Modern Türk basınının tarihi, Tercüman-ı Ahvâl ile başlar. 1860 yılında yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahvâl, bizim ilk özel gazetemizdir. Hatta Türkiye'deki modern gazetecilik anlayışının ilk temsilcisidir.

Tercüman-ı Ahvâl, Osmanlı-Türk Aydınlanması'nın yolunu açan Batılılaşma hareketlerinin bir sonucu olarak tarih sahnesine çıkmıştır. II. Mahmud'un ıslahatlarıyla başlayan Batılışma Hareketi, oğlu Sultan Abdülmecid'in tahta geçmesiyle hız kazanmış ve Tanzimat Fermanı'nın ilanı ile kalıcı hale getirilmeye çalışılmıştır. 1839 yılının sonlarında başlayan bu yeni tarihsel sürecin adı Tanzimat Dönemi'dir ve etkileri yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.

Tanzimat Dönemi'nde yaşanan yenilikler; devlet ve toplum hayatının Batılı anlamda düzenlenmesi, modernleşmesi olarak da özetlenebilir. Osmanlı-Türk Aydınlanması'nın yaşandığı bu dönem; Meşrutiyet idaresini, hatta devamında Cumhuriyet rejimini hazırlayan önemli bir tarihsel süreçtir. Dolayısıyla gazetenin kuruluşunu, yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız tarihsel koşulların içinde değerlendirmek gerekir.     

Tercüman-ı Ahvâl, modern çağa Avrupa basınından neredeyse iki asırdan fazla geç kalan Osmanlı-Türk matbuatının editoryal bağımsızlığı olan ilk özel gazetesidir. Gazete, devrin iki önemli münevveri olan ve Tercüme Odası'ndan yetişen Âgâh Efendi ile (İbrahim) Şinâsi tarafından kurulmuştur. Kurucusu ve sermayedarı Âgâh Efendi olmakla birlikte, gazetenin yayın çizgisini, içeriğini, yani kimliğini belirleyen kişi, hiç şüphe yok ki Şinâsi'dir.

Şinasî, tıpkı Âgâh Efendi gibi devrin önemli simâlarından biridir; ancak şair ve yazar olarak, sanatçı-edebiyatçı yönü ağır basan bir gazetecidir. Türk Edebiyatı'nda Batılı tarzdaki edebî türlerde çeviriler yapan Şinâsi, ilk Türk tiyatro eseri olarak bilinen "Şair Evlenmesi"nin de yazarıdır. Bu eserini, tefrika ederek Tercüman-ı Ahvâl'de yayınlamış; gazetenin geniş bir okuyucu kitlesine seslenebilmesini sağlamıştır. 

Şinasî, yönettiği gazete ile Türk Basın Tarihi'ndeki "ilk"lere imza atmış bir gazetecidir. Tercüman-ı Ahvâl'in 22 Ekim 1860 yılında yayınlanan "Mukaddime"si, sadece Türk Edebiyatı'nda değil, aynı zamanda Osmanlı basın tarihinde de "ilk makale" olarak gösterilir. Önsöz-Giriş mânasına gelen mukaddime, Batı tarzındaki makale türünün ilk örneğidir. Gazetenin birinci sayfasında çıkan bu makale, basındaki imzalı "Başyazı" ve "Başyazar" geleneğinin başlangıcını oluşturur.

Ancak, bu makalenin içerik bakımından en dikkate değer yönü, "Fikir ve ifade özgürlüğü"nün, tarihimizde ilk kez basın yoluyla dile getirilmiş olmasıdır: Makaledeki o görüş şöyledir:

"Mâdem ki bir hey’et-i içtimaiyede (sosyal toplulukta ) yaşayan halk, bunca vezaif-i kanuniye ile mükelleftir (kanuna ait vazifeler ile yükümlüdür), elbette kalen ve kalemen (sözle ve kalemle, sözle ve yazı ile) kendi vatanının menafiine (yararına) dair beyan-ı efkâr etmeği ( fikirlerini açıklamayı) cümle-i hukuk-ı müktesebesinden addeyler (kazanılmış hakları arasında görür). Eğer şu müddeaya (iddiaya) bir sened-i müsbit (ispatlama belgesi) aranılacak olsa, maarif (eğitim) kuvveti ile zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin (medenî milletlerin) yalnız politika gazetelerini göstermek kifayet edebilir (yetebilir)..."

Tercüman-ı Ahvâl'in basın tarihimizdeki "ilk"lerle dolu serüvenini anlatmaya devam edeceğiz.