milyona varan nüfusuyla Amerika Birleşik Devletleri izliyor. 285 milyon nüfuslu Endonezya, 239 milyon kişinin yaşadığı Pakistan ve 230 milyon nüfusa sahip Afrika ülkesi Nijerya en büyük nüfuslu ülkeler olarak sıralanıyor. Bu altı ülkeyi, 218 milyonla Brezilya, 171 milyon nüfusla Bangladeş ve 145 milyonla Rusya izliyor. Meksika ise 134 milyon nüfusuyla günümüz dünyasının onuncu sıradaki en kalabalık ülkesi konumunda.
Dünya nüfusundaki dengesiz artışı araştıran konunun uzmanları bundan 76 yıl sonrası için nasıl bir dünya oluşacağına, nüfus dengelerinin ne şekilde değişeceğine ilişkin yaptıkları çalışmada çarpıcı sonuçlara ulaştılar. Buna göre, 2100 yılında dünya nüfus sıralamasının şu şekilde olması bekleniyor;
İlk iki sırada yine Hindistan ve Çin var. Hindistan’ın nüfusu sadece iki milyon kişi artarak 1 milyar 447 milyona ulaşırken, Çin neredeyse 400 milyona varan olağan üstü bir gerilemeyle nüfusunu bir milyar 64 milyona düşürmeyi başaracak. Bu iki devi üç misli nüfus artışının yaşanacağı Nijerya 732 milyon kişiyle dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi olarak izleyecek. Bu olağandışı artış Afrika’da şüphesiz beslenme ve temiz su gibi zaten kıtada kıt olan kaynak sorunlarını da beraberinde getirecek. Bunun sonucu bölgesel hatta kıta geneline yayılabilecek çatışmaları kaçınılmaz hale getirecek. Zira 76 yıl sonra Nijerya’nın yanı sıra Afrika’dan 5 ülke daha en kalabalık ilk 11 ülke arasında yer alacak. Bunlar sırasıyla, 362 milyon nüfuslu Demokratik Kongo, 294 milyon nüfuslu Etiyopya, 285 milyon nüfuslu Tanzanya, 224 milyon nüfuslu Mısır ve 188 milyon kişinin yaşayacağı Angola olacak. Bugün yaklaşık 24 milyon nüfusun yaşadığı bir Orta Afrika ülkesi olan Nijerya’nın komşusu Nijer ise, 2100 yılında 165 milyonluk bir nüfusa ulaşarak dünyanın en kalabalık on üçüncü ülkesi olacak. 1 milyon 267 bin kilometrekarelik Nijer ve 923 bin kilometrekarelik Nijerya toplamda 900 milyon nüfusa ulaşacak. Türkiye’nin topraklarının 3 misline yakın genişliğe sahip kıt kaynakların olduğu bu iki komşu Afrika ülkesinin devasa nüfus barındırmasının bölgeye, kıtaya ve dünyaya devasa bir yük getirmesi kaçınılmaz. Böylesi bir nüfus dengesizliğin yol açabileceği sorunlar zincirini öngörebilmek için kehanete gerek yok.
Nüfus, dünyanın yakın gelecekte çözüm bekleyen en büyük sorun olarak karşımıza çıkacak. Nüfus kontrolünü beceremeyen ülkelerde, kıt kaynakların paylaşımında adaletsizlik yaşanır, bunun sonucu ülke içinde ve komşu ülkeler arasında ihtilaflar, çatışmalar kaçınılmaz olur. Tarım ve hayvancılık, ülkelerin halklarını öz kaynaklarıyla doyurup kendine yetebilmesi öncelikli hedef olacak. Anadolu’muza, havamıza, suyumuza sahip çıkalım, doğamıza saygılı yaşamayı öğrenelim, saygılı olmayanlara haddini bildirelim. Bakabileceğimiz kadar çocuk yapmayı hedefleyelim, cennet vatanımızı, ranta, betona feda etmeyelim. Atalarımızın asırlardır süren göçlerinin en son durağındayız, gidecek başka bir yerimiz olmadığının bilincine varalım, toprağımızın her bir karışına sahip çıkalım.