Şapka tüm medeniyetlerde çok değişik şekillerde kullanılan bir giysidir. Amacı kışın sıcak, yazın serin tutmaktır. Tevrat’ta Hz. Hârûn için yapıldığı söylenen sarık, Yahudi geleneğinde kutsal elbisenin bir parçası anlayışıyla halen kullanılmaktadır. Müslümanlığın doğuşunda, halen Arap ülkelerinde kullanılan, kefiye denen başlık takılmaktadır. Hindistan’ın geleneksel başlığı olan sarık 1200’lü yıllarda İran ve Anadolu’ya yayılmış ve Osmanlı tarafından da ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Şapka, kasket, sarık, takke, kalpak vb. başlıklara hemen her ülke tarafından ayırt edici anlamlar yüklenmiştir. Eski Türk Devletlerimizin aksine, Osmanlı ve Türk İslamiyet’inde, nedense, en çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. Sarık Osmanlı’da geleneksel hale gelmiş iken, Yeniçeri Ocağının kaldırılması sonrası kurulan Asakir-i Mansure-i Muhameddiyye (Muhammed’in zafer kazanmış orduları) askerlerinde sonra da devlet dairelerinde sarık yerine fes kullanılmaya başlanmıştır. Fesi kabul etmeyen halk, sarığı kaldıran II. Mahmut’a “Gâvur padişah” adını takmışlardır. Fes’in Tunus’un milli giysisi olduğu ifade ediliyorsa da en görünen kullanıcı Yunanlardır. Geçen zaman içinde fes Osmanlı ile özdeşleşmiştir. Günümüzde dahi Türkiye’yi fes ile betimleyen resim, film ve karikatürlere rastlanmaktadır. Fes kullanımı takriben 100 yıl sürmüştür. Ancak, Avusturya’nın 3 Ekim 1908’de Bosna Hersek’i ilhakına aciz kalan II. Abdülhamit, Bosna Hersek’in kaybedilmesinin yarattığı baskıyı azaltmak ve gündemi değiştirmek için, Meşrutiyeti ikinci kez ilan etmiş ve Avusturya’dan ithal edilen feslere boykot başlatmıştır. İşte bu ortamda feslerin yerine, Orta Asya kökenli, yerli malı kalpaklar ön plana çıkmış ve Fesler sokaklarda yerlerde parçalanmıştır. Zamanında fes’e karşı çıkan bazı kesimler, bu sefer de kalpağa karşı çıkmıştır. Kurtuluş ve Kuruluş günlerinde TBMM’de dahi kalpak ve fes karma olarak kullanılmış ve fes de ısrar eden milletvekilleri genelde padişah ve hilafet yanlısı siyaset izlemiştir. Türkiye Cumhuriyetinde Şapka Devrimi’ne karar verildiğinde, aynı gruplar, bu sefer fesi “dini başlığımızdır” diyerek korumaya çalışmışlardır. Bu mücadele bazı kişiler tarafından günümüzde de sürdürülmektedir. İlk kez, Mustafa Kemal Atatürk 27 Ağustos 1925 İnebolu ziyaretinde şapka giymiştir. Halkın şapka ve kasketi benimsemesi üzerine, 25 Kasım 1925 tarihinde Şapka Kanunu çıkarılmıştır. Anadolu’da dini kullanarak isyanlar çıkaranlara karşı bir önlem olarak, 13 Aralık 1934 tarihli Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceğine Dair Kanun’la, resmi din adamları hariç, sarık, fes kullanımı yasaklanmıştır. Sonuç olarak, sarık dini bir simge değildir. Kadın-erkek (Yukarıdaki resimde son Halife Abdülmecit ve kızı görülmektedir) tüm insanlar hava şartları, imkânları kapsamında bir başlık kullanmıştır. Doğal olarak bu başlık giyilen kıyafetin bir parçası haline gelmiş ve yakışma-yakıştırma, renk, şekil ve ahengi ile beğeni toplama, yani modanın bir parçası olmuştur.