Dr. (E) Tuğamiral Ergun MENGİ Biraz Türkçe lütfen. Ülke “Varoluş” nedenini ve kültürünü, en önemlisi dilini kaybederse, varlığını kaybeder. İşte bunun için, hiçbir şey dil kadar önemli değildir. Halkın yaşam tarzları, beklentileri değişiyor. Herkes bir koşuşturma içinde hayatla mücadele ediyor. Çalışan çok, düşünen yok. Sokaktaki mağaza, kuaför, doktor, hatta kamu kurumları tabelalarında bir İngilizce özentisi vardır. İnsanlarımız ne anlama geldiğini bilmediği “NYPD (New York Police Department- New York Polis Teşkilatı)” yazılı gömlekleri giymektedir. Aynı kişi, üzerinde İETT (İstanbul Elkt Tramvay Tünel) veya ASKİ (Ankara Su Kanalizasyon İdaresi) yazılı gömlek giyer mi? Giyim-kıyafet şirketleri, Small(S), Medium(M), X Large (XL) kelimelerini yerine Türkçelerini Küçük (K), 2 Küçük (KK), Orta (O), Büyük(B), 2 Büyük (BB) veya ikisinibir arada kullanamaz mı? İnşaat şirketleri, Mashattan, Windowist Tower, Selenium Retro9, Airlife City, Vantage Ümitköy, Pearl Konutları gibi batı özentisi zihniyeti içinde verdiği isimler ülkemizin çökmesine neden olacağını göremiyor mu? Cumhuriyet döneminde, Türkçemize yeni kelimelerin katılması ve kelime haznesinin zenginleştirmesi çabaları sonucunda, muhteşem (Cankurtaran, Ayakkabı, Gün-Aydın Göz-lük Uçurtma Millet-vekili üçgen, kare, prizma, açı, buzdolabı, bilgisayar Alış-Veriş Merkezi (AVM), Akbil) kelimeler bulunmuştur. Ama bir o kadar da, zamanın etkin lisanı Fransızcadan (Sutyen, nankör, döpyes, gardrop, komidin, vatman) kelimeler alınmıştır. Burada yapılan hata, yabancı sözcüğün tercüme edilerek karşılığı olan Türkçe kelimeyi almak yerine, Fransızcasını okunduğu şekliyle sözlüğümüze dahil etmemizdir. AVM ve AKBİL’i kazandırdığımız gibi, yabancı dilbilimcileri, karşılığı olmayan kelimeler için yapılan işi, kurumu veya nesneyi (POS Cihazı: “Point of Sale- Satış Noktası, ATM; İngilizcede “Automatic Teller Machine-Otomatik Vezne Makinesi), anlatan cümlenin baş harflerinden yeni kelime üretmektedirler. Bu tehlikeyi zamanında fark eden, Almanya, İtalya ve Fransa, dillerini İngilizceden koruma ve geliştirmek için tüm yabancı film ve dizilere seslendirme (dublaj) zorunluluğu getirmiştir. Aynı tehlikeyi yüzyıl önce gören Mehmet Akif Ersoy Sefahatinde şöyle der. “Değişti hâlet-i rûhiyye, çünkü asra göre, Biraz değişmeli artık bu eski zihniyyet., “Lisâna hiç yenilik sokmayın! ” demek: Cinnet, Düşün ki böyle midir bizde? Şüphesiz. Ne gezer, Delîli: Kendi sözündür. Kimim, benim mi? Evet!, Ne söylemiştim? Unuttum... Canım şu “zihniyyet! ”..., Beğenmedin mi? Fransızca yok mu “mantalite”?, Tasarrufâtını aynen alırsak İngiliz’in, Fransız’ın, ne olur hâli, sonra, şîvemizin? Lisânın olmalıdır bir vakâr-ı millîsi, O olmadıkça müyesser değil teâlîsi” Bu konuda, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklar, meslek odaları, spor federasyonları, televizyon ve müzik kanalları, TDK, RTÜK, STK, basın, öğretmen, yazar, anne, baba kısaca tüm bireylere ve kurumlara önemli sorumluluklar düşmektedir. Her gün televizyonlarda dinlediğimiz gibi Türkçemiz, Salgın (Pandemi) tesiriyle solunum cihazına bağlanmış (Entübe edilmiş), hastadır. Bu hastalıktan ve “Yapıyor olacağız, söylemiş olduğum, gidiyor olacağız” gibi diğer bir salgından dilimizi kurtarmaya çalışalım. “Başka dile uymaz annenin sesi / Her sözün ararsan, vardır Türkçesi”