Bir oldu-bitti ile I. Dünya Savaşı'na giren Osmanlı’ya karşı İtilaf devletleri Şubat 1915’de, tarihin gördüğü en büyük Haçlı Donanması Çanakkale önlerinde toplamışlardır. Hedef, Çarlık Rusya’sına yardıma gitmekti. Ancak asıl hedef, batının yüzyıllardır peşinde olduğu İstanbul’u ele geçirmekti.
Tüm güçleriyle saldırdılar 18 Mart günü, ancak Nusrat ne zaman gelecekleri belli olmayan bu çelik yığınları için 07-08 Mart gecesi stratejik bir kararla ön hattaki zırhlıların, dönüş manevrası yaptıkları Karanlık Limana tek hat üzerine 26 mayını döşemişti. İşte bu deniz harekatı sonucunda, Nusrat’ın mayınlarına çarpan Irresistable, Ocean, Bouvet zırhlıları batmış; Inflexible, Agamemnon, Goulois, Souffren ağır yara alarak saf dışı kalmıştı.
Zafer bizimdi ama korku ve endişe devam ediyordu. Bir gün geçti, 19 Mart, Padişah ve tüm İstanbul halkı İtilaf Donanmasının dumanlarını görme endişeyle, ufka bakıyorlardı. Çünkü artık ne mayın, ne de top mermisi kalmıştı. Ne gelen, ne de giden vardı, gelemiyorlardı, denemediler bile dehşet sarmalı içindeydiler, ya Nusrat oradaysa.
Karadan gidelim İstanbul’a dediler, birlikler hazırdı, Avustralyalısı, Yeni Zelandalısı, Hintlisi, İrlandalısı, Kanadalısı hep bir arada. Bu sefer de karşılarına Mustafa Kemal (ATATÜRK) çıktı.
Yarbay Mustafa Kemal, 57’nci Alay ile 25 Şubat sabahı Çanakkale’ye gelir. “Maydos Mıntıka Kumandanlığı” görevi de verilince Eceabat güneyindeki bölgesi topçu bataryaları dâhil tek sorumlusu olmuştur. 18 Mart Boğaz Zaferi’nden sonra, yapılan hazırlıklar düşmanın kara harekâtı yapacağı şeklindeydi. Mustafa Kemal’in görevi, düşmanı engellemekti. Bu maksatla olası çıkarma plajlarını tespit etmiş ve savunma planını hazırlamıştır. Stratejisi, düşmanı sahile çıkamadan, kıyıda imha etmekti. 1915’e kadar dünyada çıkarma gemileri yok, deniz aşan ülkelere yapılmış amfibi harekât konsepti yok. Ama bugün bile geçerli olan düşmanın çıkarma plajında yerleşmeden imhasını öngören konsepti Mustafa Kemal daha 1915’de ortaya koymuştur. Ancak Alman General Liman von Sanders 24 Mart 1915’te 5’inci Ordu Komutanlığı Komutanı olunca, düşmanın karaya çıkmasına müsaade edilmesini ve sonra taarruza geçilmesini emretmişti. Yarbay Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya telgraf çekerek, Alman subaylarla bu harbin yapılamayacağını, Balkan savaşlarından daha önemli gördüğü, Çanakkale Cephesine Enver Paşa’nın kumanda etmesi gerektiğini bildirmiştir.
Arıburnu müdahalesi; 25 Nisan 1915 tarihinde çıkarma haberleri gelmeye başlamıştı. Yb. Mustafa Kemal 57. Alayı yanına alarak, kimseden emir beklemeden, çıkarmanın yapıldığını tahmin ettiği Arıburnu, Kabatepe plajlarına doğru ilerledi. Kendisi Bnb.Nuri (Conker) ile önden Conk Bayırı mevkiine doğru gitti. Kabatepe plajlarına çıkmış, Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinden (ANZAC) oluşan İngiliz birlikleri ilerliyordu. Yb. Mustafa Kemal, daha sonra Ruşen Eşref’e verdiği mülakatta “Bulunduğum tepeden Düşman çıkarmasını gözlerken, 27’nci Alay’ın gözetleme postasından bazı askerlerinin Kocaçimen’e doğru kaçtıklarını gördüm, bizzat önlerine geçerek, “Niçin kaçıyorsunuz, dedim. “Efendim, düşman” dediler, “Nerede” dedim. “ İşte” diye 261 Rakımlı tepeyi gösterdiler. “Düşmandan kaçılmaz” dedim. “Cephanemiz kalmadı” dediler. “Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim ve bağırarak süngü taktırdım ve yere yatırdım. Bunun üzerine arkalarındaki düşman askerleri de yere yattı. Kazanılan bu kısa sürede, 57’nci Alay ve dağ bataryası bölgeye yetişti. İşte, kazandığımız an, bu andı” der. 57’nci Alay birlikleri taarruza kalkarak, kısa sürede Conkbayırı-Kocaçimen hattının güvenliğini sağlamıştır. Yarımadanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen’in elde tutulması, Mustafa Kemal’in öngörüsü sayesinde olmuştur. Bu arada Seddülbahir plajlarına çıkan askerlere destek veren HMS Goliat zırhlısı Tük cephelerine ölüm kusuyordu. Bu zırhlı engellenmeliydi. Görev Muavenet-i Milliye muhribine verildi. Yzb. Ahmet Bey komutasındaki Muavenet-i Milliye hazırlıklarını yaparak 13 Mayıs gecesi harekete geçerek Soğanlıdere mevkiinde sahile çok yakın bir mevkide bekledi, ışıklar sönük olarak karanlıkta ilerlenecek ve düşman gemileri yakın mesafeden torpillenecekti. Karanlıkta mayına çarpma, kayalıklara bindirme ve en kötüsü de düşman tarafından fark edilerek yok edilme riski vardı. Soğanlıdere’den hareketle, burnu dönen Muevenet’in HMS Goliath zırhlısını bütün heybetiyle karşında gördü. Goliath’ın projektörleri sürekli etrafı tarıyordu. Nitekim az bir mesafe kala Muavenet'i fark etti. İngiliz nöbetçinin 'kimsiniz, parola' sorusuna İngilizce "büyük bir haberimiz var" diyerek cevap verildi. Muavenet dönüş yaparak torpidoları hedefe kilitledi ve İki torpido peş peşe kovandan fırladı, Goliath’ın baş tarafında büyük bir patlama, dev gemi, 500 personeli ile birkaç dakika içerisinde Çanakkale Boğazı'nın serin sularına gömüldü. Muavenet-i Milliye, geldiği gibi, karanlık lacivert suların içinden bir hayalet gibi süzülerek Gelibolu Dz.Üssüne döndü.
İngiliz Çanakkale Cephe Komutanı Ian Hamilton, 13 Mayıs 1915 günlüğüne "Düşman madalyayı hak etti, kahrolsunlar’’ yazmak zorunda kaldı. Haberin Britanya'ya ulaşmasıyla ortalık karıştı. Kabine toplantısı yarıda kesildi, sözün bittiği yerdi. 15 Mayıs 1915 günü İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Fisher, 17 Mayıs 1915 günü de Bahriye Nazırı Winston Churchill görevlerinden istifa ettiler. Kara harekatında başarılı olamayan İngilizler, aldıkları takviyelerle 6 Ağustos’ta Suvla plajlarına çıktılar. Cephe genişlemiş ve düşman Conkbayırı-Kocaçimen bölgesine epey yaklaşmıştı. General Liman von Sanders Yb. Mustafa Kemal’e fikrini ve önerilerini sorar. Mustafa Kemal, düşüncelerini söyledikten sonra, “Bütün kuvvetleri emrime veriniz, sonra düşmanı bana bırakınız” deyince, Alman General “çok gelmez mi?” diye cevap verir. Mustafa Kemal’in yanıtı kısaydı, “az gelir”. Mustafa Kemal, 3 gün sonra Liman von Sanders tarafından, 9 Ağustos 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı görevine atanmıştır. Cephedeki hemen hemen tüm kuvvetler emrine verilmiştir.
Aynı günün sabahında taarruzun başına geçmiş, İngiliz birliklerinin Anafartalar’daki ileri harekâtı durdurulmuştur. İsmailoğlu tepesi, Anafarta sırtı, Mestantepe Türk kuvvetlerinin elinde kalmıştır. Mustafa Kemal, Kocaçimen-Conkbayırı hattının ele geçmemesi için 10 Ağustos saat 04.30’da baskın şeklinde bir taarruza karar vermiştir. Herhangi bir topçu ateşi olmaksızın yapılan taarruz, sessizce ve Mustafa Kemal’in havaya kaldırdığı kırbaç işareti ile başlamıştır. Tabur komutanlarından Albay Moore'un komuta ettiği İngiliz öncü bölüğü kısa sürede tepeden aşağı akan Osmanlı kolları arasında kuşatıldı. 35. Alay ilerlemeyi sürdürerek Yusufçuktepe'yi ele geçirdi. Aynı saatlerde sekiz taburlu İngiliz tugayı, İsmailoğlu Tepesi'ni ele geçirmiştir. Önündeki İngilizleri bozguna uğratarak ilerleyen Osmanlı 34. Alayı bu tepeyi 06:00 dolaylarında süngü hücumuyla ele geçirmiştir. Yaklaşık dört saat süren mücadeleden sonra Conkbayırı tamamen Türk kuvvetlerinin eline geçmiştir.
21 Ağustos 1915 günü saat 14.30’da İngilizlerin donanma ve kara toplarıyla 12. ve 7. Tümen mevzilerini bombalamaya başladılar. Top ateşi Yusufçuk Tepesi ve İsmailoğlu Tepesi’ne yoğunlaştı. Ancak bu İngiliz taarruzu da püskürtüldü. İngilizler Çanakkale’nin ne denizden ne de karadan geçilmeyeceğini 8.5 aylık çatışmadan sonra anlamışlardı. Çanakkale Geçilmez.
İngilizler Türklerle savaşmanın bedelini, savaşı kaybederek, gemilerini kaybederek, sömürgelerini kaybederek ve itibarlarını kaybederek ödediler.
18 Mart Deniz Zaferi Olmasaydı. Gelibolu muharebeleri olmayacaktı, Belki Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıkamayacaktı. Osmanlı I.Dünya Savaşını savaşı 5 ay içinde kaybedecekti, belki Kurtuluş Savaşı olmayacaktı. Winston Churcill “Avrupa'da milyonlarca insanın ölmesine neden olan sayısız taarruzlardan hiçbirisi, Nusret mayın gemisi kadar düşmanın istikbaline ve harbin sonuçlarına etkili olacak bir başarı gösterememiştir.” demek zorunda kalmayacaktı. 18 Mart Deniz zaferi olmasaydı, Çarlık Rusya’sı belki Almanya’ya yenilmeyecekti, belki 1917 Bolşevik Devrimi olmayacaktı, belki ne 2. Dünya Savaşı ne de 45 yıl sürecek Soğuk Savaş olacaktı.
Mustafa Kemal Paşa Gelibolu’da 7 düveli yenmese, burada savaşan ve bunu kurtuluş destanı kabul eden Kanada, Yeni Zelanda, Hindistan, Avusturalya bağımsızlık yolunu açamayacaklardı. 18 Mart böyle bir destandır. Bir devrin battığı ve yenidünya düzeninin kurulduğu yerdir.
Çanakkale’de tüm kefensiz yatanları, Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Lütfen muhteşem çevrilmiş Atatürk filmlerini izleyelim.